1 | KAPALI GÖZLER

1.4K 89 59
                                    

Adelya


LEKELİ | SİYAH 


Kalk artık.

Gece boyu açık olan gözlerim gün ışığının sonunda ortaya çıkışını ölü bir heyecanla izlemeye başlarken oturduğum yerde sallanarak bedenimi hareket ettirmeye çalışıyordum. Bir kabus gibi üzerime çöken gece, aydınlanışını kutluyor gibiydi. Eziyet etme sırasını güneşe ve doğan günle beraber getirdiklerine devrediyordu.

Kapımın önünden geçen ayak seslerini duyduğumda bedenimde baştan aşağı yol alan o hızlı ürperti beni yerden çakı gibi kaldırdı ve kapıya koşup o yetişemeden kilidi çevirmemi sağladı. Çevirdiğim anda kapının dışından öfke dolu bir ses ve hemen ardından cılız, tahta kapıya sert bir yumruk geldi.

"O delikten çıkacaksın Adelya." Sesi, gülerken pis bir adamı andırmıştı. Ama kanlı canlı, ablamdan başkası değildi. 

Geçmiş, elimizde olmayan tercihlerin de içinde bulunduğu derin bir okyanustan ibaretti. Bana sunulmayan bir zaman diliminde, benim vermediğim bir kararla dünyaya gelmiş ve annemi de yine vermediğim bir kararla bu dünyadan göndermiştim.

Ellerimi çıplak kollarıma doladım ve yatağın üzerinde titreyen telefonu elime aldım. Arayan Eliz'di. Bu hiçliğin ortasında tutunduğum tek dal, güvendiğim tek insandı. Telefonu kulağıma götürüp aramayı yanıtlarken gözüm odada gezindi. Her yeri kırmızı boya yapmıştım. "Efendim."

"Günaydın balım!"

Ayakta durmayı bırakıp yatağın üzerine oturdum. "Günaydın." Sesim mezardan gelen bir uğultudan farksız çıkınca yüzümü ekşittim. Büyük ihtimalle Eliz'de ekşitmişti.

"Iyy...Sesin ölü balık gibi."

Benzetmesine gülerek yerdeki kağıdı elime aldım. "Ne zaman ölü bir balıkla konuştun?"

"Şu anda konuşuyorum!" Dudak büktüm ve o göremese de başımı salladım. Kağıtta bir özür yazısı vardı. Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalışırken Eliz hevesle konuşmaya devam etti. "Dün gece ne olduğunu bilsen yemin ediyorum ki çığlık atarsın Adelya. Heyecandan elim ayağım titriyor."

Kaşlarımı çattım. "Ne yaptın?"

"Alo!" Diye bağırdı. "Ortalığı sallayacağım!" Ağzıyla saçma bir müzik yapmaya başlayınca gülerek müziğini dinledim. "Dersten sonra kahve içelim."

"Sana uyarım."

Telefonu kapattığım anda yüzümdeki tüm mutluluk belirtileri kayboldu ve cenazeyi andıran bir suratla kağıttaki yazıyı okudum. Saçma bir şeyi yapıp, böyle saçma bir özrü sadece Burak dilerdi. Eliz'in onu affetmeyeceğini bildiğim halde görmesi için kağıdı çantamın içine attım. Otobüsü kaçırmamak için az bir zamanım vardı. Ablamın aşağıda olduğu gerçeği karnıma sancılar verse de bu evden çıkmak için tek bir şansım vardı. O da ablamın yanındaki kapıydı.

Babam öldükten sonra o kendisine uyuşturucu ile geçecek bir hayatı seçmişti. Bana olan nefreti ve öfkesinin ne kadar güçlü olduğunu biliyordum. Sürekli acı çekiyordu ve bu acısına sebep olan ben olduğum için içindeki kini kusmaktan hiç çekinmiyordu. Babamın intiharına kadar hayatında sürekli sevgiye yer olan ablam, babamdan sonra aç kalmıştı. Boğazı kuruyordu ama içecek bir damla suyu yoktu.

Ben o çölde yaşamaya alışmıştım. Onun halinden anlamazdım. Sadece bitmek bilmez bir döngüde sıkışıp kalmıştım. Ablam, babamın geleneğini devam ettirip bana her türlü işkenceyi yapmaktan geri kalmıyordu.

Lekeli SiyahWhere stories live. Discover now