4 ► Hogwarts Ekspress'i

10.2K 746 1K
                                    


Medya: Marlene McKinnon -Britt Robertson-



1 Eylül sabahı Goldie için korkunçtu. Heyecandan tüm gece uyuyamamıştı. Sabaha karşıysa uykusu tamamen kaçmıştı.

Londra'ya bakan pecnerenin önünde duruyordu. Kedisi kucağınaydı. Yumuşak tüylerini okşamak hem Goldie'yi rahatlatıyor hem de kedi ile aralarında ki sevgi bağını artıyordu.

Goldie, kedi için birçok isim düşünmüştü. Bir yiyecek ismi koyamazdı. Her an kedisine 'Çikolata' gibi bir şey dese açlığını durduramazdı.

Öte yandan aklına gelen tek isim 'Yıldız'dı. Neden bunu istediğini bilmiyordu. Çok basit bir isimdi. Tam olarak karar verinceye kadar ona 'Kedi' demeye karar verdi.

Saat 11'e yaklaştığında bavulundan en sevdiği kıyafetleri giydi. Bol, kot bir pantolon ve kalın, desenli gömleklerinden birini giymişti. Moda anlayışı burada çok daha farklıydı. Herkes daha bol ve renkli giyiniyordu.

Goldie'nin rahat taşınan küçük bavulu birkaç gün önce kendiliğinden büyük bir sandığa dönüşmüştü. Goldie, onun 1970'lere getiren; herkese yalancı anılar veren büyüyle yapıldığına emindi. Birilerinin ona yardım etmesi hoşuna gitmiyor değildi. Tek çekindiği şey birilerinin de aldığı yardımdan haberdar olmasıydı. Bu nedenle kitabı kıyafetlere sarıp sandığının en kuytu yerine koymuştu. Onu asla kaybetmemeliydi.

Goldie, 21 Aralık tarihinde doğmuştu. Büyücülük dünyasında reşit olmasına pek az kalmıştı. Yakında 17 yaşına girecekti. Ancak o zamana kadar Hogwarts dışında büyü yapması yasaktı. Bu nedenle Kedi'yi ve sandığını aşağıya tek başına indirmeliydi.

Yaklaşık 15 dakika sonra 3 defa düşme tehlikesi geçirmesine rağmen başarıyla aşağı indi. Artık arkadaş olarak muhabbet edebildiği han çalışanlarına selam vererek Çatlak Kazan'dan çıktı.

Çatlak Kazan'a gitme konusunda ki hezimetinden sonra Goldie Hogwarts Ekspress'ine giden yolu günler öncesinden ezberlemişti. Artık Londra'yı da çözmüştü. Her ne kadar 40 yılda çoğu şey değişse de Londra Londra'ydı.

Kalabalık sokaklarda hızlı adımlarla yürüdükten sonra trenin kalmasına 10 dakika kala dokuz ve onuncu peronlar arasında ki bölmeye gelmişti.

Bunu ilk defa yapacak olmasının verdiği heyecanla birkaç metre ötede durdu. Kimsenin bakmadığına emin olduğu anda koşarak duvardan geçti.

Duvardan geçmek insana soğuk hissettiriyordu. Ancak bu soğukluk kalabalık Dokuz Üç Çeyrek Peronu'nu görmesiyle tamamen yok oldu.

Burası anlatılanlardan daha güzeldi.

Yüksek bir tavanı, tavanı göremeyecek kadar buhar vardı her yerde. Aileler vedalaşıyor, aylardır birbirini görmeyen arkadaşlar selamlaşıyordu. Goldie, etrafı inceleyerek trene doğru yürüdü.

Hogwarts Ekspress'i kocamandı. Sonu görünmüyordu. Kırmızı ve siyaha boyanmıştı.

Goldie, vedalaşacak bir ailesi ve karşılaşacak arkadaşları olmadığı için doğruca trene bindi. 1. Sınıflar ilk defa burada olanın heyecanıyla koşuşturuyordu. Goldie, etrafına hayran gülümsemelerle bakarak trenin içinde ilerlemeye başladı. Eğer şanslıysa boş bir kompartıman bulabilirdi.

Fakat Goldie şanslı biri değildi.

Birkaç dolu kompartımanı geçtikten sonra Marlene'in ileriden ona el salladığını gördü. Yön değiştirmek için çok geçti. Aslında Marlene ile bir sorunu yoktu. Sadece pot kırmaktan kokrkuyordu. Hafızasını kaybettiği hakkında birkaç şey söylemek gibi bir fikri vardı ama bu daha fazla kargaşadan başka bir şey çıkarmazdı.

Golden Black ➳ the MaraudersWhere stories live. Discover now