1x15- Gerçek dünya'ya hoşgeldim

1.1K 122 36
                                    

[Müzik: Green Day: "Boulevard Of Broken Dreams"]

I walk a lonely road. (Yalnız başıma yürüyorum bir yolda)
The only one that I have ever known (Şimdiye kadar bildiğim tek şey)
Don't know where it goes (Nereye gittiğimi bilmedim)
But it's home to me and I walk alone (Ama burası benim evim ve yalnız başıma yürüyorum)

I walk this empty street (Boş bir sokakta yürüyorum)
On the Boulevard of broken dreams (Kırık Hayaller bulvarında yürüyorum)
Where the city sleeps (Nerede bu uyuyan şehir)
And I'm the only one and I walk alone (Yalnız başıma bir tek yürüyen benim) ...

O an çok sevinçliydim ancak bu sevincim pek de uzun sürmedi. Kaçmayı başarmıştım ancak nereye gidecektim. Bir yandan yürürken bu düşünce fırtınası beynimde esiyordu. Bir an durdum, bacağım sızlıyordu. Paçamı sıvadım ve bacağıma baktım. Kan kurumuştu ama hala biraz acıyordu. Paçamı geri sıyırıp yürümeye devam ettim. Sokak lambaları dışında bir tek ışık yoktu. İçimi hafiften korku kaplamaya başlamıştı. Ne de olsa 9 yaşında küçük bir çocuktum ben. Sonrasında tren sesi duydum, biraz uzaktan geliyordu. Aklıma rüya geldi. Bu durum beni gerçekten şaşırtmıştı. Deja vu! İçimi umutla karışık tedirginlik kapladı. Trene yetişmeliydim lakin cebimde 80 cent civarı para vardı. "Umarım yeter." dedim içimden. Yan sokaklardan köpek sesleri duymaya başlamıştım. Korkmuştum, adımları hızlandırmaya başladım. Sokaklar neredeyse bomboştu. Son kalmış birkaç dükkan kepenklerini indiriyordu. Biraz yürüdükten sonra tren garına yaklaştığımı farkettim. Tanrıya şükür az kalmıştı. Sokağın ilerisinde birkaç kafayı bulmuş genç vardı. İçimi bir tedirginlik kapladı ve hemen sağa dönüp sokağı değiştirdim. Değiştirmem lehime olmuştu. 100 metre ileride "Virginia Tren Garı" yazısı görünüyordu. Bulmuştum sevinçle hızlı adımlarla yürüdüm. O mutlulukla farketmeden yolun ortasında yürüyordum. Hızlıca yürürken arkadan hızla gelen arabayı farketmemiştim. Kornaya bastı, arkamı döndüm ve o an!

   Bir mucize, bir sihir yahut şans bir anda bir şey sanki beni aldı ve kaldırıma koydu. Evet, araba durmuştu.
- Arabadan inen adam: Sen, sen ama nasıl olur sana çarpıyordum.
- Alan: Ben iyiyim bayım.
Adam şaşkın bir şekilde arabasına bindi ve gitti. Evet ben de inanamadım sanki ışınlanmış gibiydim. Belki de kaçmışımdır da şu an unutmuşumdur. Bilemiyorum ama bir şey beni kurtarmıştı. Kim bilir belki beni kurtaran el, Tanrı'nın ta kendisiydi.
   Şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra yürümeye devam ettim ve garın girişine geldim. Kimse yoktu. Tam umudumu yitirip geri dönecekken arkamdan bir ses "Hey küçük" dedi. Döndüm ve baktım. Rüyamda gördüğüm makinistle aynı kıyafeti giymişti. "Son tren az önce geldi. Tren seferleri bitti eğer tren filan arıyorsan" dedi. Ve sonrasında merakla "Sen ne arıyorsun burada annen baban nerede ?" gibi sorular sormaya başladı. Ben tedirgin olup hemen geriye doğru koşmaya başladım. Tabi yaraladığım ayağımla ne kadar koşabildiysem. Neyseki bacağım artık acımıyordu. Sadece koştuğum an biraz sızlamıştı. Ben kaçtıktan sonra görevli arkamdan gelmeye çalıştı ama ben nasıl olduysa sınırlarımı zorlayıp kaçmıştım. Makinistte vazgeçip dönmüştür herhalde. Sonra döndüm ve makinistin söyledikleri, rüyamda gördüklerim, kazadan kurtulmam; bunların hepsi birer tesadüf müydü ? Yoksa Tanrı'nın her zamanki gibi bir planı mı vardı ? Ve en önemlisi ben şimdi ne yapacaktım ? O an kimsesizliğin acı gerçeğiyle yüzleştim. Evet yalnızdım, soğuktu, karanlıktı, ıssızdı ve sığınabileceğim hiçbir şey yoktu. O an nedense Tanrı'ya sitem ettim. "Bunlar hep senin bir oyunun değil mi ?" dedim. Kızgındım, üzgündüm ve saatler ilerliyordu, korkuyordum. Ne yapacağımı bilemeden çaresizce yürümeye devam ediyordum. Bir an gözüm sokağın bitimindeki küçük parkı kestirdi. Yorulmuştum biraz soluklanmak amacıyla parka gittim ve ilk bulduğum banka oturdum. Kalacak yerim yoktu bugün zorlu geçecekti ama başke çarem de yoktu. Bankta yatmayı planlıyordum. En azından sabahın ilk ışıklarıyla bir çözüm yolu bulacaktım. Tabi bu düşündüğüme kendim bile inanmıyordum. Küçük çantamın fermuarını buz kesmiş ellerimle açtım. Tanrıya şükür ki üstümde mont vardı yoksa donmuştum. Yavaşça soğuk tahtanın üstüne uzandım. Uzandım ve nedense biraz üşümeye başlamıştım. Herhalde tahtanın soğukluğundandı. Biraz sonra soğukla beraber uykum gelmeye başlamıştı ve hafiften uykuya dalmaya başladım. Rüya görür gibi oldum. Uyku ve gerçeklik arası bir topuk sesi duyuyordum. Gelen Mrs. Halsey'dı.

(Eğer bölümü beğendiyseniz OY ve YORUM atmayı unutmayın.) 

DÖRT HAYAT Wattys2017Onde histórias criam vida. Descubra agora