BÖLÜM-29

112K 4.7K 494
                                    

Yiğit Berika'yı düşünüyordu. Kavgalarının üzerinden bir hafta geçse bile unutmamıştı Yiğit. Ilk defa kalbi paramparça olmuştu. Ve o günden sonra bazen Sıraç'ın odasında bazen de çalışma odasında kalıyordu. Ve kıyafetlerini Berika odada olmadan alıyor ve o olmadan duş alıyordu. Ve bazen karısını konakta görmüyordu. Sabah erkenden kalkıp şirkete gidiyor ve gece geç saatlerde konağa geliyordu. Acaba karısı onu özlemiş miydi ya da pişman olmuş muydu o dediklerinden. Ama pişman olsa da Yiğit'i artık ilgilendirmezdi.

Çünkü Yiğit karısını artık silmişti. Gerçekten silmiş değil mi?

♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣

Hayır hayır. Yiğit karısını silmemişti. Sarhoşken ne düşündüğünün farkında bile değildi. Yiğit karısını silmemişti, silemezdi ve silmeyecekti de!

Bu düşünce içerisindeyken başını sağa sola salladı yüzü buruşmuş bir şekilde. Bu kaçıncı içkisiydi hatırlamıyordu. Normalde içki içmezdi ama üzgün ve sinirli olduğu zaman içkinin dibini göremeyecek kadar içerdi.

Karısı şuan ne yapıyordu acaba? Uyuyor muydu güzeller güzeli karısı? Biran karısının yanında olmak istedi Yiğit. Başını karısının saçlarına gömüp oradaki huzuru tatmayı diledi. O kara gözlerde kaybolmayı, karısının dudaklarından kendi ismini söylemesini, karısını sarıp sarmalamak istedi. Bir dakika neden istiyordu şuan! Yanına gitmek varken burada niye hala duruyordu ki!

Elindeki bardaktan bir yudumu kafasına dikerken boğazını yakan tadı umurmadı ve tek dikişte bitirdi. Bardağı gürültülü bir şekilde masaya bırakırken hızla yerinden kalktı ve kısık gözle kardeşine bakıp

-"Ben gidiyorum " Diyip ceketini aldı sandalyenin kenarından. Eliyle yüzünü ovalayıp oradan ayrılmak için adım atacağı sırada Mirzan hemen ayaklanıp

-"Bekle ağabey nereye!' Diye sordu hemen. Ağabeyi içince kafası yerinde olmadığı için ya otele gider uyurdu ya da arabasını her zaman gittiği yere yani tepeye sürerdi. Ama bir kere içtiğinde o sefer Berika'nın yanına gitmeyi tercih etmişti ağabeyi. Bu yüzden sormak en iyisi diye düşündü.

-"Hatunumun yanına gidiyorum." diyip hafifçe gülümsedi Yiğit gözleri kısılırken. Ne güzel kelimeydi HATUNUM. Tam da Berika'ya yakışırdı bu kelime. Kadınına karısına yakışırdı.

Mirzan ağabeyinin bu kelimesine içten bir kahkaha atıp sandalyesinde sızmış olan ağabeyi Sıraç'ı dürterek

-"Kalk ağabey kalk. Birileri hatununu özlemiş." Diyip hınzırca gülüyordu. Sıraç ise kafasını kaldırmıyordu hala masadan. Baya içmişti genç yakışıklı. Yiğit ise kardeşinin gülmesine ve sözlerine karşı kaşlarını çatıp

-"Ibnelik yapma Mirzan. Bu söylediğim burada kalacak. Yoksa biliyorsun sen !" Diyip ceketini tek işaret parmağıyla tutup omuzunun üzerinden arkasına doğru saldı.

-"Adama bak ya sarhoşken bile sinirlenip emir veriyor." Diye mırıldandı kendi kendine. Sıraç'a bakıp hala uyanmamış olduğunu görmesi üzerine derin bir nefesini verdi Mirzan.

-" Zaten sarhoşsun yarın bir b*k hatırlamayacaksın. Bunu da fırsata çevirmek lazım." Diyip ensesine bir şaplak attı Mirzan. Normalde ağabeyine vuramazdı ama bu sarhoş olurken geçerli değildi. Sıraç başını kaldırıp ensesini ovalarken kardeşine sinirle baktı.

-"Ne vuruyorsun lan it !" Diye söylendi. Ne güzel uyurdu burada Sıraç. Kimse karışmadan ses çıkarmadan uyuyabilirdi ama fırlama bir kardeşi olduğundan hayalleri suya düşüyordu malesef.

-" Kim ben mi ağabey vurdum sana! Sinektir o bence sinek. Senin kafa güzel ya ondan şey etmişsindir." Diye kendini korumaya geçti. Yoksa Sıraç'ta sinirlendiğinde Yiğit'ten farkı kalmıyordu.

BERDELWhere stories live. Discover now