Bölüm 32

4.6K 167 13
                                    

Baran Arslanoğlu

Ucu ölüm kokan yolda adımlar atıyordum. Sonunu bilmediğim,  bir boşluğa çekildiğim yolların dikenleri ayağıma batarken vazgeçmemeyi düşünüyordum. Her diken canımı ayrı ayrı yakarken.  Kanların yere bulaşan o hallerine bakıyordum.  İzleri  siyah gecenin aksine parlıyordu. Yol sanki ben yürdükçe daha da uzamış gibiydi.  Bir türlü sonu gözükmüyordu. Sis gece yerine bedenime çökmüş gibiydi.  Bir korku filminde gibi ağaçlar sık sık yerini alırken bir an önce burdan kurtulmak istiyordum.  Gecenin aksine etrafta dolan beyaz güvercin bedemin etrafından dolaşırken elimi uzattım.  Parmağıma konduğunda yüzümde oluşan gülümseme ile baktım güvercine.  Geceye inat bembeyazdı sanki.  Bacaklarıma değen bir el ile eğildiğimse bir kız çocuğu vardı. Mavi gözleri parlarken ellerin uzattı.  Küçük ellerini tuttuğumda yaklaşmam için eli işaret vermişti.  Eğildiğimde dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. 

'Ölüm' dudaklarından çıkan kelime ile ona döndüğümde  gözlerinden yaşlar aktı. 

'Ölüm çok yakında Lina' o anda arkamdan geldiğini düşündüğüm ses ile döndüğümde kimse yoktu.  Parmağımın ucunda ki güvercin uçup giderken etrafıma baktım.

Küçük kız çocuğu hala elimi tutarken onunla birlikte adım attım. Ormana girdiğimizde ona baktım ama sadece yola bakıyordu.  Ormandan yükselen sesler daha çok korkmamı sağlamıştı.

'Korkma'küçük kız çocuğuna baktığımda bana bakmamıştı.  Ama korktuğumu hissediyordu. 

'Senin adın ne' dediğimde durmuş ve mavi gözlerini bana çevirmişti. 

'Lina' dudaklarından dökülen isim bir adım geriye adım atmamı sağlarken o gülümsedi.  O bendim.  Benim küçüklüğümdü.  Elimi tuttuğunda tekrar yürümeye başlamıştık.  Küçük Lina eliyle bir yer işaret ettiğinde oraya baktım.  Meriç ve abimi görmem ile durdum. 

'Onlar ölücek' küçük Lina'nın dediği ile ona döndüğümde gözünden bir damla yaş yanaklarından süzüldü. 

'Ne' küçük Lina ellimi bıraktığında başka bir yere doğru yürümeye başladı.

'Durdur Lina onları'  kaybolup gittiğinde tekrar karşıma baktım. Ve onda duyduğum silah sesi bütün ormanda yankılanırken Meriç ve abimin kanlar içinde yerde yattığını görmüştüm.  Feryadım bütün ormanı inletirken olduğum yerde diz çöktüm. Ölümün soğuk nefesini  ensemde hissederken gökyüzüde benle birlikte ağlamaya başlamıştı.

Sıçrayarak uyandığım yataktan etrafa baktığımda Meriç ile karşılaştım.  Endişeli gözlerini bende gezdirirken yaramın sızlaması ile yüzümü buruştum.  Birden kaktığım için büyük ihtimal dikişlerimi patlatmıştım.

'Lina güzelim' Meriç yüzümü elleri arasına aldığında gözümden bir damla yaş elleri arasına kaydı. 

'Hemşireyi çağırır mısın' dediğimde başını sallamış ve yan tarafta bulunan butona basmıştı. 

'Ne gördün rüyanda'  başımı iki yana sallayıp anlatmayacağımı belirttiğimde içeri giren hemşire bana baktı.

'Sanırım dikişlerim patladı' dediğimde

'Uzanın lütfen Lina Hanım' dediğini yapıp uzandığımda sargıyı açmış ve yaraya bakmıştı.  Başını sallayıp doktoru çağırdığında kısa bir süre sonra doktor gelmişti.  Dikişleri yeniden atıp çıktıklarında Meriç'e baktım. Bakışları gözlerim ile buluşurken yanımda ki boşluğa oturdu.  Eğilip anlıma bir öpücük kondurduğunda gözlerimi kapattım. 

'Sakın kendine zarar verecek şeyler yapma Meriç.  Kötü şeyler olucak' dediğimde kaşları çatılmıştı. 

'Seni vuranın kim olduğunu biliyorum.  Ve o adam cezasını çekicek güzelim.' dediğinde kaşlarım çatıldı.  Ne dersem deyim Meriç'i bu işten vazgeçiremezdim.  Yine kendi bildiğini okuycaktı. 

AŞK İZİ  Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum