15 ► Hogsmeade

7.3K 637 247
                                    

Yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar!

*

Goldie, Görünmezlik Pelerini'nin altında Sirius Black ile yan yana yürümese daha rahat hissedebilirdi.

Ortak salondan çıktıktan sonra dikkat çekmemek için giymişlerdi Pelerin'i. Ancak Goldie'nin kalbi Sirius Black ile yakınlığından dolayı küt küt atıyordu.

Dördüncü katta ki bir aynanın önüne geldiklerinde Sirius durdu. O kadar yakınlardı ki Goldie Sirius'un nefesini yüzünde hissediyordu.

"Geldik." Dedi Sirius bir aynaya bakarak. Ayna tamamen duvar ile bitişikti ve kocamandı. Goldie aynaya bakmasına rağmen kendini göremeyince garip bir boşluk hissediyordu.

Sirius, Pelerin'i üstlerinden kaldırdı ve asasını çıkardı. Goldie aynada oldukça heyecanlı ve yüzü kızarmış gördü kendini. İstemsizce şapkasından taşmış saçlarını düzeltti. Bu sırada Sirius asasını aynaya dokundurdu. Ayna, Şişman Kadın'ın tablosu gibi öne savruldu.

"Hadi gel," dedi Sirius Goldie'nin kolundan tutarak. İçeri girdiklerinde ayna arkalarından kapandı. Tamamen karanlıktalardı şimdi.

"Lumos!" dedi Goldie ve Sirius aynı anda. Soluk iki ışık yollarını aydınlattı.

Bir patika gibiydi burası. Bir metreden fazla sayılırdı boyu. Goldie, yürümek için eğilmek zorundaydı fakat durum Sirius için daha zordu.

"Uzun olmak her zaman işe yaramaz." Dedi Goldie alayla. O önden gidiyordu çünkü daha rahat yürüyebiliyordu. Ancak bir metre genişlikte olabilecek tünelde ise Sirius emeklemek zorundaydı.

"Senden sadece 10 santimetre daha uzunum. Çok fark yok bence!" dedi Sirius nefes nefese. Emeklemek ona göre değildi.

"Sence kaç dakikada varırız?" dedi Goldie ileriye doğru asasını tutarak. Karanlık, nemli ve dar yerler ona göre değildi. Zaten yağmuru da sevmezdi. Eski yaşantısında sisin, yağmurun ve karanlığın çok olduğu bir yerden gelmişti.

"En az 40 dakikada varırız diye düşünüyorum." Dedi Sirius. "Ancak bilmiyorum, genelde saate bakmıyorum buradan giderken."

Goldie'ye iki saat gibi gelen bir süreden sonra toprak zemin daha da çamurlaşmaya başladı. 10 dakika kadar sonraysa çamurlu zemin taşa döndü. Goldie, ışık saçan asasıyla ileride taş basamakların göründüğünü fark etti.

"Geldik sonunda." Dedi heyecanla.

Tavanın yükselmesiyle Goldie düz durmaya, Sirius ise artık ayaklarının üstüne kalkmaya başladı. Tek tek taş basamakları çıktılar ve tahta bir kapağı kaldırmalarıyla kendilerini depoda buldular.

Bu depo Domuz Kafasının sahibi Aberforth Dumbeldore'un içkilerini depoladığı yerdi. Yere gömülüydü. Dar, pasaklı ve oldukça karanlık bir yapısı vardı. Goldie ve Sirius ileride görünen kapağı açtılar. Tahta kapağın açılmasıyla soluk gün ışığı içeri girdi.

"Ah- Güneş'i özlemişim." dedi Goldie tahta kapıdan geçerek. Asasının ışığını söndürmüştü çoktan.

"Sadece yarım saattir aşağıdayız." dedi Sirius Goldie'nin arkasından yukarı çıkarken.

"Yarım saat mi?" dedi hayret dolu bir sesle Goldie. "En az iki saattir oradayız.". Ve sonra sanki Güneşi kucaklayabilirmiş gibi kollarını açıp soğuk rüzgarın kollarının arasından geçmesini hissetti.

"Diğerleri gelmiştir." Dedi Sirius Domuz Kafasına yönelirken. Goldie hızlı adımlarla ona yetişti.

"Sirius- Pelerini alabilir miyim?" dedi tatlı bir onda. Sirius onun konuşmasıyla durdu.

Golden Black ➳ the MaraudersWhere stories live. Discover now