Bölüm 33

4.2K 173 13
                                    

Öyle yaralar vardı ki.  Kabukları hala duran.  Tek bir hamle ile yeniden kanamaya başlayan küçük ama acısı büyük.  Bedenim bu yaralar ile doluyken nefesim kesiliyordu. O acı boğazıma ellerini dolamıştı. 

Bu acı her geçen gün benden bir parça alıp gidiyordu.  Ruhumu elleri arasında sıkıyordu.  Boğuluyordum ama gören yoktu. 

'Lina' Meriç yeni uyanmama rağmen beni Kenan babaların evine getirmiş ve tedavimi tamamlamam için odanın birini hastane odasına çevirtmişti.  Bu yaşıma kadae bu lükse alışık olmadığım için yaptıkları fazla geliyordu.  

'Efendim Meriç'  ellerini saçlarımda gezdirip gözlerimin içine baktı.  Nefesim kesildi zannettim o an. Bir adamın bakışları bu kadar derin ve anlam yüklü olabilir miydi?  Oluyordu demek ki.  Onun bana her bakışı nefesimi kesecek derecedeydi.

'Seni seviyorum meleğim.  Seni öyle çok seviyorum ki. Gülüşünden kıskanıyorum mesela.  O gülüşün tek sahibi ben olayım istiyorum. Sadece bana öyle gül.  Ama benim yüzümden ağlama.  Her bir göz yaşının yüzünde gezinmesini kıskanıyorum.  Seni kendimden çok seviyorum.'  dudaklarından çıkan her bir söz ok olup kalbime atılmıştı.  Titreyen ellerimi yüzüne koyduğumda gözlerini kapattı.  Gözünden bir damla yaş elime düşerken diğer elimde göz altlarını kapattım. Ağlasın istemiyordum.

'Ağlama adamım' ellerimi kendi ellerinin arasına alıp öpücük kondurduğunda gözlerinde ki o ifadenin üzerine bir gülümseme kondurdu.  Korkmuştu.  Bu gözlerinden anlayacak kadar tanıyordum onu.  Ama o bunu dillendirmeyecek kadar yorgundu. 

'Gözlerinde ki duygular seni ele veriyor Meriç.  Bunun için bir şeylerden kaçmaya çalışma. Ben seni senden daha çok tanıyorum.  Bugün bende korktum Meriç.  Ama senin yetişememenden değil.  Sana bir şey olucak diye korktum. ' Meriç başını yatağın kenarına koyup elimi tuttu.

'Korktum.  Seni kaybetmekten.  Bir daha görememekten. ' Meriç içinde ki bazı şeyler dillendirmeye başladığında saçlarıyla oynadım. 

'Yalnız hayatım. Kuzenini unuttun.  Uzun zamandır görmediğini biliyorum.  Biraz da onunla ilgilen.  Hem benim yanıma da mutlu gel. Bende biras uyumak istiyorum.' Meriç başını kaldırıp gözlerini kıstığında gülümsedim. 

'Beni kovuyorsun yani öyle mi? '  dudaklarını büzüp yataktan kalktığunda onun bu çocuksu halleri hoşuma gidiyordu.

'Nasıl anlarsan o hayatım' Meriç bir anda dönüp dudaklarıma öpücük kondurduğunda gülümsedim.

'Eee benimde anlama şeklim bu naparsın güzelim' göz kırpıp odadan çıktığında gözlerimi kapattım.  Sanırım maratona çıkmak için hazırlanan kabimi sakinleştirmeliydim. Gerçi bu adam her hareketi ile benim bütün dengemi sarsarken kalbimi nasıl sakinleştiricektim bilmiyordum.  Aşk güzeldi de.  Bu duyguların bu kadar yüksek yaşanması nedendi. Daha yerinde yaşayamazmıydım ben duygularımı.  O anda yurtta kaldığımda benden 6 yaş büyük olan Senem abla aklıma gelmişti.  16 yaşında aşık olmuştu o.  Tabi yaşadığı şeylerin acısı ile de daha olgundu.  O zaman söylediklerini anlamamıştım ama şimdi anlıyordum. 

Flachback

'Senem abla.  Neden öyle tavana bakıp gülüyorsun.'

'Ahh bee Lina'm.  Şimdi anlatsam da anlamazsın ki' kaşlarımı çatıp ona bakmıştım o zaman.  Hatta bana anlatmıycak diye de küsmüştüm ona. Ama o hemen almıştı gönlümü.

'Aşk.' demişti önce.  Sonra derin bir nefes almıştı. 

'O her an aklına geldiğinde sebepsiz yere gülümsemektir.  Kalbinin atışlarının değişmesidir.  Karnında uçuşan kelebeklerdir.  Ya da o yanındayken engel olamadığın fazla duygularındandır'   yaşımın el verdiği kadar anlamıştım belki ama kesinlikle şuan ne demek istediğini daha çok anlıyordum onun. 

AŞK İZİ  Where stories live. Discover now