16 | TABLOLAR VE PATRON

316 39 16
                                    



LEKELİ | SİYAH


Masmavi okyanusta, zift gibi bir şeye değdi dudaklarım.

Böylece ben, aşkı öptüm.



Arabada sessizliğin hükmü vardı.

Aras arada bir benim de ona attığım kaçamak bakışları bana atıyor, benim ona yakalandığım gibi o da bana yakalanıyordu. İkimizin de söylemek istedikleri vardı. Bu yüzden sessizdik.

Düşünmek istediğim her şey Aras'tı. Bilen bilirdi ki aşk acısı bu dünyadaki en büyük acılardan birisidir. Henüz kahroluşun acı rüzgarında diyardan diyara savrulmasam da canımı yakan bir gerçek vardı. Planın parçasından doğan bir aşk. Öldürmese de bir nebze soluğunu kesiyordu işte.

Şu anda canının derdinde olman gerek. Hala aklında Aras var.

İnan ki neyi düşünebileceğimi yönetebilseydim ilk iş senin zihnimden siktirip gitmeni sağlamak olurdu.

Neyse ki sessizlik arabada olduğu gibi sonunda zihnime de sızmaya başladı.

Eliz dahil kimsenin ağzını açmadığı yolculuk Pars'ın çılgın evinin girişinde sona erdi.

Arabadan indikten sonra konuşmayı başlatan Eliz oldu.

''Yaver geri dönüşü ne zaman yaptı?''

Aras görevliye baş selamı gönderdikten sonra boş salondaydık. Merdivenlere ilerlerken arkasını dönüp ikimize de kısaca baktı.

''Adelya'yı aradığımda dönmüştü.''

Zaten Pars'ın odasına girdiğimizde herkes içerideydi. Bir tek Okan görünmüyordu. Neredeydi ki? O böyle bir şeyi ekmezdi.

''Okan nerede?''

Aras saate baktı. Bunu sorduğum için keyifsiz olamazdı. Canımız burnumuzda olduğu için keyifsiz olmalıydı. ''Gelir, merak etme.''

''Günaydın bayanlar!''

Pars'ın kocaman gülüşüne karşı içim buz gibi oldu. Bu çocuğun varlığı herkes için gerekliydi. Çünkü ne olursa olsun duygularını saklayabiliyordu ve yaşam enerjimi ekstra yüksek noktalara fırlatıyordu.

Sıcacık sırıtışına karşı gülümsedim. Bu kadar kolay affedebilmek bile acıtıyordu.

''Adelya al.'' Masadan kaptığı sandviçi bana uzattı. ''Kahvaltı yapamamışsındır.''

Uzattığı sandviçi alıp teşekkür ettim. Masada herkes için bir tane vardı.

Güneş hariç, ekiple kısaca selamlaştıktan sonra masaya yerleştik. Bora neredeyse uyuyacak gibi görünüyordu. Eliz'in uzattığı sandviç ve çayla biraz daha açılmış gibiydi.

Aykut dün olandan farklı bir bilgisayarı önünde açtıktan sonra ellerini çırptı. Bir şirkette ürün sunumu yapacak gibi görünüyordu. ''Hepinize günaydın.''

Pars'ın esnemesiyle Aykut daha başlayamadan keyfi içine kaçtı ve gözlerini devirdi.

''Yaa, günaydın...Bu adamın baya erkenci olmasını dikkate almamız lazım bence.''

Lekeli SiyahWhere stories live. Discover now