29 | BABASININ KÜÇÜK KIZI

165 15 2
                                    



LEKELİ | SİYAH




Doğumumdan sonra dünyaya alışamamıştım.

Doğduğum andan itibaren yaşadığım eve ait olabilmenin savaşını verdim. O evden ayrıldım, bir kalbi sevip sevilebilmenin savaşını verdim. Birini sevebildim... Ama sonra affedebilmenin savaşını verdim. Defalarca kaybettim, kazanmanın savaşını verdim. Bugün de yaşamanın savaşını veriyorum. Ve o kadar canlı hissediyorum ki, bunu da kazanacağımı biliyorum.

Peki bunca zaferden sonra ne zaman kaybedeceğim?



🦅


Onun dev cüssesi altında küçücük bedenimle çaresizce bağırdım. Sesim ona titreyerek ulaştı ve acınası şeklim karanlıkta bir elmas gibi parladı. Kalın parmaklarıyla küçük ve ince ellerimi sarıp hızlı yürümem için çekiştirdi. Önümüzde bir şey yoktu. Peki bu acele ne içindi?

Aniden çekilen kolumla birlikte boşluğa fırlatıldığımda ayaklarımın ucundaki gölgesini görebiliyordum. Büyük, çamurlu botlarının bağcıkları açıktı ve yerlere değiyordu. Paçası katlanmış ama hala bol duran pantolonu, botunun üzerine dökülürken tekmesinden korkarak vücudumu geriye çektim. Bu hareketimle genzinden yükselen o küçük gülüş boşlukta yankı yaptı. Siyah, deri kemeri belinde sıkılı duruyordu. Kemer o kadar büyüktü ki, bir darbeyle parçalara ayrılabilirdim. Kemikli yüzüne baktığımda kanım çekiliyordu. Korkunun tam olarak ete bürünmüş haliydim. Biçimsiz ve dağınık sakalların altındaki iri dudakları gerildi ve korkumdan beslenircesine göz kenarları kırıştı. Yüzünde mutlak bir güç ve korkumdan gelen o zevk vardı. İçinden bir canavar çıkacak kadar dipsiz siyah gözlerini gözlerime kilitledi ve beni başka bir boyuta sürüklemek üzereymişçesine uzunca baktı.

''Sen kendinden korkuyorsun.'' Sesi her yerde dolaşıp vücudumu tekmelerken ellerimle kulaklarımı örtüp duymamaya çalıştım. Sıkıca yumduğum gözlerim bu hayalin içinden kopmak için bana yalvarıyordu. ''Gözlerini aç kızım.''

Bu bir istek değil, emirdi.

Anında açılan gözlerim onu yukarıda görmeyi beklerken tam karşımda, yüzümle aynı hizada görünce dudaklarım aralandı ve bir çığlık boğazımı esir etti.

Ama ses çıkmadı.

Boğazım acıdığı halde ne bir ses vardı, ne de bir yankı. Varlığımın kanıtı yok gibiydi.

Kalın parmaklar çeneme dolanıp kemiklerimi çıtırdatarak sıktığında ellerimi ellerinin üzerine koyup onu engellemeye çalıştım. Ama dokunduğum eller tenimi kor bir ateş gibi yakınca açamadığım dudaklarımın içinden bir çığlık patlatıp teninden kaçmaya çalıştım. Ama tenine esirdim. Yüzümü parçalıyordu, yakıyordu.

''Burayı bana sen verdin.'' Bunu söylerken zevkle gülmeye devam etti. Bir çıkış yolu aradım. Bir ışık, bir silah, ondan başka gözüme görünen herhangi bir şey. Ama sadece o vardı. Tüm güç ondaydı.

''Senin aklında, seni yöneten benim...'' Çenemden çektiği eliyle birlikte kendimi anında geriye atsam da her kaçışımda anlamsızca ona yakınlaşıyordum. Bu karanlıkta hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi. Söylediği gibi, her şey onun istediği şekildeydi.

Lekeli SiyahTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon