2x2- CERN

726 88 29
                                    

Müzik: American Authors - "Believer" 

I'm just a believer that things will get better (Ben sadece bazı şeylerin daha da iyi olacağına inanıyorum)
Some can take it or leave it (Ya sonuna kadar gidersin, ya da bırakırsın)
But I don't wanna let it go (Ama ben bırakmak istemiyorum)

10 Ocak 2017 Salı (Kazandan bir gün sonra)

Şu an güvenlik kapısını geçtik. Ethan'ın suratının şeklini görmelisiniz. Mutluluk yüzünde adeta güneş gibi açtı diyebilirim. Kısa boylu, hafiften kilolu siyahi bir kadın bize eşlik ediyor. Normalde onun önden gitmesi gerekirken Ethan bodoslama güvenlik cihazını geçti. Alarm çaldığındaki perişanlığı izlemeye değer komedi filmi niteliğindeydi. Kardeşimin en kötü huyu aniden aşırı heyecan ve strese kapılması. Sınavlarda genellikle ondan kopya çekerdim. Ancak nasıl oluyordu ise bazen ben ondan daha yüksek not alırdım. Sınavda en bildiği formülleri bile unutup, ispatından giderek formül çıkartmaya çalışan birisidir kendisi.

**I'm a little bit sheltered (Kendimi biraz geri plana atıyor, koruyorum)
I'm a little bit scared (Birazcık korktum)

I'm a little bit nervous (Birazcık gerginim)
I'm goin' nowhere (Ama hiçbir yere gittiğim yok)*

Sonunda güvenlik kapılarını geçtik. Arada bir kolumu sıkıyor Nathan, diyerek heyecanını yenmek için benden medet umuyordu. Görevli kadın eliyle gezdiğimiz koridorlardan açılan kapılarda neler olduğu hakkında bilgi veriyordu. Labirent gibi bir laboratuvar. Aslına bakarsanız Ethan öncesinde CERN'i google haritalardan sanal tur ile çok kez incelemişliği var. Bazen kadın bir şeyleri anlatırken konuşmaya atlaması kadının bile siniri bozmuştu. "Çok biliyorsanız siz beni gezdiriniz." demişti kadın sonunda dayanamayıp. Aslında kardeşimin amacı çok bilmişlik yapmak filan da değildi. Açıkça söylemem gerekiyorki onun bildiğini çoğu insan bilse havasını atmadan durmazdı. Ama kardeşimin o kadar temiz bir kalbi vardı ki. Öyleki çocukluğumuzda birlikte yaptığımız haylazlıkların neredeyse hepsi benim aklımın ürünüydü. Tabi böyle yaramazlıkların sonunda aldığımız disiplin cezası sonucu Ethan'ın gözü baya bir korkmuştu. Hak da veriyorum ona. Sonuçta gelecek kaygısı olan bir kişiliği var. Birçok vasfının benden daha iyi olduğunu ikiz kardeşi olarak kabul ediyorum. Zaten sanıyorum ki aramazıdaki tek benzerlik fiziklerimiz. Benim ortaokulda vücut geliştirmeye merak salmamla birlikte bu da zamanla değişmişti. Sonunda misafir odası gibi bir yere geldik. Görevli kadın bir süre burada beklememizi söyleyip gitti.

- Ethan: Baksana Nathan belki de dün o kızla karşılaşmasaydık buraya boşu boşuna gelmiş olurduk.

- Nathan: İlahi Ethan sanki buraya gelsek ne olacaktı ki ? Hem belki Fransa'yı gezerdik. Tabi benim "Bonjour" kadar Fransızcam olduğu için senin rehberliğinde gezerdik.

Ethan'ın Fransızca aksanı pek iyi olmasa da bizi Fransa'da idare edeceğini düşünüyordum. Sıradan bir dünya vatandaşının bilmesi gereken en önemli dillere az çok da olsa hakimdi. Bende ise ana dilim İngilizce'yi saymazsak iyi kötü Almanca ve birazcık İspanyolca'dan ötesi yoktu. Ama kardeşim iki basamağa geçmeyi kafasına koymuş ve tam tamına 10 dili iyisiyle kötüsüyle konuşuyordu. İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Rusça, Çince, İbranice, Arapça, Yunanca, Kırgız Türkçesi. Benim sayarken yorulduğum dilleri biliyordu. Tabi bunların çoğu biriktirdiği parası ve öğrenci değişim programlarıyla vb. şeylerle öğrenmişti. Aslında bu saydığım dillerin bazılarına aşina olsam da Ethan kadar üzerinde durmadığım için tanışma ve temel şeyleri sorma olarak belki bir kaçını daha konuşabilirim. Ama Ethan bir dile kafayı taktığı anda öğrenme aşkı depreşiyordu. Bilemiyorum işte ya ikizim olmasına rağmen benden çok farklı bir kişiliği var. Ama ben bunun bir eksiklik teşkil ettiğini hiçbir zaman düşünmedim. Sonuçta Farklılıklar değil midir birbirimizin açıklarını kapatan. (#)

DÖRT HAYAT Wattys2017Where stories live. Discover now