18.BÖLÜM

37.4K 2.1K 192
                                    

Zaman...

Hani derlerdi ya zaman insanın en iyi öğretmeni diye kim dediyse  gerçekten doğru söylemişti.

Zaman benim en iyi öğretmenim,görünmeyen yoldaşım,sesinin çıkaramadan beni dinleyen tek arkadaşım olmuştu.Acıyı,ağlamayı,yalandan gülmeyi ve en önemlisi çaresizliği ne demek olduğunu çok iyi öğretmişti.

TECAVÜZE UĞRAMAK....

Dil bile soylemeye çekinirken ,insanoğlu denen
varlığın,çekinmeden,utanmadan bunu eyleme dökmesi ne acıydı.Oysa bu acıyı yaşayanlardan bir taneside bendim..Hem de nişanlım dediğim adam tarfından bizzat bu acıyla
sınanmıştım.

Günler,haftalar derken o kahrolası  günün üstünden tam bir ay geçmişti.Aileme yalan söylemekten dilim şişmişti artık.Etraftan duyduğum kadarıyla ortalarda gözükmüyordu ve buda benim işime geliyordu.

O günden sonra her secdeye eğildiğim de bir kez daha gelmesini dilemiştim.Gelip yalvarmasını,ayağıma kapanıp af dilemesini ve surtinin ortasına bir kez daha tükürmeyi ama olmamıştı ne gelen vardı ne giden.Kim bilir yeni bir hayata adım atacaktı,hatta belki evlenecekti bile..
Bu düşünceler ile içim de bir şeyler
kırılıp dökülürken kendime kızıyordum..Kızıyordum çünkü hala onu seviyordum...Ama bununda bir çaresini bulmuştum..

Yaklaşık bir haftadır vücudumdaki değişimi farketmiştim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yaklaşık bir haftadır vücudumdaki değişimi farketmiştim.Göğüslerim sızlıyor,bulanmayan midem her seferinde alt üst oluyordu.Okuduklarımdan yola çıkarak sonuçlarını az çok tahmin ediyordum lakin emin olmalıydım..

Günlerdir beynimi kemiren düşünceleri bir kenara bırakıp oturduğum tahta oturaktan ayağa kalktım ve ocaktaki yemeğe bakmak için kapıya doğru ilerledim.Fakat avlunun duvarından gözüken daha doğrusu varlığı yokluğu belli olmayan bir karartı ile yönümü değiştirip o tarafa doğru yürümeye başladım.Taş duvarlara elimi dayayıp bir sağa bir sola baktığımda kimsecikler görünmüyordu..Galiba artık iyice kafayı yemiştim.Uykusuzluktan olmayan şeyleri olmuş gibi görüyor,surekli düşünmemem gereken saçma sapan şeyleri düşünüyordum.

Vakit kaybetmeden hızlı adımlarla tekrar kapıya doğru ilerledim.İçimden bir ses arkama dönüp bakmamı söylesede bunu yapmadım ve soluğu mutfakta aldım..Haşlanan tavuğun kokusu burnuma geldiğin de hemen burnumu tıkayıp ocağın altını kapattım ve odadan dışarı çıktım.Lakin temiz havayı solumak yetmemişti.Ağzımdan çıkan yeşil safrayı çıkardığım da kendimden geçmiş gibiydim.Elimi yüzümü yıkamak için az ilerde ki ibriği bile alacak halim kalmamıştı.Hal böyleyken kendimi ağacın dibine bıraktım ve kafamı dizlerimin üstüne bırakarak bir kez daha ağlamaya başladım.Ağlamaktan,çaresizlikten kısacası  her şeyden nefret ediyordum artık.Bu utançla yaşamak istemiyordum artık.Zira tahminlerim doğruysa yaşayamazdım zaten.Oturduğum yerden usulca ayağa kalktım ve çıktığım eve tekrar girdim.Başıma bir yazma takıp elimi yüzümü yıkadım ve evin anahtarlarını alıp yola düştüm.

SİYAH MASALWhere stories live. Discover now