V.

180 11 13
                                    



Rüveyda

Van Atatürk Lisesi//5 Ekim 1992 Pazartesi

Diğer sabahların aksine bugün saatimin çalmasına gerek kalmaksızın erkenden uyandım. Galiba yattığım yatağı yadırgamıştım. Gerçi iyi de oldu ve bu sayede çalar saatim karşı duvara çarpılmaktan kurtulmuş oldu ama hiç sevinmesin. Zannımca o günler çok da uzak değildir. Kahvaltıda, annem rüya görüp görmediğimi sordu. Ona göre, bir evde ilk defa yatılıyor ve rüya görülüyor ise o rüya, gerçekleşmesi muhtemel bir rüya oluyordu. Zihnimi yokladım ancak hiçbir şey hatırlayamadım.

Kahvaltı sonrası babamla birlikte yeni okuluma doğru yol aldık. Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüşün ardından okula geldik. Okulun bahçe kapısından içeri girince hemen 'Meraklı Melahat' formatında etrafı incelemeye başladım. Sol tarafımda kalan turuncu boyalı okul, iki katlı olsa da büyük bir okula benziyordu. Çünkü aşağıya doğru metrelerce uzayıp gidiyordu. Arka tarafını göremiyordum ama hem ön tarafında hem de sol tarafında kâfi derecede geniş bir bahçesi vardı. Tam karşımda ise giriş katı hariç iki katlı ve okula göre daha cırtlak turuncuya boyanmış bir bina daha vardı. İçine girip çıkan öğrencilere bakılırsa muhtemelen okulun pansiyonuydu. Beni kaydedip hemen işe yetişmesi gereken babamın telaşından dolayı incelemeyi sonraya bırakıp peşinden koşturdum. Aşağı yukarı bir düzine çam ağacının olduğu ağaçlık bir alandan geçerek ana kapıya geldik.

Kapıda 'Van Atatürk Lisesi/1948' yazıyordu. Tarihe bakılacak olursa çok eski bir bina değildi ama giriş kapısı sanki tarihi bir binaymış gibi görkemliydi ya da bana öyle gelmişti. İçeri girince, öğrencilerden idarenin üst katta olduğunu öğrendik. Genişçe ve bir yılan misali kıvrılan basamaklardan çıkarak üst kata vardık. Geniş sayılabilecek bir bekleme salonu vardı ve ziyaretçiler için koltuklar bile konulmuştu. İdare ve öğretmenler odası bu salona açılıyordu. Müdür odasının kapısı, özellikle dikkatimi çekmişti. Görebildiğim kadarıyla odanın kendi kapısı dışında deri kaplama bir kapısı daha vardı. Bu ikinci kapı, dışarıdan gelecek sesleri kesmeye yönelik bir önlem miydi yoksa kapıya takılan bir aksesuar mıydı tam anlayamamıştım. 

Geliş yönümüze göre hemen sol tarafımızda bulunan dar bir koridordan girerek müdür yardımcılarının olduğu bölüme geçtik. İşlemlerimizi Handan Töre adında güler yüzlü hatta güzel yüzlü bir müdür muavini yaparak sınıfımın 6 Edebiyat B olduğunu söyledi. Tam ayrılıyordum ki masasında unuttuğum nüfus cüzdanımı uzattı ve nedense kalkıp boynuma sarıldı. Neye uğradığımı şaşırmış bir halde göz göze geldiğim babama baktım. Bir anne şefkati ile beni bağrına basan Handan Hoca, kollarını gevşetirken hayatının önemli bir kısmını İzmir'de geçirdiğini ve bir sorunum olması durumunda çekinmeden yanına uğramamı istedi. Teşekkür ederek odadan çıktık ve babama veda ettikten sonra nöbetçi öğrenci eşliğinde sınıfımın yolunu tuttum. Uzun koridorda ağır ağır ilerlerken belli aralıklarla duvarlara asılan ve öğrenci resimlerinden oluşan panolar dikkatimi çekti. O kadar çok pano vardı ki dayanamayıp nöbetçi öğrenciye ne için asıldıklarını sordum.

"Bunlar, okulun 'İftihar Panoları' oluyor. İki yıl üst üste takdir alanların fotoğraflarını yapıştırıyorlar. Umarım sizinkini de yapıştırırlar."

"Aslında şu ana kadar hep takdir aldım. Burada da takdir alıp bu panolardan birinde yer alabilirim ama bu benim son yılım. İyi bir üniversite kazanayım da başka bir şey istemem."

"İnşallah gönlüne göre bir üniversiteyi kazanırsın."

"Çok teşekkür ederim. Bu arada benim adım Rüveyda."

"Benimki de Zehra."

"Tanıştığımıza memnun oldum Zehra."

"Ben de memnun oldum. 6 Edebiyat B iyi bir sınıftır. Umarım sınıfını da seversin."

"Yoksa?"

"Evet, ben de B şubesindeyim."

"A! Çok sevindim Zehra. Daha şimdiden bir arkadaşım oldu." Zehra gülümseyerek karşılık verdi. Bir miktar daha devam ettikten sonra sağa doğru kıvrılan uzunca bir koridora yöneldik. Birkaç adım atmıştık ki Zehra aniden durup

"Bak Rüveyda, bu müdürümüz Servet Aydınoğlu!"diye dürtünce fark edebildim ve hiç nedeni yokken ürpermeye başladım hattaafalladım.     

***

Kabadayı 1908 (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin