2x19- Tatlı kardeş

434 58 15
                                    

(Nerede kaldığımızı hatırlayalım: Nathan --> Çarşamba gecesi / Alan, Julie --> Salı gecesi.
RESİM ROBERT'E AİT)

SONUNA KADAR OKUMADAN BIRAKMAYIN DERİM!!!

11 Ocak "Çarşamba" 2017

Dün rüyamda gördüğüm çocuk aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Hele beni nazikçe öpüşü. Bir daha asla dönmemek üzere gidiyorcasına bir hali vardı. Neden bu kadar etkilemişti beni bu rüya ? Belki çok gerçekçi olduğundandır ama yine de bir rüyanın bu kadar gerçekçi olması normal miydi ? Üff! Gerçekten bir tuhaf olmuştum. Bir anda Robert'in kolumu dürtmesiyle kendime geldim.
-Abla, abla!
-Efendim Robert
-Yemeğin yarım kaldı.
-Doydum ben.
-Ben de ee hadi o zaman Aşçı Robert Efendi şu masayı toplayalım o vakit.

Müzik: Handsome Poets - "Sky On Fire" 

**Change the world, paint the place (Dünyayı değiştir, yeni bir renge boya)
Bring a toast to peace and grace (Barış ve mutluluk için bana bir tost getir)**

Yüzümde beliren muzip gülümse Robert'i de neşelendirmişti. Masayı toparlarken Robert'in şu çabası yok mu ? Bir çocuk bu kadar tatlı olamaz. Kucağına tabak çanağı doldurup tezgaha koymaya çalışması. Aslında bir yandan düşerse filan diye endişe ediyordum ama bu manzarayı da izlemeye doyamıyordum. Daha önce Robert'e hiç bu şekilde bakmamıştım. Hani belki de onun sürekli yanımda olmama rağmen büyüdüğünü tam olarak farkedememiştim. Büyümüş, ablasına kahvaltı hazırlar olmuştu.

-Ablaa neden öyle bakıyorsun ?
Robert'i izlemekten kendimi alıkoyamıyordum. Ne yapıyım ?
-Hiiiç öylesine...
-Birazcık yardım etsen ne olur ?
-Ay ay! Aşçımız da hemen yorulmuş.
-Öyle ya! Ben aşçıyım, garson değilim ki masayı toplayım.
Minik yüzündeki sırıtma giderek büyüyordu. Bu çocuk akıllanmayacaktı. Lafı sokuşturduktan sonra hemen tüyüverdi.

-Gel buraya, diyip arkasından koşturmaya başladım. Ufak çaplı bir kovalamacanın ardından yakaladığım anda feci bir şekilde gıdıklamaya başladım. "Abla yapmaa" bir yandan hangır hangır gülüyor bir yandan da elimden kurtulmaya çalışıyordu. Bu arada şapır şupur yanaklarından öpmeyi de ihmal etmiyordum. Sonunda yorulmuştum ve bıraktım.

-Hadi çok güldük okul için hazırlanalım olur mu ? Önce banyoya marş marş. Daha dişler fırçalanacak.
-Tamam, tamam

Boyu yetmediği için kendine sandalye getirmişti. Bana bakarak dişlerini fırçalamaya çalışıyordu. Hatta bazen arka dişlerimi daha sert fırçalayıp "Ah uh!" diyince kopyammış gibi beni taklit etmeye çalışıyordu.

-Hadi bakalım yaramaz toparladın mı çantanı ?
-Aaa, unuttum.
-Hani hazırlamıştın ?
-Uff
-Hadi hadi hazırla hemen vaktimiz az kaldı. Kapıyı açtık ve dışarı çıktık. Kapıyı tam kapatacağım esnada telefonumu unuttuğumu hatırladım. Hızla içeri girdim ve telefonu elime aldım ve cebime koydum.

*** (Şarkı bitmemişse kapatmanız önerilir)

Sokakta yürüyorduk. Az sonra caddeye çıkmıştık. Bisiklet olmayınca naçar okula yürüyerek gidiyorduk. Telefonu çıkardım ve açtım. Bildirim ekranında mesaj işareti vardı. Hemen mesajlara girdim. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti.

<< Çok tatlı bir kardeşin var. Yanaklarını sıkmamak için kendimi zor tutuyorum.  >>

Mesaj 5 dakika önce atılmıştı. Bu da ne böyle ? Tamam kardeşimin tatlı olduğunu ben de biliyorum da neden gizli numara ? Sapık filan olmasın yoksa,dedim içimden. Yok canım amma saçmaladım ben de. Birden bir mesaj daha geldi.

DÖRT HAYAT Wattys2017Where stories live. Discover now