Berdel-1

340K 6.9K 904
                                    

Kırık kalpten de öteydi onun kalbi...
Bakışları feri sönmüş bir cansız bedene aitti...
Başındaki en çok sevdiği gül kurusu örtüsü kaymış, kahverengi bukleleri bağımsızlığını ilan etmişti...
Hıçkırdı genç kız...
Bugün gözünün önünden tekrar geçti...
Sustu genç kız...
Babasının kâti davranışı yaraladı onu...
Boğazından bir feryat daha yükseldi ve yere yığıldı...
Bu yaşanılanlara katlanmak istemiyordu...
Lakin canını dahi ortaya koysa engel olamıyordu...
Hükmü yoktu onun...
O ve babası karar vermişse bitmişti herşey...
Akan yaşlar halıyı ıslatırken bedenindeki acıları duyumsamıyordu artık...
Sahi kaçıncı darbeydi bu...
Neyin kurbanıydı o!
Ağabey dediği adamın güvensizliği miydi...
Baba dediği adamın gaddarlığı mıydı...
Hayatını karartan kararın suçu muydu...
Kimdi ki o...
Kimdi Berika!
Genç kızın gözleri yavaşça kapanırken önce harelerini babasının gözleri kapladı...Ağabeyinin gözlerindeki ölüm silüeti...
Ve en son sığınacağı adamın kara gözleri kaldı harelerinde...

Yiğit Şahsüvaroğlu'nun...

                      12 Saat önce

Şafağın kızıl rengi semaya hakim olurken genç kız nefes nefese uyandı.  Eli kalbinde yerinden sıçrarken art arda besmele çekiyordu. Bir süre sonra gözlerini açtı ve derin bir nefes verdi. Kahverengi buklelerini gözünden çekerken gözleri odada dolaştı...

Nasıl bir rüyaydı öyle! Vücudu titrerken tekrar besmele çekti. Sürekli kabus görürdü ama hiç böyle derin görmemişti genç kız...

Terden sırılsıklam olan pijamalarını değiştirmek için ayağa kalktı ve dolabına ilerledi. O sırada saate bakmayı da ihmal etmedi.

06.00

Bakışlarını pencereye çevirdi ve günün yavaş yavaş aydınlanmaya başladığını gördü. Dudağı hafif gülümsemeye ev sahipliği yaparken başını yavaşça salladı ve kıyafetlerini alıp duşa girdi.Gül kurusu renginde olan tülbentini başına dolayıp aynadan kendisine baktı hafif tebessümle. Beyaz tenine bu tonu yakıştırıyordu en çok...
Kahverengi hareleri simasında dolandı yavaş yavaş...

Uzun kirpiklerine baktı önce...
Küçük burnu karşıladı sonra, yanakları...
Dudaklarına takıldı gözleri...
Küçücüktü...
Güzelliğinin farkına varmazdı genç kız, herkesin aksine... Güzelliğine vakit ayıracak zamanı yoktu...

Annesinin avludan seslenmesi üzerine kendine bakmayı bırakıp, adımlarını kapıya yöneltti.

Mutfağa girdiğinde ocağa çay koyan yengesine seslendi.

" Günaydın yenge." En büyük ağabeyinin eşiydi Ravza. Elini beline koyarak görümcesine döndü.

"Günaydın bitanem. " diyerek karşılık verip sandayeye oturdu. Yedi aylık hamileydi ve bazen hareketleri kısıtlanıyordu. Yengesinin yanına geçip kaşlarını çattı genç kız.

"Hamilesin ve hala iş yapma derdindesin. Ben varım, yardımcılar var. Korkuyorum bir gün mutfakta doğurmandan!"

Yengesine kıyamıyordu genç kız. Yengeden öte görüyordu onu, ablası gibiydi Ravza. Her derdinde, sevincinde yanındaydı Berika'nın. Bu yüzden ağabeyine ne kadar dua etse azdı.

" Sürekli oturmaktan sıkıldım ama. " diyip görümcesine baktı. Bebeğini de düşünüyordu ama o da sıkılmıştı bişey yapmamaktan.

" O zaman bugün dışarıda yürüyüş yaparız yengelerin bitanesi." Diyen Berika kahvaltı için hazırlıklara başladı. Domatesleri doğrarken yengesiyle konuşuyor ve aklını dağıtmaya çalışıyordu. Aklı sabahki kabustaydı ve kalbinde bir huzursuzluk hakimdi. Evin yardımcılarıyla kahvaltıyı hazırladı genç kız. Büyük salona kahvaltıyı taşımaya yardım ederken babasının yüzüne bakmıyordu. Kızgındı ona...

BERDELWhere stories live. Discover now