1x26- Kalbimin cılız atışı

659 89 16
                                    

Gözlerimi hafifçe aralamaya çalıştım. Ancak vücuduma sirayet etmiş yorgunluğun etkisiyle bir süre daha gözlerimi kapadım. Saatin kaç olduğunu merak ediyordum. Göz kapaklarımın arkasına saklanmış gözlerim bile öğlen güneşinin azametinden kaçamıyordu. Gözlerimi açamamamın bir sebebi de buydu. Başımı sağa çevirip gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey sandalyede iki büklüm, kolları birbirine bağlı, boynu aşağı düşmüş vaziyette uyuklayan kıvırcık saçlı çocuktu. Kumral teni, turuncumsu kıvırcık saçları ve sıradan giyimiyle yirmili yaşlarda uzun boylu bir çocuktu. Soluma döndüğümde elimi güneşe siper ederek duvarda asılı saate baktım. Olamaz! Saat neredeyse 12:00'dı. Kardeşim'i okuldan almam gerekiyordu. Yavaşça doğrulmaya çalıştım. O esnada kıvırcık saçlı çocuğun ikizi girdi.

Müzik: Ellie Goulding - "Beating Heart" 

3 SAAT ÖNCE  

- Ethan: Lanet olsun!! Çalışmıyor... Benim hatam, benim...
- Nathan: Ethan bir şeyler yapmamız lazım. Kıza gerçekten bir şeyler oluyor.

- Ethan: Benim yüzümden...

- Nathan: Kes şunu Ethan kimsenin suçu değil bu, tamam mı ?

Bir yandan bunun Ethan'ı onun suçu olmadığına ikna etmeye çalışıyor öte yandan arabanın arka koltuğunda vücudu tir tir titreyen kız için endişeleniyordum. Tanrı'nın cezası araba bozulacak günü bulmuştu. Ne yapacağımı bilemiyordum.

- Ethan: Yakınlarda bir klinik var.

- Nathan: Ne kliniği ?
- Ethan: 3 km civarı uzakta.

3 km! Nasıl götürecektim ben bu kızı, dedim içimden. Bir anda aklıma bisiklet geldi. Doğru ya kızın çarpmadan önce bindiği bisiklet. Hemen titremesini engellemek amacıyla tuttuğum kollarını yavaşça bıraktım. Aceleyle arabadan inip kızın düştüğü alana doğru koştum. Tanrı Aşkına! Bisiklet yoktu. Yok artık! Bu olamaz, dedim içimden. Tanrım! Nasıl fırsatçı aşağılık insanlar var şu dünyada, dedim içimden. Bizim kızı arabaya bindirdiğimizi gören kalabalık, sorumluluğu kendi üzerinden attığı için dağılmıştı. Görünürde taksi geçecek bir yere benzemiyordu. Şu an hiç bir şey için vakit yoktu. Kahretsin! Şimdi ne yapacaktım ? Geriye tek çare kalmıştı..

***

Ethan'ın yardımıyla kızı kucağıma aldım. Yaralı bir serçe misali titreyen vücudundaki acıyı onun yerine hissedebiliyordum. Hızlı adımlarla kızı kliniğe ulaştırmak için yola koyulmuştum. Yoldan geçenler bana ve ardımda koşan kardeşime bakıyordu. Yardım beklediğimden değil ama insan bekliyordu işte. Sadece birazcık insanlık! Hoş kaza meydanından mal kaçıran insanları düşününce haksızlığımı kabul ettim. Ne bekliyordum ? 

Yorulduğumu anlayan Ethan, kızı kucağına aldı. Kardeşimin benimkisi kadar güçlü bir vücut yapısı yoktu. Kızcağızı zar zor taşıdığını görebiliyordum. Sadece durmadan koşar adımlarla kızcağızı kliniğe yetiştirmeye çalışıyorduk. Bir süre sonra kızın titremesi geçmişti. 

Tanrım!! Olmaz, şimdi olmaz! Daha çok gençsin. Hemen aceleyle boynuna iki parmağımı koydum. Aaah! diye bağırdım. Yapma bunu bana! Çaresizce yere yatırdım. Etrafımızı saran insanları dahi farketmiyordum. Tanrı'ya şükür ki Ethan'ın ilk yardım bilgisi vardı. Herkes meraklı gözlerle olayları sadece izlemekle yetiniyordu. Bir de 911'i aramakla meşgullerdi. Elimle sımsıkı elini tutmuş ölmemesi için Tanrı'ya tüm benliğimle yalvarıyordum. Tanrım! Kahretsin! Elimden başka hiçbir şey gelmiyordu.

*ETHAN*

Elimle kalp masajı yapıyordum. 1.. 2.. 3... 4... 5.... 6.... 7..... 8..... 9

*SAVANNAH*

- Anne, neden beni yalnız bıraktın ? Neden ?

- Seni asla yalnız bırakmadım, asla! Bir anne yavrusunu bırakır mı hiç? Sana kardeşini, kardeşini de sana emanet ettim.

- Yanına gelmek, senin birlikte olmak istiyorum.

- Zamanı geldiğini birlikte olacağız, merak etme. Ancak şu an değil. Kardeşinin sana ihtiyacı var.

- Anne, anne, gitme... Nereye gidiyorsun ?..
Bembeyaz gözleri kör edici bir ışık süzmesinin arkasına sığınıyordu. Çoktan gözden kaybolmuştu. Tek gördüğüm yerde hareketsizce yatan hareketsiz bedenimdi.

Hhhh.... (Derin bir nefes almıştım.)

***

*ETHAN*

Elimle kalbinin geri atmaya başlayan cılız atışını hissedebiliyordum. O sırada ambulans gelmişti. 

*NATHAN*

Gözlerimden mutluluk gözyaşları dökülmeye başlamıştı. Şükürler olsun Tanrım!

ŞU AN

Doğrulmaya çalıştığım esnada ikizi girmişti odaya.

"Hoop, durmak bakalım orda. Daha az önce eşek cennetini boyluyordun. Kalkmak filan yok. Bir daha seninle uğraşamam ben" diyerek güleç ama bir yandan da tedirgin bir konuşmayla beni yatağıma geri yatırmıştı. O esnada sandalyede uyuyan kıvırcık saçlı çocuk da uyanmıştı. "Tanrı'ya şükür! İyi misin ?" diye mutlu ve umutlu bir ses tonuyla yönelttiği ilk soru bu olmuştu. "İyiyim ama pek bir şey hatırlayamıyorum." demekle yetindim. Çocukluğumda defalarca kez gözümü bir hastane odasında açtığımdan. "Neredeyim ben ?" gibi klişe bir soruyu sorma ihtiyacı hissetmemiştim. Elinde kahveyle içeri giren çocuk adımı sordu. "Savannah" dedim yorgun ve halsiz bir ruh haliyle. Elindeki kahvenin birini kardeşine uzattı ve devam etti. "Benim adım Ethan bu da Nathan." Doğrusu söylemek gerekirse seni buraya kadar o taşıdı. Nathan keyfi yerine gelmiş bir ses tonuyla "Seni asıl kurtaran benim inek kardeşimin bilgisi" dedi. Kalbimin durmasından bahsediyordu. Bunu anlamıştım. O an için odayı bir süre derin bir sükût esir aldı. Beni kurtarmaya çalışan bu iki yürekli insana çok şey borçluydum. Kardeşimi ablasız bırakmamışlardı...

#####

8 Ocak 2017 Pazar

*ALAN*

"İnsanların duygularını iyiden iyiye boş bir kaba benzettim resmen. Neyse söyleyeceklerim bu kadar..."

Günlüğümü kapattıktan sonra yavaşça sandalyeden kalktım ve dolabıma koydum...

SEZON FİNALİNE DOĞRU...

(Yazarın notu: 15 Mart akşamı --> Sezon 1 Bölüm 27- Seni azat ediyorum... Hikayemi TAKİPte kalmayı unutmayın.Kitabımın tanınması için YORUM ATAR ve OYLARSAN > YAZARINI ÇOK MUTLU EDERSİN.)

DÖRT HAYAT Wattys2017Donde viven las historias. Descúbrelo ahora