Bölüm 10 / Umut

5.3K 278 418
                                    

Hani bazı insanlar vardır, acıları ruhlarının taşıyamayacağı kadar ağır olan... Ümit etmekten bıkmış, bir köşede ölümün gelip onu bulmasını bekleyen. Yada artık ölümü bile bekleyemeyecek kadar hayattan bıkıp intihar eden. Ama o insanların bazıları ruhlarında derin yaralar olsada, bu dünyada artık nefes almak istemese de ölümden korkar. Aslında onların ölümden korkmaları bir tür korku çeşidi değildir. Yada ölürken işleyecekleri günahın cezasından korkmazlar. O insanlar daha çok umut etmekten korkan insanlardır. Umut etmek isteyen ama dilediği şeylerin gerçekleşmeyeceğini bildikleri için daha fazla yara almaktan korkarlar. Ve ölümden korkma sebepleri aslında zihinleri umut etmese bile kalbi farkında olmadan umut ettiği içindir. Zihinden sonra kalbi de umut etmeyi bırakan insanlar kendilerini öldürmese de olur. Çünkü o insanlar çoktan ölmüştür.

Peki benim şimdi su içinde korkudan çırpınışlarım ne yüzündendi? Artık nefes almak istemiyordum ama beni çağıran ölümden neden kaçmaya çalışıyordum? Neden kendimi ölümün kollarını bırakmak yerine birazcık nefes almak için uğraşıyordum? Artık hiçbir umudum kalmamıştı peki ya kalbim hâlâ umutlu muydu? Acılar altında ezilip yara alan ruhumun yaralarını sarmak için umut etmeye devam mı ediyordu? Sanki buradan çıkabilirmişim gibi umut edip kurtulmak için çırpındığı, deli gibi attığı gibi?

Kollarım yorulunca beynim komut verdi ve kollarımı serbest bıraktım. Zihnim umut etmeyi bırakalı çok olmuştu. Ama kalbim hâlâ deli gibi atarak bizi buradan çıkarmam için yalvarıyordu. Yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirip artık kapanmaya başlayan bilincimle birlikte içimden özür diledim... O göğsümde ne kadar çırpınsa da benim dermanım kalmadığı için özür diledim. Zihnimin artık pes ettiği için özür diledim.

Suyun birden hareket etmesi ile birinin kolumdan tutup çekmesi bir olmuştu. Gözlerim kapalıydı, etrafımda ne olduğunu hissedemiyordum ama artık su altında değil yerde uzandığımı hissediyordum.

Yüzüme hafif hafif değen şey ile başım sağa sola hareket etmeye başladı. Ne olduğunu bilmiyordum ama sanki bir ses bana sesleniyordu. Umursamadım, gözlerimi açmaya çalışmadım. Aksine o kişinin bir an önce beni bırakması ve güzel bir uyku çekmeyi diledim. Çünkü ne kadar denesem de başaramıyordum.

Göğsümün üzerinde bir ağırlık hissedince nefes girmeyen burnumdan içeri bir hava sızdı. Bu küçük hava ile ciğerlerim halay çekerken aynı baskı bir kez daha tekrarlandı. Sanki bunu yapan kişi biraz önceki gibi kalbimin tekrar çırpınmasını, umut etmesini istiyordu. Ve o bunu anlamış gibi tekrar deli gibi atmaya başladı ve ağzımdan çıkan sularla birlikte öksürerek doğrulmaya çalıştım. Öksürüklerim dinmezken gözlerimi açtım ve karşımdaki kaşları çatık, sırılsıklam olan adama yarı baygın gözlerle baktım.

Sonunda öksürüklerimi dindirdim ve ellerimi farkında olmadan koyduğum boğazımdan çektim. Göğsüm hızla inip kalkıyor, ciğerlerim havasız kaldığı saniyelerin acısını çıkarır gibi durmadan nefes istiyordu.

Araf elini ıslanmış saçından geçirip dağılmış olan saçlarını iyice karıştırdı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun aptal!" Gözlerim hala yarı kapalıyken Araf'a anlamadığımı belirten şekilde bakmaya çalıştım.

"Suya atlamak ne!?" Ağzımdan tekrar öksürük çıkarken uzatılmış olan bacaklarımı kendime çektim.

"Ne atlaması?" Alayla gülüp ellerini yumruk yaptı.

"İntihar edecek kadar mı bıktın hayattan? Gerizekalı mısın sen! Aklını mı oynattın? İntihar etmek ne!?" Göğsüm hala hızla inip kalkarken kaşlarımı çattım. Sonra ne olduğunu anlayıp kendimi gülmeye zorladım.

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin