35 ► Af

6.5K 546 646
                                    


Goldie, o gece ortak salondan bir daha çıkmadı. İçi içini yiyordu. Ancak sabretmeliydi.

Aster'ın Charles'a bir şeyler söylediğini sanmıyordu. Charles'ın tüm planını mahvettiğini öğrenmesi demek Aster'ın yaşamının tehlikeye girmesi demekti. Charles gözü kara biriydi sonuçta.

Ertesi sabah Goldie kahvaltıya gitmek yerine başka işler yapmaya karar verdi. Elbette bu listenin başında Charles'ı muggle yöntemleriyle dövmekti.

Aslında Goldie gerçekleri öğrendiğinden beri Charles'ı Patiayak'ın eline bırakmayı tercih etmiş olmak istiyordu. Ancak madem Sirius'un elinden çekmemişti, kendi elinden çekecekti Charles.

Sabah kahvaltıya inmek yerine doğruca Hastane Kanadı'na gitti. Charles'ın bir şey öğrenip öğrenmediğini merak ediyordu. Umuyordu ki henüz öğrenmemiş olsun.

Hastane Kanadı'na girdiğinde Charles'ın yatağında uyuyor göründüğünü fark etti. Pomfrey ortalarda görünmediği için doğruca yatağın yanına geldi.

Soluk güneş ışıkları tüm Hastane Kanadı'nı aydınlatıyordu. Charles, beyazlar arasında bir melek gibi görünüyordu. İçine bir şeytan gizlemiş melek.

Goldie en çok nasıl bu kadar iyi rol yaptığını merak ediyordu. Başkasını severken nasıl Goldie'nin gözlerinin içine bakabilmişti?

Charles'ı incelerken içinde ki bir his az ötede duran yastığı alıp onu uykusunda boğmasını söylüyordu. Fakat Goldie o hissi dinlemek yerine Charles'ı süzmeye devam etti.

Henüz bir dakika dahi olmamıştı ki Charles gözlerini kırpıştırarak uyandı. İlk öncelikle şaşkınlıkla Goldie'ye baktı. Goldie ona gülümsedi. Pek gerçekçi gülümsediğini sanmıyordu. Charles'ın dediklerinden sonra ona nasıl gülümseyebilirdi ki?

"Günaydın!" dedi Charles uyanmanın verdiği aptallıktan kurtularak.

"Günaydın bebeğim." dedi Goldie yalancı bir gülümsemeyle. Charles'ın bakışlarından hiçbir şeyden haberi olmadığını anlamıştı. Öyleyse onunla dalga geçmeliydi değil mi?

"Bebeğim?" dedi Charles yamuk bir gülümsemeyle.

Goldie eğilip Charles'ın yanaklarını sıktı. "Bebeğim diyen dillerini yerim senin." dedi. Bunları yaparken kendinden iğreniyordu.

Geri çekildi ve 5 kaşık şeker katılmış çay tadında gülümsemesine devam etti.

"Görüşmeyeli bayağı-" doğru kelimeyi bulamayınca durdu bir süre. "-değişmişsin." diye tamamladı cümlesini Charles.

Goldie sarı saçlarını savurdu. "Güzelleşmişim değil mi? Bu sabah erkenden kalktım o yüzden."

"Neden erken kalktın ki?" dedi Charles yatakta oturur pozisyona gelirken.

"Arkadaşıma mektup yazdım. Adı Susan Coldwell. Tanıyor musun onu? Quidditch takımında. Ona seninle çıktığımdan ve ikimizin ilişki-"

Charles bir öksürük krizine tutuldu.

"Gecekuşu iyi misin?" dedi Goldie Charles'ın sırtına vurarak. Hemen yanında ki su dolu bardağı Charles'a uzattı sonra.

"İyiyim." dedi Charles öksürüklerini zoraki durdurarak.

"Susan ile sen nereden arkadaşsın?" dedi Charles bir gözünü hafif kısarak.

"O benim en yakın arkadaşlarımdan, bilmiyor musun?" dedi Goldie alaycı bir tavırla. "Ona her ayrıntıdan bahsettim. Mektup eline ulaşmıştır. Cevabını beraber okuruz."

Golden Black ➳ the MaraudersWhere stories live. Discover now