Bölüm 11

6.5K 285 24
                                    

Meriç Arslanoğlu

Hayat neydi. Her anı mutlu ve dolu dolu yaşamak mı? Benim için hayat bu iki kelimeden o kadar uzaktı ki. Yaşamım boyunca mutlu olmuştum ama hayatı hiç dolu dolu yaşayamamıştım. Benim hayatım karanlıktı. Birinin girmeye cesaret edemeyeceği bir dipteydi. Bir o kadar da yüksekte aslında.

'4 saat oldu lan 4 saat. Ne giren var ne çıkan.' Miraç'ın sesi ile düşüncülerimden kurtulduğumda Aden'e kaydı bakışlarım. Sevdiği adama destek olmak için elinden geleni yapıyordu. Benim ise yanımda olmasına ihtiyacım olan kadın içerde hayatla savaşıyordu.

Buraya ilk geldiğimiz gün aklıma geldiğinde yüzümde buruk bir gülümseme doldu. Beraber yağmurun yağışını izlediğimiz gün ilk defa birine bir şey hazırlamıştım. Yan yana yağmuru izlemek yerine ona sırtından sımsıkı sarılmak istemiştim. Beraber uyuduğumuzda kokusunu doya doya içime çekmiştim. Sanki şimdi ellerimden kayıp gidicekmiş gibi. Bir daha hiç benim olmuycakmış gibi. Onu sırtıma alıp Amerika'nın sokaklarında gezerken hissetiğim o duyguyu anlatamazdım. Onu tutup kendime çevirdiğimde ise o ince beline koymuştum ellerimi. Alınlarımızı birleştirip bir süre yağmurda ıslanmıştık. Ondan şarkı söylemesini istediğimde bana söylediği şarkı aklıma geldiğinde Miraç'a baktım gözleri dolmuştu.

'Seni seviyorum adamım' demişti. Cidden beni severmiydi. Hayatımda büyük bir yeri olur muydu bu mavi gözlü kadının.

Hiç bitmediğini sandığım o uzun süreden sonra ameliyat kapısından çıkan doktora baktım. Yüzünde ki ifadeden bir şey anlaşılmıyordu. Yanımıza geldiğinde İngiliz olduğu her şekilde belli olucak bir aksanı ile konuşmaya başladı.

'Tümörün hepsini temizledik fakat ameliyat sırasında hastanın kalbi durdu. Bu da bir kaç kötü belirti gösterebilir. Şuan yoğun bakımda' dediğinde başımı salladım. Doktor yanımızdan geçip gittiğinde Miraç Aden'e sarılmış bir şekilde ağlıyordu. Ben ise kollarımda olmak yerine hastane yatağında yatan mavi gözlü kadını hayal ediyordum.

Uzun bir süre camın arkasından Lina'nın yatakta ki bedenine baktığımda onun bir an önce uyanmasını istiyordum. Yine kollarımın arasında olmasını ve bana şarkı söylemesi gerekiyordu. Ona bu kadar alışmışken beni bırakmamalıydı. Yıllardır hayalini kurduğum aşkla birlikte ona sahip olmuşken böyle ansızın gitmemeliydi.
Bakışlarım Miraç'ları bulduğunda uzun bir süre ona baktım. Normal şartlarda Miraç ve Lina'nın kardeş olduğuna inanmazdım. Çünkü birbirlerine hiç benzemiyorlardı. Miraç kahverengi gözlü, kahverengi ve bakır karışımı saça sahipken Lina mavi gözlü ve kahverengi saçlara sahipti.

Tekrar camın arkasında ki bedene baktığımda başının etrafı sargılı olduğu in saçları gözükmüyordu. Bedeni makinalara bağlı sadece yatıyordu.

'Meriç' boş bakışlarım Miraç'ı bulduğunda uzun süre bana baktı. Belkide onun gözüne ilk defa bu kadar perişan gözüküyordum.

'Bizim Ulaş'a bakmamız gerek. Bir kaç saatliğine yokuz' dediğinde başımı sallayıp tekrar önüme döndüm. Aden ve Miraç gittiğinde Lina'yı kontrol için gelen doktoru inceledim. Başındaki bandajı kontrol etmişti. Bilmediğim bir kaç şeye baktıktan sonra dışarı çıktı. Yanına gittiğimde

'Durumu nasıl'

'Stabil' başımı salladığımda derin bir nefes aldım.

'Onu görmem gerek' bana İngilizce bir şeyler zırvaladığında

'Onu görücem' başını sallayıp sadece 5 dakika demişti. İçerden çıkan hemşire bana bir kaç kıyafet verdiğinde onları giyip içeri girdim.

Artık benim olan kadınımın yanına geldiğimde zaten solgun olan teni bembeyaz olmuştu. O kırmızı dolgun dudakları mor olmuştu. Şuan bir ölüden farkı olmayan bedeni inceledim bir süre. Sonunda yanında ki sandalyeye oturdum. Onla konuşmak istiyordum. Ama gerçekleri şimdi anlatırsam bir daha asla ona anlatmazdım. Bilmediği bir hayatın içine sürüklemiştik onu. Benim ve Miraç'ın karanlık dünyasına girmişti.

Başımı ellerimin arasında koyup biraz eğildiğimde yere bakıyordum.

Onunla konuşmak istiyordum ama ona ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Onunla konuşmak istiyordum ama ona ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum. Canım yanıyordu onu böyle görünce. Uyanıp o mavi gözlerini yine benden kaçırmalıydı. Bir şey söylemek istediği zaman yine çekinerek hareket etmeliydi. O yaşama sevincini kaybetmiş biri olarak değilde yeniden hayata sıkı sıkıya tutunan bir olmalıydı.

Bakışlarım yine onu bulduğunda ellerini tuttum. Elleri yine soğuktu. Küçük elleri hiçbir zaman ısınmıyordu.

'Lina lütfen sözünü tut. Benim sana ihtiyacım var. Sarhoş olduğum gün söylediğim herşey gerçekti. Sen benim karanlığımın tek aydınlığısın.' Lina'nın elini bırakıp dışarı çıktığımda yine camım önüne geçmiştim. Uyanmalıydı artık.

Sabaha karşı Miraç geldiğinde önce camın arkasından uzun bir süre Lina'ya bakmıştı. Sonra ise yanıma gelip oturduğunda bakışları beni buldu.

'Sende dinlen gel' boş bakışlarım uzun süre yüzünde gezindiğinde başımı iki yana sallayıp önüme döndüm. Burda kalıcaktım.

'Peki. Durumu nasıl' dediğinde bu sefer bakışkarım camın arkasında ki bedendeydi.

'Stabil' dediğimde Miraç derin bir iç çekip önüne döndü. Ben ise bakışlarımı bir türlü çekemediğim o mavi gözlerin sahibine bakıyordum. Gerçi şuan her şeyi göze alabileceğim o mavi gözler kapalıydı.

'Ulaş halam yine beni bıraktı diye ağlamaya başladı. Napıcağımı bilmiyorum' dediğinde bakışlarım onu buldu bu sefer. Ulaş'ın halasına ne kadar düşkün olduğunu biliyordum. Hiç tanımadan resimlerinde sevmişti halasını. Babasının anlattıklarıyla büyümüştü.
'Ulaş'a gerçekleri anlat Miraç. Lina.' sustum devamını getirmek istemiyordum. Ama bu durumun olma olasılığıda yüksekti.

'Eğer Lina'ya bir şey olursa Ulaş'ın bunu bilmeye hakkı var. O zeki bir çocuk Miraç anlıycaktır. ' dediğimde başını salladı.

'Ben gidiyorum' dediğinde başımı salladım. Ulaş'ın halasının onu isteyerek bırakmayacağına inanması gerekti.

Miraç gittiğinden bir süre sonra bende kahve almak için aşağı inmiştim. Kendime sade bir kahve aldığımda tekrar yukarı çıktığımda Lina'nın odasında olan hareketlilikle birlikte kaşlarımı çattım. Koşarak odanın önüne gittiğimde kapıyı kapatmışlardı. Camın önüne geldiğimde hemen yanında duran makinaya bakmıştım. Düz çizgi halinde ilerleyen çizgiler ile kalbimde oluşan büyük bir ağırlıkla cama tutundum. Kendimi ilk defa bu kadar güçsüz ve savunmasız hissediyordum.
H

emşire stor perdeyi kapattığında arkamı döndüm. Kaybetmiştim. Karşıdan gelen Miraç ve ağlayan Ulaş'a kaydı gözlerim. Onlara doğru bir attığımda yanıma gelmişlerdi bile. Miraç bedenimi sarsarak bir şeyler söylerken ne dediğini duymuyordum bile. Bırakmıştı beni, bizi.

'Meriç' Miraç'ın sert sesi ile kendime geldiğimde gözümden bir damla düşmüştü. Yıllar sonra ilk defa biri için ağlıyordum. Ben hayatımı kaybetmiştim. Karanlığımın ilk aydınlığını kaybetmiştim. Bakışlarım Miraç'ın yüzünde sabitlendiğinde dudaklarımdan dökülen tek cümle

'Merhaba demeden hoşçakal dedi.'

AŞK İZİ  Where stories live. Discover now