4 | BABANIN GÜNAHI

593 60 4
                                    

Okan



LEKELİ | SİYAH




Üç sene önce Eliz'le beraber dersi asmış, sahilde onun bazı arkadaşlarının yanına eğlenmeye gitmiştik. Arkadaşlarla olduğunda su gibi akıp giden zamandan haberdar olunmazdı. Oturduğum insanların aileleri rahat olduğu için kimse saatin geç olduğundan yakınmamış ve ben de bunun varlığını unutmuştum.

Gece yarısı olmak üzereydi. Eliz o zamanlar araba kullanmakta pek iyi olmadığı için onun arkadaşlarıyla gider gelirdik. Herkes kalkmaya karar verdiği zaman saatin gece yarısını bir saat geçtiğini öğrenmiştim. Evde bekleyenim ya da benim işin endişelenen biri yoktu. Ama bunu fırsata çevirebilecek birisi vardı.

Eve gidene kadar elim karnımda, ağrısını baskılamaya çalıştım. Dudaklarımı yoluyor, düzensiz nefeslerimle, kalp ritmimi sağlıklı tutmaya çalışıyordum.

Arabadan inmiş eve girmek için titreyen ellerimle anahtarı çıkartıp kapının deliğinden içeri geçirdim ve küçük bir ses çıkartarak cehennemin tahtadan kapısını açtım.

Koltukta oturan büyük iblis açılan kapıya şaşırmış gibi bir yüzle başını hızlı bir hareketle kapıya çevirdi. Benden haberdar olmadığı için nerede olduğumu da bilmiyordu. Melek istediği zaman girip çıkardı ama benim öyle bir şansım yoktu.

Kaşlarını çatsa da gözlerinde fırsatın getirdiği bir kıvılcım tutuştu. Masanın üzerinde duran bira şişelerini gördüğümde nefesimi tuttum ve iki büklüm bir şekilde içeriye girip kapıyı kapattım.

Dizlerim titreyerek, dengesiz adımlarla karşımdaki çürük merdivene doğru yürüdüm. Dudağından alaylı bir gülüş kaçtı ve göz ucuyla dikizlediğim bedeni yavaşça ayağa kalktı. Koltuğun yanından dolanıp önümde durduğunda uzun boyu ve cüsseli bedeniyle hayatımda bana en çok korku ve dehşeti veren adama, babama baktım. Yaralarımı sarması gereken, beni koruyup kollaması gereken adamın elinde ölüp gidiyordum.

"Özür dilerim." Dedim aceleyle. "Bir daha asla olmayacak." Baba diyemedim. Benim ağzımdan bu sözü duymayı sevmiyordu.

"Evet." Dedi. "Olmayacak."

Sağ elini kaldırıp yavaşça avcunun içini kaşıdı. Dudaklarım titredi ve küçük bir nefes boğazımdan içeri kaçtı. Korku içinde dolan gözlerim yalvarıyordu.

"Lütfen." Dedim bir kerecik de olsa bana acıması için. "Yemin ederim bir daha olmayacak."

Kara gözleri çaresizliğimle tatmin olduğunda sonucunu çoktan bildiğim bir savaş için fazla kılıç salladığımı geç fark etmiştim.

Savaşçı ruhum, özgürlük için attığı adımda peşindeki süvariden kurtulmayı hedeflemişti. Ama adımlarım bir atın hızını geçemedi. Odama kaçmak için yaptığım hamlem ona bir fırsat daha verdiğinde dövülmek için dolu dolu iki nedenim olmuştu.

Geç gelmek, karşı gelmek.

İri ellerini kaldırıp yüzüme hak ettiğimi düşündüğü bir tokat attı.




Yüzüme inen babamın tokadı gözlerimi dehşetle açmamı sağlamıştı. Nefes nefese soluklanırken kocaman açılan gözlerim etrafa bakındı. Dudağımda hissettiğim kanın tadı ve orada oluşan ani acıyla yüzümü buruşturdum.

Lekeli SiyahWhere stories live. Discover now