Kılıç ne kadar keskindi? Veya bir kurşun ne denli yakardı canı? Hangi insan ölümle dik başlı halde karşı karşıya dururdu? İnsanoğluydu işte. Ne keskin kılıçlar, ne de kavuran kurşun yarasına karşın ölümle göz göze gelmeye cesaret edemezdi. Yıkılan t...
Selam millet... Buraya böyle aylar sonra gelmek bile benim için müthiş bir duygu. Öyle ki koskoca 100 bölüm,100 olay, 100 kalp çarpıntısından sonra (ki ben iki kez spazm seviyesine geldim çünkü 1 milyon olduğumuzda adrenalin seviyem fazla yüksekti ve 2 milyon olduğumuzda evin içinde fazlaca tepindim) bu kez güzel bir duyuru için buradayım, tabi kocaman bir teşekkür de eksik olmamalı.
Şimdi, şuradan başlayalım. Öyle veya böyle hayatıma devam ettim ve ediyorum. Tabi Kimse Sağ Çıkmaz'ın üzerinden aylar geçmesine rağmen arada gelen şaşırmalı yorumları, kah Hera'ya, kah Aren'e kızmaları, finale gelince 'Ne yaptın sen be yazar!' nidalarını okudukça iyi ki demekten geri kalmıyorum. İyi ki böyle bir işe girişmişim de Rollas ailesi sayesinde onlarca insanla iki çift muhabbetim olmuş. İyi ki içimden geldiği gibi yazmışım da benimle aynı fikirlere sahip insanların olduğu kanıtlanmış. Şurada oturup uzun uzun anlatsam da nafile biliyorum. Ne yorumlarınızı her okumam da yüzümdeki gülümsemeyi izah edebilirim, ne de çoğu zaman iyi ve kötü demeden yanımda olan sizleri daha çok yukarı çıkarabilirim.
Yeri geldi beni savundunuz, görmedim sanmayın. An an ben delirdim bakma onlara dediniz, unutmadım. Belki yüzünüzü görmedim, oturup bir kahve içip muhabbetin dibine vurmadım ama işte bu be!' diyerek yanınızdaymışcasına yorumlarınıza karşılık vermeye çalıştım (gözden kaçırdıklarım lütfen kusura bakmasın). Umarım bana iyi geldiğiniz gibi size iyi gelmişimdir.
Beklediğiniz o sorunun cevabı ilerlerde, o yüzden okuyarak devam edin. Eninde sonunda sorularınıza yanıt bulacaksınız. Bir de varsa merak ettikleriniz yorum olarak yazın cevaplayayım. Tabi tamamını okumadan bana 'Kimse Sağ Çıkmaz devam kitabı gelecek mi?' diye bir soru yöneltmeyin Allah ne verdiyse didişirim.
Bu kadar şey yaşamışken yeni yeni projeler ürettik. Bazen, 'Aslında sen böyle bir kurguyu güzel yazarsın bir düşün.' diyerek aklımı çelenler oldu. Tam kalkışacağım zaman ise fark ettim ki benim yazabilmem sizin şaşırmanızla eş orantılı. Yani ne kadar şaşırırsanız o kadar şevk geliyor bana. O yüzden de haftalarca oturup karakterlerin en ince detayından, huyundan, suyundan, memleketinin toprağından, sosyal ortamına kadar didik didik ederek en son BELDAR'a imza attım. Baktığınızda kesinlikle 'Hah, tam özentilik.', 'Tabi bu ara popüler ya, o yüzden yazar.' diyebileceğiniz bir kitap gibi görünse de yemin ederim gündemdeki televizyon dizileri fragman yayınlamadan ben onuncu bölümün taslağını yazıyordum. O yüzden nasıl burada yalnız bırakmadıysanız, orada da yalnız bırakmayın beni. Gurur'a, Onur'a, Tugay'a bir de siz yorumunuzu katın. İyi ya da kötü mutlaka fikrinizi belirtin. Çünkü bana değerli olan beğeniden çok sizin fikriniz.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tabi sırf BELDAR'la sınırlı kalmadım. Daha önce başladığım Kalbi Kor, ki kendileri uzun bir süre beşinci bölümde kalıp duyurusu dahi yapılmamış hikayedir, battı balık yan gider diyerek onu da arkasından patlattım. Yazarken de, hep mafya mı olacağız, hep mi ağır abi takılacağız, bir kere de asil, usturuplu, iyi aile çocuğu olsun kurum başındaki dedim. Yaptım da. Düşünürken Melikşah diye bir adam çıktı ortaya işte. Her satırda, acaba bundan gerçek hayatta var mıdır, diye düşündüğüm. Asaletin kol gezdiği, iyi aile terbiyesi almış, çalışanlarıyla sosyal ama bir o kadar da dikkatli iletişim içinde olan çocukların bulunduğu Selçuklu ailesi. İlk kez psikopat değil ama bilirsiniz ben dram severim. Acıdan besleniyorum, elden bir şey gelmez. Dramı damardan verdiğim, ciğeri de söküp aldığım, hele olayların yavaş yavaş çözüldüğü yerde 'Ah! Kalbim!' diyebileceğiniz bir kitap oldu. O yüzden hazır gittiniz profile, ilk önce BELDAR'a, daha sonra da Kalbi Kor'a göz atın. Adamların kalbi harbiden kor.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gel gelelim onca zaman içinde Kimse Sağ Çıkmaz finali görmüş olsa da durmadım. Şafak Sökerken'in devam kitabı olan Karanlığın Şafağı'yla da devam ettim. Hatta öyle ki bir ara göz atarsanız, Berzah'ı, Savaş'ı dahil ettim bölüm bölüm. Tıpkı Rollas'lar gibi oldu Kasırga ailesi de. Hatta ilk göz ağrım diyebilirim onlar için. O yüzden de kıymetliydiler, hala da öyleler. Vuslat'ın yeri bende bambaşkadır.
Ve işte o beklediğiniz sorunun yanıtı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kimse Sağ Çıkmaz'ın devam kitabı olmayacak arkadaşlar.
Ancak, karakterleri birleştirmeye karar verdim. Bazen Vuslat Kimse Sağ Çıkmaz'a konuk oluyordu, bende baktım yapabiliyorum, bir kaç deneme bölümünden sonra Kimse Sağ Çıkmaz ailesini, Karanlığın Şafağı'na dahil ederek zaten birbirlerini tanıyan Kasırga ve Rollas ailelerinin dostluğunu pekiştirmeye karar verdim. Yani diyeceğim o ki, Kimse Sağ Çıkmaz'a şuan için bu kadar yeter kararı almış olsam da karakterleri transfer ediyorum. Çünkü Kimse Sağ Çıkmaz devam kitabına girişseydim işin cılkı çıkacaktı. Aynı konuyu ısıtıp ısıtıp sunmaya gerek yok. Böylesinin daha iyi olacağını düşünüyorum.
Yine de sorularınız, kime ne olacağını merak ettiğiniz veya BELDAR, Kalbi Kor, Karanlığın Şafağıhikayeleri hakkında sormak istedikleriniz varsa yanıtlamaya çalışırım.
