33 ► Saldırı

6.8K 510 1.4K
                                    


*

Sirius, sinirle Gecekuşu Okurları kısmından çıktığında ayakları geri gitmek istiyordu. Goldie'yi o çocukla birlikte bırakmak kendisine ağır geliyordu.

Aslında Sirius insanları -en azından kızları- bu kadar umursamazdı. O ilginin odağıyken birden başkasını düşünmek kendini garip hissetmesine yol açıyordu. Alışık olmadığı bir histi.

Kütüphanede sessiz adımlarla, bir zombi edasıyla yürürken yolunun kıvırcık saçlı bir kızla kesilmesiyle durdu. Sirius o kızı tanıyordu. Kıvırcık saçları ve insanın üstünde suçluluk hissi bırakacak keskin gözleri olan bir kızdı bu. Aster Clemonte neden yolunu kesiyordu?

"Sirius Black," dedi Aster hafif sinirli ve alaylı bir tınıyla. "Nereye gittiğini sanıyorsun?"

"Ortak salona." dedi Sirius tek kaşını kaldırarak. Aster pek muhatap olduğu kişilerden sayılmazdı.

"Gitmemelisin," dedi Aster kafa sallayarak. "Şu an yaptığın Goldie'yi bir kurdun eline bırakmakla aynı şey. Geri dön, Sirius. Goldie'yi yalnız bırakma."

Sirius'un zaten geri dönmek için direnen ayakları kızın sesiyle yerden kesildi. Gerçekten de hangi kafayla Goldie'yi orada bırakmıştı?

"Haklısın. HAKLISIN!" dedi heyecanla. Birkaç kişi dönüp dik dik baktı ancak umurunda değildi Sirius'un. "Ben- gidiyorum." dedi Sirius bir sarhoş gibi sarsak adımlarla arkasını dönerken. Kıza son bir kez teşekkür edercesine baktı ve uyuşuklukla geldiği yolu geri döndü.

İki raf arasına kurulmuş kulüp odasına girecekti ki-aslında bir kapısı yoktu ancak yine de ayrı bir oda gibiydi kütüphanenin o bölümü- gördükleriyle ayakları yere çivilendi.

Goldie ve Charles hayli yakın duruyorlardı. Kalbi, orayı dağıtmak için çırpınırken elleriyle raflardan destek aldı. Yan tarafta ki rafın arkasına geçti ve kitapların arkasından onlara bakmaya devam etti.

Charles, gözlerinde buğularla bakıyordu Goldie'ye. Goldie ise hipnotize olmuş gibi gözünü dahi kırpmıyordu. Sirius, bu görüntüyü izlerken bacaklarının kopup ayrıldığını hissediyordu.

Hangi ara ikisi bu kadar yakın olmuşlardı?

Ve sonra Charles kafasını uzatıp doğruca Goldie'nin burnunun ucunu öptü. Goldie, hissettiği heyecanla gözlerini kapattı ve Charles dudaklarını çekinceye kadar açmadı.

Sirius, raflardan birine tutundu. Oraya gitmeliydi ve Charles'ın kafasını duvarlara sürte sürte parçalamalıydı. Ne hakla Goldie'ye yakınlaşmayı düşünebilirdi?

Fakat sonra tekrar başını kaldırabildi ve kitapların arasından ikiliye baktı. Goldie, ayak uçlarında yükselip sıkıca Charles'a sarılıyordu. Sirius'un boğazından ne olduğu belirsiz bir hırıltı çıktı.

Charles, Goldie'ye sarılırken bir şeyler fısıldadı fakat Sirius uzaktan onun ne dediğini duyamıyordu. Ellerini daha sıkı sabitledi raflara. Düşecek gibiydi, başı dönüyordu. Kalbi kırılmıştı.

Bir kız Sirius Black'in kalbini kırmıştı.

Ne cüretle kırabilirdi Sirius'un kalbini?

Tekrar kitapların arasından bakmaya cesaret etti. Sarılmaları bitmişti. Goldie derin bir iç geçirdi. Yüzü al al olmuştu. Yarım yamalak bir gülümsemeyle baktı Charles'a ve ardından arkasını dönüp rafların arasından çıktı.

Sirius, Goldie kendini görmesin diye birkaç adım uzaklaşarak arkasını döndü. Ancak Goldie'nin aklı beş karış havadaydı o anda. Hisleri, düşünceleri, söyledikleri birbirine karışmıştı.

Golden Black ➳ the Maraudersजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें