11 | UFAK DELİLİKLER

371 43 7
                                    



LEKELİ | SİYAH



Bazen  öyle bir an gelirdi ki, yerinden kıpırdayamazdı insan. Akıma maruz kalmış gibi; canın ne kadar yansa da kendini çekecek gücün kalmazdı ya, aynen öyleydim.

Eller çok güçlü değildi, istersem çok rahat kaçabilirdim ama donmuştum. Bir baba düşündüm, bir de oğlunu. Beni seven bir erkek. Aras olduğunu düşünmek dahi istemiyordum çünkü şu zamana kadar olan her şey yalan olmuş olurdu. Aras ailesini yalana katamazdı. Timsah göz yaşları ona göre değildi.

''Biraz gezelim mi gelinim? Oğlumdan intikam almadan önce hala nefes almak için vaktin var.''

Nasıl bir insan, oğlundan intikam almak isterdi? Her zaman intikamların mezesi olan bedenim bu durumu tuhaf karşıladı. Benim babam, ben nefes aldığım sürece annemin intikamını almaya çalışırdı. Ama başka bir baba bunu yapmamalıydı. Benim babam da yapmamalıydı.

Kimin babası olduğu gerçeğine ışık tutmak istiyordum. Gözlerine baksam anlardım. Gözler, gerçeğin asla saklanamadığı yerdi.

''Kaçmaya çalışırsan kafana sıkarım.''

Eller ağzımdan çekildikten hemen sonra sırtıma yasladığı namluyla hareketlerim kısıtlı bir hal aldı. Başımı yavaşça ona çevirdiğimde kim olduğunu direk tanıdım.

Okan'ın babasıydı bu. Okan derin mavilerini babasından almıştı.

İki yıldır Okan'ı tanıyordum. Çoğu şey hakkında konuşmuştuk ama bana babasından hiçbir zaman bahsetmemişti. Çoğu kez sormak istesem de her seferinde susup durmuştum. Babasının öldüğünü düşünüyordum, sorup yarasına tuz basmak gibi bir niyetim de yoktu. Ama görülen o ki, polisin babası suçluydu. Epey suçlu olmalıydı çünkü gözleri uyuşturucudan evrim geçirmişti. Bir zamanlar gökyüzü gibi olan gözler şimdi mavi, çamurdan bir bataklık gibiydi. Bakışlar kötüydü, değdiği yeri eritebilirdi.

Kolumdan tuttuğu gibi çığlığı bastım. Siktir! Yaralı kolumu kavramıştı. Kolumu ondan kurtarmaya çalışırken daha sıkı kavradı ve silahı kafama dayadı. Bu yardım çığlığı değildi aptal! Acıdan ölüyordum!

''Kolum!'' Diyebildim sadece. Eğer bunu söyleyemeseydim silahı patlatmış olacaktı. Namluyu saçlarımdan çekti ve tişörtümü iki kenardan tutup üstüne kadar yırttı. Benden izinsiz akan göz yaşlarıma bir küfür savurup kolumu elinden kurtarmak için bir kez daha çabaladım. Çabama karşılık gülüp, diğer koluma yapıştı.

''Hayatın sonunda boka sarmaya başlamış Adelya.''

Öyle bir söylemişti ki sanki bu boka sarış geç kalınmıştı. Daha erken olmalıydı.

Bu adam hastalıklı gibiydi. Her adımında tökezliyordu. Silahı olmasaydı kaçmam kolay olabilirdi ama şimdi her an bir kere daha vurulabilirdim. Bu sefer koluma denk gelme olasılığı da düşüktü, namlu sırtımı delmek üzereydi.

''Herkesin hayatı bir noktada boka sarar.'' Hızlı hızlı, dişlerimin arasından nefes alıyordum. Beni yolda kabaca sürüklemesi koluma ekstra hasar veriyordu. Kolum, nefes alışımda bile acır hale gelmişti. Kanamaya başlamıştı bile. Yaradan aşağıya sıcak damlalar süzülüyordu.

Cevap vermedi. Tembel tembel güldü.

Arka sokak her zamanki gibi boştu. Bugün de bana bir iyilik yapmamıştı ve sessizliğini sürdürüyordu. Bu adam normal değildi, her saniyem tehlike altındaydı. Gözleri yola kilitlenmişti, telefonumu cebimden çıkartabilirsem yerimi belli ederdim. İyi tarafından bakarsam telefon sol cebimdeydi, adam da sağ tarafımda olduğu için almam kolaydı. Kötü tarafı ise, kolumu oynatamıyordum. Ama yapmaktan başka sansım yoktu. O yüzden adamı konuşturmayı denedim, bu sayede inlemelerim ona normal gelirdi.

Lekeli SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin