I. KISIM / 32. Cesur Balık

4.7K 355 17
                                    

"Aman Tanrım! Plâjımda kara kaşlı-kara gözlü esmer bir Yunan Tanrısı!" diyerek lâf attı genç kız muzipçe. Diğer yandan da denizden henüz çıkmış Celil'in kaslı ve yapılı uzun boyunu süzmekteydi çekinmeksizin.

"Bana mı asılıyorsun, sen?" dedi genç adam da benzer muziplikte. Hoşuna gitmişti bu sataşma. Havlusuna uzandı. Kendilerine tahsis edilen "Konukevi"ne eşyalarını attıktan sonra, Rezzak etrafı biraz daha kolaçan etmek muhtemelen de çetin ceviz Müdireyle yeniden rastlaşmak niyetiyle otele yollanmıştı, Fettah'sa villanın bahçesinde gölgelenerek internette gezinmeyi tercih etmişti. Celil de, hem görmek hem de yüzmek için üç villanın birkaç yüz metre ilerisindeki özel plâja gelmişti. Epey müddet kulaç attıktan sonra sudan çıkarken artık yalnız olmadığını fark etmişti. Eşyalarını bıraktığı yere ne çok uzak ne de çok yakın ancak erişilebilir bir mesafede kumlara serdiği örtüye uzanmış genç bir kız, dirsekleri üstünde doğrulmuş gelişini takip etmekteydi. İyice yaklaşıp kurulanmak için havlusuna uzanmıştı ki, hiç çekinmeden gülücüklü bir şekilde sataşmıştı. Muzip ve içten tavrına kapılan adam da fazla düşünmeden karşılık vermişti ki, karşısındaki tekrar konuştu:

"Mümkün değil, bana göre çok yaşlısın!"

Adam güldü ve: "Doğru. Sen de bana göre çocuk sayılırsın!" dedi ardından kendisini takdim etti: "Celil Altıner."

Çocuk yerine konmaktan rahatsız görünmeyen muhatabı da: "Nefes'er Tekin" diyerek uzatılan eli sıktı. Öğrendiği isimle biraz geri çekilmişti zira anlatılanları ve yapılan uyarıları hatırlamıştı. Adam onda beliren tedirginliği fark etmekle birlikte aralarında doğan yakınlığın bozulmasına izin vermek niyetinde değildi. Bu maksatla çabucak sürdürdü konuşmasını:

"Bizim Kızıl Müdürle ne ilgin var senin?"

Karşısındakinin kavisli kaşları zarifçe havalandı: "Kızıl mı diyorsun ona?" diye sordu. Duydukları hoşuna gitmiş gibiydi.

"Saçları çook kırmızı," dedi adam onaylar şekilde başını sallayarak. Bu arada o da kuma oturmuştu.

"Öyle." Hafifçe gülümsedi Nefes'er ve devam etti: "O kızıl, annemdir."

Celil şaşırmıştı. Gonca 30'unda ya var ya yoktu, bu kız ise rahat 17-18 duruyordu. Kafasında yaptığı hiçbir hesabı tutturamayarak: "Evli olduğunu bilmiyordum," dedi.

"Değil zaten."  

"Yani baban ve o..." 

Kız, bir an boş boş baktı karşısındakine annesinin evliliğinden babasına nasıl gelmişti konu algılayamamıştı. Hemen akabinde adamın herkesin düştüğü yanılsamaya düştüğünü anlayarak, açıklama yapmak gereği görmeksizin: "Babam ben doğmadan ölmüş." dedi bu kez de. 

"Üzüldüm."

Genç kız bir şey demek yerine omuzlarını silkti. Bir an sessiz kaldıktan sonra başını hafifçe çevirerek, bakışlarını profiline dikmiş adama sataştı tekrar: "Sıra sende."

Celil, kumral ve dalgalı saçları neredeyse beline kadar inen güzelliğin, yeşil gözleriyle süslenmiş kalkık minik burunlu profilini derin derin seyre daldığından, ilk anda söyleneni algılayamayarak ancak: "Ne sırası?" diye sorabildi.

Nefes'er, her geçen dakika adamda artan hayranlığın ya farkında değildi ya da değilmiş görünüyordu. Ciddiyetten uzak, neşeyle sürdürdü konuşmasını: "Bir dakikada tüm özelimi öğrendin. Şimdi sen anlat bakalım."

Bu yaklaşım Celil'in rahatlayarak, kendisine gelmesini sağlamıştı. Aynı tavırla katıldı konuşmaya: "Ne öğrenmek istiyorsun?"

Onun gerçek dünyaya hızlı dönüşü kızı da ferahlatmıştı: "Bir bakalım..." dedi ve düşünür gibi çenesini kaşıdı biraz. Sonra aklına önemli bir şey gelmiş gibi sordu: "Kaç yaşındasın?"

DERİN MAVİ AŞKحيث تعيش القصص. اكتشف الآن