Bölüm 10

7.1K 313 22
                                    

Meriç ile havalimanından sonra bir Meriç'in burda bulunan evine gelmiştik.  Yine her zaman ki gibi şehir merkezine uzak bir alandaydı.  Dört tarafı bu sefer ormanla kaplıydı.  Aslında daha çok dağ evi denilebirdi.  Tek katlı olmasına rağmen modern bir şekilde döşenmiş bu eve hayranlıkla bakıyordum. 

'Meriç burası çok güzel' Meriç yüzünde nadiren oluşan gülümsemesi ile bana baktığında başını salladı.

Ev dört taraflı camlarla çevrili olduğu için dışarda ki her şey çok kolay gözüküyordu.  Camın önüne gittiğimde cama düşen yağmur damlası yüzümde bir gülümsemeye dönüşmüştü.  Bir süre burda bu şekilde beklediğimde Meriç'in sesini duymamla ona döndüm. 

'Bu manzarayı izlerken en iyi giden şey kahvedir. ' elindeki kahvenin birini bana uzattığında gülümseyip tekrar önüme döndüm.  Elimde ki bardağı iki elimle tutup içtim.

'Teşekkür ederim' Meriç tek elini havada sallayıp indirdiğinde yüzümde ki gülümseme daha çok büyümüştü.  Kahvelerimiz bittiğinde bardakları alıp mutfağa götürmüştüm.  Meriç'de yanıma geldiğinde Meriç bana bakıp elini ensesine götürdü.  Saçlarını karıştırıp tekrar baktığında gülümsedim.  Bu hareketi genellikle bir şey söyleyeceği zaman yapıyordu.  Bu durumdan vazgeçmiş olucak ki elimden tutup bir odanın kapısını açtığın içerde çift kişilik yatak vardı. 

'Beraber uyuycaz'  tek kaşımı kaldırıp Meriç'e baktığım da omuz silkti.  Beni kucağına alıp yatağa yatırdığında kendiside yanıma yatıp pikeyi üzerimize örttü. 

'Meriç sen burda uyu ben salonda yatarım' Meriç'in kolları arasından kalkmaya çalıştığımda izin vermeyip tekrar yatırmıştı.

'Meriç' ses vermediğinde bedenimdeki kolunu çekmeye çalışmıştım ama ona karşı benim gücüm bir aslanla farenin kapışması gibi kalıyordu.  Sırtımı Meriç'e döndüğümde oda belimdeki eli sayesinde beni kendine biraz daha çekip başını boyun girintime koymuştu.  Kımıldamama izin dahi vermezken kollarının arasından kurtlumayacağımı anlamıştım. Daha fazla zorluk çıkarmayıp Meriç'in kolları arasında uykuya dalmıştım. 

*********

Sabah kahvaltı yapıp evden çıktığımızda uzun bir yolculuğun ardından New York'ta bulunan özel bir hastaneye gelmiştik.  Meriç önceden randevu aldığı için tedavi olmuştum ve şimdi emara gidicektim.  Türkiye'de emara girdiğimde baygın olduğum için bir şey anlamamıştım.  Ama şuan emara gireceğim için korkuyordum.  Meriç bir saniye bile yanımda ayrılmazken bende onun gitmesini istemiyordum. 

'Meriç korkuyorum' yanıma gelip sarıldığında hiç düşünmeden kollarımı beline dolamıştım.  Ağlamamak için kendimi zor tutarken içeri giren hemşire ile Meriç'ten ayrılmak zorunda kalmıştım.  Yattığımda emara tamamen girmeden önce Meriç'e el sallamış ve o şekilde girmiştim.  İçeri girdiğimde gözlerimi kapatıp biran önce bu işkencenin bitmesini bekledim. 

Uzun bir süreden sonra çıktığımda hemen yanıma gelen Meriç'e sarıldım. Oda da bulunan kabinde üzerimde hastane elbisesini çıkartıp tekrar Meriç'in yanında gittiğimde bir köşede oturuyordu yanına oturduğumda hemen elimden tuttu.

Hemşire olduğunu düşündüğüm kız.  İsmimi söylediğin de doktorun odasına girmiştik.  Meriç elimi tutarken bir koltuğa yan yana oturmuştuk.  Doktor bana bakıp Meriç'e döndüğünde İngilizce olarak Meriç'e anlatmaya başlamıştı.  İngilizcem o kadar iyi olmasa da bildiğim için bende dinlemiştim ve duyduğum şeyler ise bütün duygularımı bedenimden söküp atmıştı.  

Doktor, beyin tümörünün iyi huylu olduğunu söylemişti.  Yani ameliyatla alındığı zaman sorun yaratmıycaktı. Ama ameliyat masasında uyanamayabilirmişim ya da felç olma,  bazı duyu organlarımı kaybetme gibi sonuçlar doğurabilirmiş.  Meriç'in bakışları beni bulduğunda bir şey anlamadığımı düşünüyordu sanırım.

AŞK İZİ  Where stories live. Discover now