2x1- Bir Pazartesi Sabahı

726 82 23
                                    

DUYGU İNİŞLERİ VE ÇIKIŞLARIYLA, BÖLÜMÜN SONUNA KADAR OKUMAZSANIZ PİŞMAN OLACAĞINIZ YEPYENİ BİR SEZONLA: 2.SEZON --> GÜCÜNÜ KEŞFET SİZLERLE...

9 Ocak 2017 Pazartesi 6:00

*ASHLY*

Alan gözlerinin içlerine bakıyordum. Hala dün geceyi onun kanlar içerisindeki yerdeki halini aklıma getirtikçe dizlerimin bağının çözüldüğünü hissediyorum. Her ne kadar arada bir kızdırsa da saf ve temiz kalpli olduğunu biliyorum. Onun olmadığı bir hayat düşünmekte güçlük çekiyorum. Onun evimize misafir olduğu günden öncesini düşünüyorum da, düşünecek pek bir şey yok aslına bakarsanız. Çocukluk anılarımızı yazdığı günlükleri neredeyse 6 cilt oldu. Annem ve benim siyah beyazdan oluşan hayatımıza çalınan rengarenk boya gibi. Bir insanın onun yanında sıkılmak gibi bir lüksü yok.

- Ashly: İyi misin ?

*ALAN*

Sorduğu bu soruya ağzımı iyiyim manasında buruşturarak karşılık verdim. Dün geceyi aklımdan çıkaramıyordum. Ne yapmalıyım ? diye sürekli soruyordum kendime. Cevapsız kalmış sorular kafamın içinde biriktikçe düşünme yetimi kaybettiğimi hissediyorum. "Neden dün gece ?" dedim kendi kendime. Saçma sapan şeyler arasında sebep sonuç bağlantısı kurmaya çalışıyordum. 

- Ashly: Ne düşünüyorsan bırak bence ? Düşündükçe daha da zorlaşacak.

 Bu kızın böyle anlarda yaptığı şu öğütler yok mu ? Bir yerde doğru söylediğini kabul etmek gerek. Bazen kısa bir ara vermek pes etmek manasına gelmez. (#) Şimdilik Ashly'nin endişeli bakışlarını kırmak için dün geceyi düşünmekten vazgeçmiştim. Sonuçta onu da üzmek istemiyordum.

- Alan: Ne yapalım ? Saat daha erken.

- Ashly: Müzik dinleyelim mi ?

- Alan: Yok ya, benim pek canım istemiyor.

- Ashly: Biraz dışarı çıkıp gezelim.

- Alan: Neden olmasın ?

Ashly birden canlı ve neşeli bir şekilde kendini yataktan attı. Onu böyle görmek beni de neşelendirmişti. Ben de sıcacık yatağımdan kalktım. İşin aslı güneş daha yeni yeni doğduğu için dışarısının serin olduğunu biliyordum. Bana kalırsa günün en güzel parçası o saatler. Güneşin tatlı yüzünü çıkarmaya başladığı, geceden kalma serinliğin kırıldığı, kuşların eğer evvelki gün yağmur yağmışsa ıslak dalların üzerine ve genelde evlerin cam kenarlarına konarak sabahı müjdelediği saatler.
***

Ayaklarım güneşin sıcaklığı ile kurumaya çalışan ıslak üzerinde adım adım hareket ediyor. Sonunda parkta bulduğumuz bir banka oturduk. Elime aldığım bir yaprak tanesiyle oyalanıyorum. Arada bir Ashly'nin konuşmasına katılıyorum. Tabi bu katılmalarım bir kaç sözden öte geçmiyor. Geçen çizdiği resim hakkında bir şeylerden bahsediyordu. Nedense dikkatimi ona vermekte güçlü çekiyordum. Ardından parkın karşısındaki dondurmacıyı gözümü kestirdim. Bankta otururken arkamı döndüm ve sonra Ashly'ye tekrar dönerek: 

- Alan: Dondurma alalım mı ?
- Ashly: Kışın ortasında ne dondurması ?

- Alan: Söyler misin Ashly ? Dondurmayı soğuk ve sıcak ortamda yemenin ne gibi bir farkı var ? Sen yazın sıcak diye çorba içmiyor musun ?
- Ashly: Peki sen sıcak algınlığı diye bir şey duydun mu ? Tıp okuyan sensin zeki şey.

Yüzümde saklayamadığım bir tebessüm belirmişti. Bu kıza laf yetiştirmek mümkün değil. O esnada Ashly cebindeki telefonu çıkardı. "Aman neyse Alan, çok istiyorsan al. Sonra hastayım diye yanıma gelme o zaman." Telefonu açtı, Facebook'da geziniyordu. Birden o böyle deyince hasta halim gözümün önüne geldi. Kızı hastayken nasıl bezdirdiysem artık. Kabul ediyorum ki benim hastalığım hem benim hem de çevremdeki insanlar için eziyet kaynağıydı. Ellerimi dizlerimin üstüne koyup ayağa kalktım. Hızlı adımlarla dondurmacı dükkanına doğru gittim. Şimdilerde havalardan dolayı tatlı, pasta benzeri şeyler satıyordu. Ancak dükkanda mutlaka dondurma olurdu. Ancak asıl amacım dondurma filan almak değildi. Yolun karşısına geçtikten sonra arkama dönüp Ashly'ye baktım. Telefonla baya meşgul görünüyordu. Sokakın iki ucunda birilerinin olup olmadığını kontrol ettim. Birden koşmaya başladım. Ancak koşuşum normal olmasına anlam verememiştim. Sadece 100 metre civarı koşmuş olmama rağmen çok da susamıştım. Gayet yavaş adımlarla gerisin geri Ashly'nin yanına dönüyordum. Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım. Dün yaşadıklarım; bir anlık hayalden, bir sabah kalktığımda hatırladığım rüyadan mı ibaretti yoksa. Ashly sanırım yaklaştığımı farketmiş olsa gerek ki bana dönüp "Hani nerede dondurmalar, yoksa vaz mı geçtin ?" dedi gülerekten. "Yok, giderken birden canımın istemediğini farkettim." dedim. Sesimin biraz sıkıntılı geldiğini farkeden Ashly "Bir şey mi oldu ?" dedi. "Hiç, eve gidelim mi ?" dedim soluk bir sesle. "İyi peki, nasıl istersen ?"
***
Eve girdiğimde, mutfakta suyumu içtikten sonra odama çıktığı gören Ashly "Kahvaltı yapmıyacak mıyız ?" diye şaşırarak sordu. Aslında tekrardan yatağıma uzanmayı düşünüyordum. Sabahın keskin ayazını yüzüme yedikten sonra ayılmıştım ancak yine de uzanmak istiyordum her nedense. Kendimi yorgun hissediyordum. "Ben birazcık daha uzanacağım." dedim. Dediğime mana verememiş olsa gerek ki kaşlarını aşağı büküp, dudağını garip bir şekle sokup "Gerçekten mi ?" diye devam etti. Tabi sabah kuşu için sıradandı sabah erken saatte ayağa dikilmek. Ama benim şu an birazcık kestirmem gerekiyordu. Sonuçta sabaha kadar gözüme bir damla uyku girmemişti. Ayağımı sürerekten odaya girdim. Ashly benim için üzülmesin diyerekten girdiğim canlı moddan artık çıkmıştın. Odaya girdiğime hemen yumuşacık yastığıma sarılıp yattım. Ancak soluma döndüğümde komidinin üstündeki notu farkettim.

DÖRT HAYAT Wattys2017Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang