31 ► Gecekuşu Okurları

6.6K 544 749
                                    


Goldie, sinirli hissetmişti. Ancak hissettiği sinirin en kötü yanı sonrasında gelen hayal kırıklığıydı.

Olanları ne Lily'e, ne de Marlene'e anlatmıştı. Sadece partiden sıkıldığını ve erkenden gelip yattığını söylemişti.

Kimse o gece uyandığında yastığının ıpıslak olduğunu fark etmemişti.

Bunu takip eden hafta sonu boyunca Goldie'nin siniri kendini hayal kırıklığına bırakmıştı. Elbette diğerleriyle görüşüyordu, ikinci bir küsme olayı yaşanmamıştı. Yine de bir soğukluk vardı gönüllerini aşamadığı.

Pazartesi günü öğleden sonra Goldie çantasını yatakhaneye götürmüştü. McGonagall'ın yanına gitmesi gerekiyordu. Noel tatilinde şatoda kalacaklar listesine ismini yazdıracaktı.

Aslında bu tatilde çoğu kişi evine gitmiyordu. Alice, Frank, James, Sirius ve Remus şatoda kalıyordu. Aileler Hogwarts'a güveniyordu. Eğer Hogwarts dışında yaşıyorsanıiz bir gece evinizin üstünde yeşil bir kafatası belirmesi normal sayılırdı.

Ölümler artıyordu. Dikkatli adımlarla Karanlık Lord yükseliyordu. Zamanla daha da vahşileşiyordu. Goldie, Hortkuluklar konusunda bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Ancak her şeyin bir zamanı vardı.

Çantasını yatakhaneye bıraktıktan sonra aceleyle ortak salona geri döndü.

Ancak ortak salon boş değildi. Goldie, kaşlarını çatarak sarı koltuğa sığınmış kızı gördü. Susan Coldwell'di bu. Koyu renk saçları yeşil gözlerini kapatıyordu. Ancak Goldie onun çıkardığı seslerden ağladığını fark etti.

Susan, Gryffindor'lar tarafından oldukça sevilen bir kızdı. Bunun öncelikli nedeni Bina'nın en güzel kızı olması, Quidditch takımında yer alması, yardımsever duruşuydu elbette. Aslında bakarsanız Susan harika bir kızdı.

Goldie, onun etrafında kimseyi görmediğinde çok şaşırdı. Her zaman yanında geniş bir kız grubu taşırdı Susan.

Derin bir nefes aldı. En azından ne olduğunu sorabilirdi. Koltuğa kapanmış kıza yaklaştı.

"Coldwell?"

Susan dizlerine gömdüğü kafasını kaldırdı. Yüzü yaşlarla kaplanmıştı ve gözleri hafif şişmişti. Burnunu çekti. "Efendim?" dedi tiz bir sesle.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"

Susan'ın dudakları titredi ve gözleri yaşla doldu. Belirsizce kafa salladı. "Beni yalnız bırak. Lütfen."

Kızmıyor, bağırmıyor ya da sinirli konuşmuyordu. Yalvarıyordu. Goldie, endişeyle yüzünü buruşturdu. Büyük ihtimal bir arkadaşıyla kavga etmişti.

Arkasını dönüp ortak salonun çıkışına yöneldi. Kendisinden yardım istemeyen birine zorla yardım edecek hali yoktu elbette.

Boş Gryffindor koridorunu geçmiş ilerliyordu ki ileride birini gördü. Ravenclaw cüppesi giyiyordu. Goldie, arkası dönük çocuğa yaklaşmasıyla onun Hawthrone olduğunu anladı.

"Charles?" dedi şaşkınlıkla. Bu saatte Ravenclaw'ların çoğu kütüphanede ya da ortak salonlarında olurdu.

"Goldie, ben de seni arıyordum." dedi Charles geniş bir sırıtmayla.

"Beni mi arıyordun?" dedi şaşkınlıkla. Charles ile uzun süredir konuşmamıştı aslında. Küçük hileleri dışında bir zararı dokunduğu yoktu.

Charles saçlarını karıştırdı. "Aslında aramıyordum ama artık arıyorum. Nasılsın?"

"İyiyim de." dedi Goldie tek kaşını kaldırarak. "Beni niye arıyordun?"

Golden Black ➳ the MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin