II. KISIM / 10. Olmaz Aşklar

4K 252 70
                                    


Derin Mavi Otele geri döneli on günü geçmişti. Gelmeyi Yazgı özellikle istemişti. Her şey burada yaşandığına göre hafızası da burada tetiklenir ve geri gelirdi belki. Ne yazık ki geçen süre zarfında tüm ümitler boş çıkmıştı. Çünkü hiç bir ilerleme kaydedememişlerdi.  

O gün hastanede kararlaştırdıkları gibi, Kahraman  tanıştıkları günden itibaren yaşananları en ufak ayrıntıyı atlamaksızın anlatmaya başlamıştı. Yazgı onu dinlerken, bir macera ya da aşk kitabı okuyormuş hissine kapılıyor, gerçeklikle alâkasını kuramıyordu bir türlü. Bu sebeple de bir yerden sonra, adamın erkeksi ve etkileyici sesinin tınısına kapılıyor, hülyalara dalıp gidiyordu. Son çareyi, anlatılanları kaydetmekte bulmuştu genç kadın. Bazı geceler yatmadan önce aldığı kayıtları dinleye dinleye uykuya dalıyordu artık.

Hiçbir şey, ama hiçbir şey fayda göstermemişti. Hafızası bomboştu. Hastanede gözlerini açana kadar ki hayatıyla ilgili hatırladığı tek lâhza yoktu. Bu arada omzunda, kolunda, kalçasında ve şakağında açılan yaralar kapanmış, yediği kurşunlardan geriye izleri kalmış, hem sağlığına kavuşmuş, hem de kuvvetlenmişti. Ancak iç dünyası için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Bedenen iyileşse de ruhen enkazdan farksızdı. 

Etrafındaki insanları içgüdüsel olarak benimsemesine karşın derinden derine hissettiği yabancılaşma, uzaklaşma ve kırgınlık gibi duygular günden güne büyüyor, bastırılamaz hale geliyordu. Zaman zaman baş gösteren panik ve korkuyu da ayrıca es geçmemek gerekti.

Aklını meşgul eden onca düşünce arasında vaktin yaklaştığını fark etti genç kadın. Kahraman birazdan gelirdi. Bu gerçek onu bambaşka bir boyuta taşıyıverdi aniden. Vicdanının kanayıp durduğu bir yerdi burası. Birlikte geçirdikleri bütün zamanlarda adamın gözlerinde okuduğu aşk, sevgi, umut ve -hepsinden fenası, hatırlamadığını anladığı her sefer bakışlarında beliren- o hayal kırıklığı yok muydu? İşte o vücuduna isabet etmiş kurşunlardan daha ağır hasar bırakıyordu gün be gün. Ve giderek dayanma gücünün kırıldığını hissediyordu Yazgı. 

****

"Voov, Marmaris yanıyor!" diyerek hayranlıkla annesini süzdü genç kız.

Gonca, koyu kızıl saçlarıyla tezat, buna mukabil gözlerinin rengiyle uyumlu, göğsünden bollaşarak dairesel şekilde dizlerinin hemen üstünde biten, dekoltesi cömert, koyu yeşil ince askılı bir elbise giymişti. Elbiseyle aynı renkteki uzun topuklu açık ayakkabıları, ayak bileğindeki altın halhalı ve lame el çantasıyla, son derece güzel ve çekici görünüyordu. 

"Senin yanında lâfı edilemez..." dedi kadın kızını sevgiyle süzerek. 

Nefes'er dalga dalga beline inen uzun saçlarıyla şenlenmiş kolsuz ve dar keten elbisesi içinde apayrı  bir dünyadan gelmiş gibiydi.  Genç kız, omzuna astığı ince zincirli minik çantası ve düz babetleriyle, kanatlarını kaybetmiş melekler masumluğunda görünüyordu. 

Altıner kardeşler, bir kaç gün sonra İstanbul'a döneceklerinden, öncesinde geçen zaman ve dökülen emek için teşekkür mahiyetinde anne-kızı bu akşam yemeğe götürüyorlardı. 

"Çok güzelsin. Sen değil Rezzak Altıner düşünsün," derken annesinin elini sıkıca kavradı kız.

Gerginliği azalmak yerine artarken, gülümsedi kadın, derin soluk aldı: "Hadi," dedi, "komşularımızı bekletmeyelim."

****

Boğaza nâzır çatı katında gün ve geceyi tek başına geçirmekteydi Yasemin. Sabahtan beri belki de yüzüncü kez gazetenin magazin ekini eline aldı. Kırık beyaz sayfalardaki esmer yüzüne, buğulu bakışlarına baktı, sinirle başlığı okudu: "Levent Çağlar'ın Son Sevgilisi Alemde".

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now