2x13- Ablaya sürpriz

397 59 6
                                    

Müzik: Handsome Poets - "Get Up"

When you're down and out (İnişli çıkışlıyken duyguların)
Your dreams go under in a wave (Hayallerin dalgaların altında kaldığında)
When you lose your faith (İnancını kaybettiğinde)

Too young to hold on to the reins (Duygularını dizginlemek için çok gençsin) 

11 Ocak 2017 "Çarşamba" sabahı

*ROBERT*

Gözümü delen şu sabah ışıkları yok mu ? Ablama döndüm hala gözleri kapalıydı. Üstüme attığı kolunu onu uyandırmadan kenara çektim. Yataktan kalktığım esnada ayağımı masanın kenarına vurmuştum. Az kalsın bağırıp ablamı uyandırıyordum. Odadan çıkıp mutfağa gittim. Bir bardak su doldurup içtim. Nedense aklıma şahane bir fikir gelmişti. Yavaşça buzdolabını açtım. Gözüm kahvaltılıkları arıyordu. Elime ne geçtiyse tezgaha koydum. Peynir, Zeytin, Salam, Domates, Salatalık, Bal, Tereyağ...

Kucağımda bir yığın kahvaltılık vardı. Ayağımla buzdolabının kapağını kapadım. Buzdolabının üst bölmesinde donmuş ekmek vardı. Boyum yetmediği için salondan sandalyeyi getirmiştim. Buzdolabından ekmeği aldıktan sonra tost makinesinin fişini taktım...

***
Ve sonundan kahvaltı masasını hazırlamıştım. Yatak odasına doğru hızla yürümeye başladım. Hayatımda ilk defa ablama böyle bir sürpriz yapacaktım. Odaya girdiğim anda hızımı kestim. Parmak uçlarımda yatağa yaklaştım. Yüzü bana dönüktü ama gözleri hala kapalıydı. Yüzüne yaklaştım ve küçük bir öpücük kondurdum. Kendimi geri çektiğimde gözlerini açmıştı.

**Get up, get up, get up (Uyan, kalk)
Stand up for all you are (Ayağa kalk kendin için)**

"Robert!" dedi. Sabah mahmurluğundan biraz şaşkın gözüküyordu. "Abla, sana bir sürprizim var." dedim. Elleriyle gözlerini ovaladı ve bana dönüp "Sen ne zaman kalktın ?" dedi.  "Az önce kalktım ve sana bir sürpriz hazırladım." dedim. Eliyle yanağımı sıkıp "Hadi görelim bakalım, ne hazırlamışsın ?" dedi. Ablamın elinden tutup mutfağa kadar peşimde sürükledim. 

**Can you feel it (Hissedebiliyor musun ?)
When you close your eyes (Gözlerini kapadığında)**

Sonunda mutfaktaydık. "Tataam!" diyip elimle hazırladığım kahvaltı masasını gösterdim. Yüzünde beliren tebessüm ki mutluluk kavramının sözlükte karşılığı dahi bunu açıklamaya gücü yetmez. Benim boyuma inip sarıldı ve yanağıma iki obur öpücük kondurdu. Elleriyle saçımı karıştırıp "Sen ne zaman bu kadar büyüdün ?" dedi. Gözünden kaçan bir kaç tane gözyaşı ve yüzündeki tebessüm. Dünyanın en tatlı ablasına sahip olmalıydım. 

**Can you feel it (Hissedebiliyor musun ?)
Are you hypnotized (Hipnotize mi oldun yoksa ?)**

Babam ve annemi sadece fotoğraflar gördüğüm kadarıyla biliyordum. Ablamın anlattığına göre babam ve annem ben doğduktan 2 sene sonra bir trafik kazası geçirmişler ve melek olup cennete gitmişler. Bir kaç keresinde yanlışlıkla "anne" demiştim ablama. Beni uyardı ve bir daha "abla" dan başka bir şey dememem konusunda tembihlemişti. "Ben senin asla annen olamam." demişti. Her şeye rağmen küçüklüğümden beridir "annem" diyebileceğim bir ablaya sahibim. Geceleri masalımı anlatan, bisikletine bindirip okula götüren, canım yandığında beni göğsüne bastırıp teskin eden, gözümü açtığımda bana sarılı vaziyette bulduğum biricik ablam.

**Can you feel it (Hissedebiliyor musun ?)
Do you realize (Farkında mısın ?)** 

Ekmeğin arasına salamı koyup tost makinesinde ısıtmıştım. Doğrusu pek bir biçimsiz şeydi. Ama ablam bir kaç ısırık aldıktan sonra parmak uçlarını birleştirip bir aşağı bir yukarı sallıyor "Hmmm aşçımız Robert'in elinden yemek de bir ayrı zevk doğrusu." diyordu. "Yalan söyleme abla ya kötü oldu işte." diyordum dudaklarımı büzüştürerek. "Olur mu hiç, ben bile ancak bu kadar iyisini becerebiliyorum." dedi. 

Keyifli bir kahvaltının sonunda yine okul vakti gelmişti...

**When the world is lost in black and white (Dünya siyah ve beyazda kaybolduğunda)
Show your colors and we'll dance all night (Renklerini göster ve bütün gece dans edelim)

Be the offbeat, swim against the stream (Sıradışı olun, dereye karşı yüzün)
Revolution in a broken dream (Rüyalarınızdaki köklü değişim)

You're a dancer on the winning team (Sen, kazanan takımın dansçısısın)
Don't let no one get you down (Kimsenin seni alt etmesine izin verme)

Be the rebel when you rise and fall (Yükseldiğinizde, düştüğünüzde asi olun, [savaşın])
Be the crazy, be the youngest thought (Çılgın olun, genç [gibi] düşünün)

Keep on loving with a broken heart (Kırılmış kalbinizle sevmeye devam edin [mücadele edin])

And don't let no one get you down (Kimsenin seni alt etmesine izin verme)
No, no, no one's gonna bring you down (Kimse ama kimse seni alt edemeyecek)**

(10 Nisan Pazartesi akşamı en geç 22:00'de Sezon 2 Bölüm 14- AYNA ALEMİ: JULIE. Oy ve yorumları esirgemeyen elleriniz dert görmesin:)))

DÖRT HAYAT Wattys2017Where stories live. Discover now