Bölüm 26

4.5K 190 9
                                    

Hayat kısaydı.  Dolu dolu yaşamak gerekirdi.  Hep 'olacak mı?' korkusuyla değilde 'olacak' deyip tutunmuyordum hayata.  Hep aklımda 'ya olmazsa,  ya beni sevmezse,  ya beni üzerse, ya beni aldatırsa, ya bu hayatta bir oyunsa' hep şüphe vardı içimde. İçimde ki bu düşüncülerimi kovamıyordum. Sürekli beynimi kurcalayan düşünceler içindeydim. Ben olmaktan uzaklaşmıştım. Ama bunların hepsine son veren bir adam çıkmıştı karşıma. Almıştı bütün korkularımı bedenimden. Sevgisiyle sarmıştı beni. Şimdi kollarında titrediğim bu adamdan korkmuyordum. Bu soruların hiçbiri aklıma gelmiyordu. 

Kollarımı Meriç'in boynundan çekip göz göze geldiğimizde ne sorucağımu anlamıştı. 

'Arabaya geçelim anlatırım' dediğinde başımı salladım.  Beraber arabaya kadar geldiğimizde kapımı açıp beni bindirmişti. Emniyet kemerini takıp saçlarıma bir öpücük kondurduğunda derin bir nefes aldı. 

'Kokusunda huzur bulduğum kadın' fısıltısı kulaklarıma dolduğunda gülümsedim. Bu adamın aşkı içimde solmuş çiçekleri yeniden yeşertiyordu. Bu adamın aşkı başkaydı. Bu adam o kadar güzel seviyordu ki.  Onun aşkı ile onu yaralamaktan korkuyordum.

Benden ayrılıp diğer tarafa geçtiğinde yola çıkmıştık.  Uzun bir yolculuktan sonra eve geldiğimizde Meriç elimden tutup şöminenin başına getirmişti.  Kendisi oturduğunda benide yanına çekip dizlerime yattı. 

'Şimdi herşeyi en baştan anlatıcam ve sözümü kesmek yok' dediğinde başımı salladım.

'İki sene önce Mİraç'la büyük bir ihaleye girdik.  İhaleyi almak için büyük bir çaba göstermiştik.  Karşılarında güçlü bir rakiptik. Bir sürü tehtid karşısında kalsakta sonunda ihaleyi kazanmıştık.  Ve ihaleyi kazandığımız gün Adel'in kaçırıldığı haberi geldi.  Miraç bu durumda çıldırmıştı.  Her yeri arayıp Aden'i bulmuş ve o adamın elinden kurtarmıştık. Miraç'ta Aden'i kaçıran adamı öldürmüştü' dediğinde kalbime bir ağırlık çökmüştü sanki.  Onların mafya olduklarını biliyordum ama bir türlü sevdiğim adama ve abime birini öldürecek kadar gözünün dönmelerini konduramıyordum. Sevdiğim adam ve abimin elleri başka adamların kanı ile kirlenmişti. 

'Biz dağ evindeyken de bir telefon geldi.  Şirkete bir kutu gelmiş.  En yakın adamlarından biride ben olmadığım için kutuyu açmış ve içinde senin fotoğrafın varmış.' dediğinde korkmuştum.  Gözümden bir damla yaş yüzüne düşerken hemen dizimden kalkmış ve yüzümü elleri arasına almıştı.

'Sakın korkma ben varken sana bid şey olmaz' dediğinde gözümden akan yaşlara inat gülümsedim ve sevdiğim adamın yüzünü ellerim arasına aldım.
'Benim korkum ölmek değil adam. Arkamda kalan kişiler.  Yarım bıratıklarımın hayatı' dediğimde beni kolları arasına çekti. 

'Lütfen meleğim ölmek kelimesi çıkmasın dudaklarından. Bunca zaman seni bekleyip böyle kollarım arasındayken kaybetme düşüncesi bile delirmemek sebep oluyor. O bizi tehtid eden adamı da bulup ait olduğu yere göndericem' buz gibi sesi kulaklarımı doldururken zorlukla gülümsedim. 

'Kim bu adam ve gönderdiği fotoğrafta ne yazıyordu.  Kimse sadece bir fotoğraf gönderip tehtid etmez heralde' dediğimde güldü ve yine duygudan yoksun sesi ile konuştu.

'Miraç'ın öldürdüğü pezevengin kardeşiymiş.  İntikam almak istiyor.  Nota gelirsekde kısaca seni öne sürüp hem benim hem de Miraç'ın canını yakmak istiyor' dediğinde kolları arasına daha çok sığındım. 

'İyi bak işte beni koruman için sürekli yanımda olman gerekiyor. Böyle bende seni daha çok görmüş olucam' dediğimde kahkaha attı ve o güzel gülüşünü bana sunmuştu. 

'Yanlış güzelim. Bir planmız var ve uygulamaya geçicez' dediğinde kaşlarım çatıldı.  Nasıl bir plandan bahsettiğini anlamasamda o beni çoktan kaldırmış ve elimden tutup yukarı çıkarmaya başlamıştı.

'Dur bakalım adam orda beni abimlere bırakman gerekiyor' dediğimde kaşlarını çatmış ve bana bakıyordu. 

'Hayatım şimdi o kaşlarını çatmayı kes.  Önce beni dinle.  İki hafta sonra zaten senin yanında olucam.  Bu iki hafta abimlerle kalmak istiyorum' dediğimde başınu iki yana sallamış ve elimden tutup yukarı çıkartmaya başlamıştı.

'Meriç dur dedim.  Abimlere gitmek istiyorum' dediğimde derin bir nefes almıştı. 

'Güzelim.. ' dediğinde cümlesini yarıda kesmiş ve başını sallamıştı.

'Tamam lan zaten iki hafta' dediğinde elimden tutmuş ve evden çıkmıştık.  Arabaya bindiğimizde Meriç yolda hiç konuşmamıştı. 

Araba abimlerin evin önünde durduğunda Meriç'e döndüm ama benden önce arabadan inmiş ve eve doğru ilerlemeye başlamıştı. Suratımı asıp arabadan indiğimde hızla kolumdan tutmuş ve kapıyı yumruklmaya başlamıştı.  Onun bu hallerini şaşkın bir şekilde izlerken abim küfür ederek kapıyı açmıştı.  Karşısında bizi gördüğünde şaşkınca suratımıza baksada Meriç'e bir yumruk geçirmiş ve kolumdan tuttuğu gibi beni içeri almıştı.  Kapı hızlı bir şekilde Meriç'in suratına çarptığında nolduğunu anlamıştım.  Allah aşkına bu adamların derdi neydi ve abim durduk yere niye Meriç'e yumruk atmıştı. 

Aden ile gözlerimiz buluştuğunda bakışlarını benden çekmeden dudaklarını büzdü.  Ve gözler hemen ardından merdivenlerden inen Uras'a kaydığında söylediği cümlede ki geçen kelime ile yutkunup abime baktım.

'Baba kim o şerefsizde gece gece kapı yumrukluyor' dediğinde abim yüzünde ki sırıtışla bize bakan abim. 

'İşte benim oğlum' der gibi bakıyordu.  Aden ise çoktan 'oğlum' diye isyan edip Uras'ın yanına çıkmıştı bile.

'Oğlum babandan duyduğun her kelimeyi kullanma bebeğim' dediğinde beni yeni fark eden Uras annesinin kollarından çoktan çıkmış ve benim kollarım arasında yerini almıştı.

'Uras söylediğin o kelime hiçte güzel bir kelime değil.  Ben senin ne kadar zeki bir çocuk olduğunu biliyorum ve iyi ya da kötü kelimeleri ayırt ediceğininde düşünüyorum.  Bir daha ağızından öyle bir kelime duymak istemiyorum tamam mı bitanem' dediğimde başını sallamış ve hala uyku arasında gidip gelen bedenini serbest bırakmıştı.  

'Miraç şu çocuğun yanında küfür etme' abimle Aden kavga ederek yukarı çıktıklarından bende kucağımda ki Uras ile bana ayrılan
odaya girdim.

Uras'ı yatağa yatırıp yanına uzandığımda Meriç'e mesaj gönderdim. 

'Kapıda olanlar da neydi öyle ve abim sana niye yumruk attı' kısa bir süre sonra mesaj geldiğinde hemen telefonu açtım.

'Uyu güzelim' dediğinde istemsizce kaşlarım çatıldı. Bu adam sinirlerimi bazen cidden bozuyordu.  Gözlerimi kapatıp Uras'a sarıldığımda kendimi uykunun kollarına bırakmıştım bile.

********

Sabah Uras'ın beni uyartması ile elimden tutmuş ve zorla aşağı indirmişti. Giray abiler ve Meriç bir yerde otururken kaşlarım çatıldı. 

'Eee yine noluyor anlatın bakalım' dediğimde Meriç'in yanına kurulmuştum bile. Ondan tarafa hiç bakmadan gözlerimi salonda ki herkesin üzerinde gezdirdim.  Meriç'e dün akşam ki olay yüzünden sinirli olabir ve birazcıkta bu olay için trip atabilirdim. 

'Valla bana kalırsa hala bu plana sizi karıştırmamak ama işte' diyen Giray abi Meriç ve abimi gösterdiğinde abime baktım. 

'Güzelim bu akşam bir balo var ve dün sana anlattığım o olayda ki adam da bu baloya gelicek.  Önemli olan ise planı gerçekleştirmek' dediğinde kaşlarım çatılmıştı. Elisa ise gülümseyip el çırptı. 

'Yeni maceralar bizi bekler' dediğinde gözleirimi devirdim.  Sanırım bir bok çukurunun üstüne sürükleniyorduk ve aramızda buna tek sevinen Elisa'ydı. 

Selam. Ben geldim.  Eeee bölüm nasıl. 

Sizce planları ne olabilir? 

AŞK İZİ  Where stories live. Discover now