3x20- Tehlikeli Oyuncaklar

257 21 3
                                    

Bir kere daha aynı masanın etrafında kahvaltılarımızı yapmıştık. En azından hep beraber dans edebilecek kadar mutluyduk. Bu da benim için şimdilik yeterliydi. Ama aklımda takılan bir soruyu Julie'ye sormam gerekiyordu.

Herkes masadan kalkınca Julie'nin yanına gittim.

Alan: Sana bir şey sormam gerekiyor.

Julie: Evet.

Alan: Geçen gün seni koşarak alıp eve getirmeye çalıştığımda hatırlarsam amacıma ulaşamıştım. Senin yanında gücüm bir şeylerden etkilenmiş olmalı. Acaba babana sorsak belki bu konuda bir fikri vardır.

Julie: Bir sebep gelmedi aklıma ama merak etme bir sorarım babama.

Alan: Bir de senden son bir iyilik isteyebilir miyim ? Seneler boyunca yazdığım günlüklerimi geçenlerde odamda parçalanmış vaziyette buldum. O'nun yaptığını tahmin edebiliyorsundur. Çünķü arkasında not bırakmıştı. O günlüklerimi kurtarabilmem mümkün mü ? Çünkü bakmam gereken bazı tarihler bazı olaylar var. Hem araştırmam gereken şeyler var hem de manevi değeri yüksek o günlüklerin...

Birden sözümü kesti ve devam etti.

Julie: Dur tahmin edeyim sen de benden o zaman gidip günlüklerini kurtarmak istiyorsun ?

Alan: Evet

Julie: Çocuk oyuncağı değil bu Alan. Her ne kadar zamanın akışını değiştirebilsem de daha sonrasında bizleri neyin beklediğini bilemeyiz. Bu yaptığın yolculuk çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Hem benim de o zamana yolculuk yapmış olmam gerekecek. Bu istediğin şey haricinde her şeyi olduğu gibi bırakmalısın. Bundan gerçekten emin misin ?

Alan: Evet. Sadece günlüklerimi kopyalayıp saklayacağım ve şu ana kadar bakmayacağım.

Derin bir iç çekti. İsteksiz ve keyifsiz bir şekilde: "Elimden tut ve bana tam tarihi ve yaklaşık saati söyle."

Alan: Biraz daha öncesine gitmem lazım.

Julie: Neden.

Alan: Kaç ciltik günlükler. Dilersinki hepsinin fotokopisini almak saatler alır.

######

Olayın gerçekleştiği günün sabahı

Fazla vaktim yoktu. Hemen işe koyulmaya başladım...

Üniversitedeki fotokopi odasına girmiştim külçe gibi çantayla. Fotokopi makinesindeki görevliye "Bunların hepsinin fotokopisini almam lazım" dediğimde şaşkın şaşkın suratıma baktı.

"1,2,3...13. Burada 13 cilt ajanda var."

Hesap makinesiyle bir şeyleri çarpmaya başladı.

Alan: Umarım getirdiğim para yeterli olur.

Görevli: 300 papel.

Alan: Ne ? Yanımda sadece 240 papel var. Siz bir yandan çekmeye başlasanız ben de parayı alıp getirsem.

Julie: O zamana kadar bekliyor olacağım sizi. Üzgünüm aksi takdirde başlayamam.

Koşar adımlarla dışarı çıkıp koşabildiğim kadar hızla koşmaya başladım. İşin her zaman garipsediğim yanı ben bir yandan koşarken etrafımdaki her şeyin çok yavaş hareket etmesiydi. Bu sebepten benim için koşarken zaman kavramı alt üst oluyordu. Durduğum anda çok daha fazla vakit geçirmeyi beklerken yalnızca saniyeler geçmiş oluyordu. Hoş kısa süre içerisinde yorulmaya başlıyordum. En uzun fakülte ile ev arasında koşmuştum şu ana kadar. Ha pardon bir de geceleyin uyurgezerken bir şehirden başka bir şehre gittiğim vakti saymazsak. Lakin onu da nasıl yorulmadan koştuğumu çözebilmiş değilim.

Ben bunları düşünürken eve varmıştım. Kimseye görünmeden parayı alıp geri dönmek için koşmaya başladım. Her zamanki gibi kimsenin görmeyeceğinden emin olduğum fakültenin otoparkındaki gizli yerimde durmuştum ki o esnada arkamı döndüğümde bir arabanın kapağı açık kalmıştı. Stefan bana dehşete kapılmış bir şekilde bakıyordu.

Kapağı kapatıp bana baktı.
Stefan: Hass** Az önce ne oldu öyle ?

Bu sefer yavaşça yanına gittim. Tam yaklaşacağım esnada. "Uzak dur benden diye bağırdı." Birden kaçmaya başladı. Normal olmayan hızımla önüne durdum. "Dinle beni Stefan. Sana her şeyi açıklayacağım lakin beni dinlemelisin. Şu an küçük bir işim var onu halledelip geri döneceğim. Ve lütfen beni burada bekle sana her şeyi açıklayacağım."

Hızla fotokopi odasına dönüp siparişi verdim. Fotokopici görevlinin dediğine göre. 2-3 saat sürermiş bu iş. Bu süre Stefan'a açıklama yapmam için yeterliydi.

#######

Oturduğum koltuktan öyle ani bir şekilde fırlayıp kalkmıştımki herkes bana bakıyordu. Julie karşı koltukta oturmuş bana ne oldu gibisinden bakıyordu. Birden başıma ağrı girmişti.

Yolculuk yaptığım andan şu ana kadar yaptığım her şey gözümün önünden bir film şeridi geçmeye başladı.

Ashly: Alan iyi misin ?

Nathan: Başın filan mı dönüyor ?

Savannah: Sanırım başı ağrıyor. Ağrı kesici var. İster misin ?

Alan: Gerek yok bir an başıma hafif bir ağrı saplandı. Hemen geçti zaten.

Julie ayağa kalktı.
Julie: Alan seninle bir şey konuşabilir miyim ?

"Tabiki" deyip ben de ayağa kalktım. Ve ona içerideki odaya kadar eşlik ettim.

Julie: Ne yaptın ?

Alan: Hallettim. Her şey güzel geçti. Dediğim gibi kimseye çaktırmadan işimi hallettim. Merak ettiğin buysa eğer. Şimdi iznin olursa eve gidip günlüklerin fotokopisini getirmem lazım.

Julie: Eğer öyle diyorsan.

***

Evden çıkıp her zamanki gibi koşmaya başlamıştım. Aniden yaşadıklarıma dair gördüğüm vizyonlar doğruysa Stefan'ın öğrenmesi pek fazla bir şeyi değiştirmemişti. Umarım değiştirmemişti...

Müzik: Zayde Wølf - "Dangerous"

Yeah, you're gonna catch us walking on the edge (Evet kıyısında yürürken yakalayacaksın beni)
We be living so Dangerous (Tehlikeli şekilde yaşıyoruz.)

I like how it makes me feel (Ama tehlikenin verdiği hissi seviyoruz)

So dangerous (Çok tehlikeli)

DÖRT HAYAT Wattys2017Where stories live. Discover now