3x22- Tanrı'ya Yakarış!

597 27 29
                                    

MÜZİK: Rag'n'Bone Man - Human

"I'm only human (Ben sadece bir insanım)
Maybe I'm foolish (Belki bir aptalım.)
Maybe I'm blind (Belki körüm.)
Thinking I can see through this (İşin aslını göremeyecek kadar!)"

Hiçliğin ortasına koşuyordum. Sadece koca bir hiç gibi hissediyordum. Bunca zaman nefret ettiğim, tiksindiğim, can alan, insanlara zulmeden bir canavarın oğlu olmak acı veriyordu. Öylesine bir acı ki seni aldığın her nefesinde boğan bir zehir gibi...

"And see what's behind (Arkasında ne olduğunu gör!)
Got no way to prove it (Elimde hiçbir kanıt yok.)
So maybe I'm blind (Belki ben gerçekten göremiyorum.)
But I'm only human after all (Eni sonunda ben de bir insanım.)
Don't put your blame on me (Suçunu bana yükleme.)"

Annemin odasına girdiğimde doğruca dolabın içini dökmeye başladım. O evrakları bulmam gerekiyordu. Yetimhaneden ayrıldıktan 1 hafta sonra annemin eline ulaşan bir mektup. Beni yetimhaneye bırakan kişinin yazdığı bir mektup. Annem bana bundan bahsetse de ben okuma cesaretini hiçbir zaman bulamamıştım. Sonrasında belki gerçekten unutmak istediğim için unutmuştum. Dolabı dağıtırken sağa sola attığım kağıtlar havada süzülüşü bile zar zor belli oluyordu. Derken o mektup oradaydı.

Üstündeki yazı : Alan'a

Aceleyle açtığım mektuptaki kağıtta yazılı satırlara gömülmüştüm bile.

"Oğlum,

Bugün seni burada, bu anda, bu şekilde bırakmak her ne kadar zor gelse de başka çarem yok. Başlattığım kaosu ancak bu şekilde tedavi edebilirim. Yapmamam gereken bir şey yaptım. O'ndan yardım istedim. Ama bu kaosun seni boğmasına izin vermeyeceğim. Ancak unutma ben varsam sen de varsın. Ben yoksam sen de yoksun. Birbirimizin kaderiyiz.

Seni seven baban, Teğmen William Black"

"Take a look in the mirror (Aynaya bir bak)
And what do you see (Ne görüyorsun ?)
Do you see it clearer (Açıkça görebiliyor musun ?)
Or are you deceived (Yoksa kandırıldın mı ?)"

Kilise'nin çanları çalmaya başlamıştı. Çanların sesiyle birden irkildim. Bu Tanrı'dan bir işaret miydi yoksa ? Ne saçmalıyorum bugün sadece pazar. Elimde mektup sıkıştırılmış bir halde çan seslerinin geldiği yere doğru gitmeye başladım. Belki o gece Mr. Halsey ve Ashly'nin ailem olması için ettiğim duanın kabul olduğu gibi şimdi de Tanrı beni çağırıyordu.

######

Kilise'den içeri adım attığımda içeri de kimse yoktu. Yalnızca bir papaz çarmıha gerilmiş İsa figürünün önünde yalvarırcasına dua ediyordu.

Yaklaştığımda beni görüp gülümsedi. Öyle içten bir gülümsemeyi hayatımda hiç görmemiştim. İsa figürüne dönüp "Cenneteki merhametli babamız sesimi duydun. Şükürler olsun Tanrım!"

Alan: "Şey ben günah çıkartmak için buradayım."

Papaz: "Buyrun kabin şurada."

Kabine yürürken papazın aksadığını fark ettim. Saçındaki aklardan da belliydi ki görmüş geçirmiş birisi olsa gerek. Aslında bu tarz şeylere inanmazdım ta ki o geceki duaya kadar.

Alan: Affet beni Peder, ben bir günah işledim.

[Forgive me father for i have sinned *Günah çıkarmada kullanılan ilk sözdür.* ]

Papaz: Anlat...

Alan: Şeytani birisinin oğluyum. Her ne kadar sevdiklerimi korumaya çalışsam da yapamıyorum. Onlara zarar vermesinden korkuyorum. Çaressiz hissediyorum.

Papaz: Evlat hepimiz hepimiz çaresizin O'nun karşısında.

Alan: Kimin ?

Papaz: Tanrı'nın. O'nun yardımından gayrisi bizleri kurtaramaz battığımız bu günah çukurundan. Ayrıca babanın Şeytan'ın kurduğu tuzağa düşmesi senin suçun değil.

Alan: Keşke hiç var olmasaydım. Bunların hiçbiri olmazdı. Ölmek istiyorum.

Papaz: Kaçacak mısın ?

Alan: Nasıl yani ?

Papaz: Babandan onun ruhunu şeytandan kurtarmayı bile denemeden. Ona Tanrı'nın yolunu göster. Hem sen gidersen sevdiklerini babandan kim koruyacak.

Alan: Ya başarısız olursam ?

Papaz: Emin ol Tanrı'nın ışığı hepimizi bir şekilde aydınlatır. Tanrı seni kutsasın evladım. Seni affediyorum. Git, kurtar sevdiklerini babanın içindeki Şeytan'dan ve babana Cennetteki babamız İsa'nın yolunun aydınlığını göster.

Gözlerimden akan yaşa engel olamıyordum. "Tanrım bana yardım et. Biliyorum orada bir yerdesin ve beni dinliyorsun. Yalvarıyorum sana!"

Kabinden çıkınca hıçkırarak ağlamaya başladım. Papaz beni yatıştırmaya çalışıp sarıldı ve fısıldamaya başladı. "Tanrım bu aciz kulunun sesini duy!"

"I'm no prophet or Messiah (Ben ne bir peygamberim ne de Mesih)
Should go looking somewhere higher (Daha yüksek bir yer [Tanrı] aramalıyım)

Some people got the real problems (Bazı insanların ciddi sorunları var.)

Some people out of luck (Bazı insanlar sadece şanstan yoksun.)

I'm only human after all (Eni sonunda ben de bir insanım)

I do what I can (Ancak yapabileceğimi yaparım)
Don't put the blame on me (Suçu benim üstüme yükleme)"

######

Sakinleştiğimde çıkışa doğru ilerlediğim esnada aklıma bir soru takıldı.

Alan: "Peder, bugün pazar değil mi neden kimse yok ?"

Peder: "Bu Pazar kilisemizin son pazarı. Çünkü kilisemiz satıldı. Sanırım artık insanlar Tanrı'ya inanmıyorlar."

#######

Kısa olduğunun farkındayım ancak kısa süre içerisinde yeni bir bölüm daha gelecek inşallah. Bu arada papaz'ın son sözü okuduğum ilginç bir habere göndermeydi. Haberi duymayanlar için. 26 Ağustos 2018 Tarihli haber için aşağıdaki linki Google'a kopyala yapıştır yapabilir ya da "kiliseler satılıyor" diyerek aratabilirsiniz.

( https://www.bbc.com/turkce/haberler-45314694 )


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 03, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DÖRT HAYAT Wattys2017Where stories live. Discover now