Bölüm 4

9.2K 367 57
                                    

Ağlamaktan şişmiş gözlerim ve kızarmış burnumla karşımda ki aynaya baktım.  Alışılmış bir yüz ifadesi olarak geliyordu artık bana.  Bütün acılarımın önce göz yaşlarımdan dökülmesi sonra ise gözlerimde şişlik ve kızarıklık olarak iz bırakması.  Aynada kendimi her gördüğümde çektiğim acıları unutturmak istemezcesine her gün kalıcı gibiydi.  Boynumda oluşan morluk ise ruhumu çekmişti sanki.  Zaten beyaz olan bedenim daha bir solmuştu.  Dudaklarımı kurumuş ve çatlamıştı. Yüzümde sadece mavi gözlerim dikkat çekiyordu. 

Adımlarımı aşağı kata çevirdiğimde kendimi hala Meriç'i görmeye hazır hissetmiyordum.   Dün bana yaşattırdığı o iğrenç histen sonra kendimi dibe batan hayatımın bir zerzele sonucunda tamamen yılmış hissetiğim gibi.  Aşağı kata indiğimde masada elinde kahvesi ile gazeteye bakan Meriç'e baktım.  Onu gördüğümde beynim geri adım atmak istesede kendimi bir şekilde durdurmuştum.  Meriç başını kaldırıp bana baktığında kaşlarını çattı. 

'Neyin var Lina' bu soruyu bana sorması o kadar saçmaydı ki.  Ağızımı açıp cevap verme gereği bile duymamıştım.  Ama bana yaklaşan bedeni ile bir adım geriye atmıştım. 

'Neyin var dedim.  Bu gözlerinin hali ne' sesinde yine anlamanı çözemediğim bir tını vardı.  Şefkat vardı ama bunun yanında başka bişeylerde var gibiydi. 

'Yine mi kabus gördün' dün akşam bana yaptığı şey gerçek olamayacak kadar ağırdı zaten.  Bir kabusu da bedenim kaldıramayabilirdi. 

'Güzelim neyin var' çaresiz bir sesle bedenimi ellerinin arasına aldığında bir adım geriye gidip vücuduma değen ellerinden kurtulmuştum. 

'Dokunma bana'  kaşları çatılıp bedenimi kendi bedenin yasladığında gözümden bir damla yaş almıştı bile. 

'Kendine gel de ne olduğunu söyle. ' bedenimi sarsıp yüzüme kükrediğinde gözlerimi kaçırdım. 

Vücudum ellerini arasından kayıp yere düştüğümde önünde diz çöküyormuş gibi gözüküyordum.  Başımı parkeye çevirip göz yaşlarımın akmasına izin verdiğinde

'Hep acı çekmek zorunda mıyım?  Hayatımda ilk defa birine güvenmeye başlamıştım.  Hemde iki günde. Hayatında hiç güvenmeyen kız birine güvenmeye başladı.'  Meriç bende birlikte yere çektiğinde bedenimi kendine çekip o güçlü kollarını dolamıştı.

'Meriç niye yaptın bunu.  Neden bana zarar vermeye çalışıyorsun.  Görmüyomusun canım zaten yanıyor. Dayanamıyorum artık. Bana neden dokundun' kasılan bedeni ile beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. 
'Sen bana aitsin. Benim izlerimi taşımak zorundasın.  Ayrıca buna dokunma diyorsan. Seni becerdiğimde vericeğin tepkiyi merak ediyorum'  duyduğum sözler ile bedenim ürpermişti.  Düştüğüm yerden kalkıp karşımda duran bu adama baktım.  Hatırlamak istemediğim görüntüler gözlerimin önünde gelirken çığlık atmak istedim ama sanki dilim tutulmuştu tıpkı o gün olduğu gibi adamın

'Shh uslu bir kız olursan canın yanmaz'  o adamın sözleri beynimde uğuldamaya başladığında gözlerimi kapattım.  Ama hemen gözlerimin önünde beliren görüntüsü ile korkup kaçmaya çalıştım ama yine bedenim kaskatı kesilmişti işte.

'Hadi güzel kız seni becermeme izin ver. Gerçi izin vermesende olur.'

Hareket bile edemiyordum.  O günü tekrar yaşıyormuş gibi bedenim titremeye başladığında bacaklarım beni yine tutamamış ve yere düşmüştüm.  Düşmemin etkisi ile yere çarpan diz kapaklarımın acısıyla kendime geldiğimde karşımda bana endişeli gözlerle bakan Meriç'e baktım.  

'Sende onun gibisin.' Meriç ne dediğimi anlamamış gibi kaşlarını çatıp bana baktığında ayağa kalktım. 

Ona bakmadan odaya çıktığımda kendimi odanın içinde bulunan kitapların olduğu bölüme gelmiştim.  Cam kenarına oturup bacaklarımı kendime çektiğimde göz yaşlarım akmaya başlamıştı yine.  Kısa bir süre sonra açılan kapı ile bedenim havalanmış ve sırtım sert bir göğüse yaslanmıştı. Kalkmak için hareket ettiğimde kollarını daha çok sıkılaştırmıştı. Saçlarıma bir öpücük kondurup derin bir nefes aldığında

AŞK İZİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin