Bölüm 55 / "Şerefsiz!"

2K 100 98
                                    

"Ne? N-neden?" Uygar içine çektiği nefesi dışarıya verirken elinde çevirip durduğu kaşığını yemek tepsisine bıraktı.

"Seni zorluyormuş gibi hissetmeni istemiyorum."

"Beni hiçbir şey için zorlamıyorsun."

"Nefes. Sevmediğin bir adamla sırf o seni seviyor diye beraber olmak zorunda değilsin. Beni sevmiyorsun ve ben, sanki seni mecbur bırakıyormuşum gibi hissediyorum. Beni mutlu etmek için yapıyorsan, yapma. Ben seninle sevgili olmadığımız zaman da mutluyum, seni sevdiğim her saniye mutluyum Nefes. Sen olsan da, olmasan da."

"Sevmediğim bir adam? Uygar seni sevmediğimi nereden çıkardın. Hem... Ben seninle mutluyum. Bırak, mutlu olmaya devam edeyim."

"Nef-"

"Buraya otur." Bacaklarımı hafif kenara kaydırırken elimle oluşan ufak boşluğu gösterdim.

"Lütfen." Uygar gözlerini kapatıp açtıktan sonra kalkarak dediğimi yaptı ve yatağımda oluşan boşlukta kendine yer edindi.

Serumlu olan kolumu kaldırmadan sol elimi boynuna doladım, elimden geldiği kadar. Kafamı omzuna yaslayarak gözlerimi kapattım.

"Ben bu şekilde mutluyum. Sen de mutluysan, lütfen. Bir daha ayrılma lafını açma." Uygar'ın yutkunduğunu hissettim. Yavaşça kollarını etrafımdan sarınca gülümsedim.

"Olur da ayrılmak ister-"

"Seni seviyorum Uygar." Gülümsediğini hissettim.

"Seni seviyorum Güzelim."

× × ×

"Kiminle konuşuyorsun?" Feyza elindeki telefonu oflayarak kapattı.

"Sefa ile. Araf'a ulaşamıyormuş. Ona davetiyeyi verecekti." Derin bir nefes verirken kafamı olumlu anlamda salladım. Aklıma gelen şey ile elimi çantama atarak henüz çantamdan çıkarmadığım anahtarı yokladım.

Düğün tarihlerini belirlemiş, davetiyelerine kadar her şeylerini hazırlamışlardı. Ve şimdi Sefa, düğününe gelemeyecek olan en yakın arkadaşını, kendi düğün davetiyesini vermek için arıyordu. Üstelik, şahit olarak da Araf'ı seçmişti. Bilmiyorum, belki de düğünden sonra şikayet etmeliydim onu. En azından Sefa'nın mutlu gününde dostu ile olması için.

"Sanırım Sefa ile bir de ben konuşmalıyım."

"Araf'ın nerede olduğunu biliyor musun?"

"Sanırım."

"Ya. Telefonla konuşur musun, yoksa buraya çağırayım mı?" Nefesimi verirken başımla elinde oynadığı telefonu işaret ettim.

"Ararsan iyi olur. Hem ona vermem gereken bir şey de var." Feyza başıyla onaylarken telefona birkaç kez tıkladıktan sonra kulağına götürdü. Yaklaşık yirmi dakikaya kadar kafenin kapısından bize el sallayan Sefa'ya tebessüm ederek aynı şekilde karşılık verdim.

"Naber kızlar?"

"İyi. Senden?"

"İyidir. Sen biliyor musun Araf'ın yerini? Saatlerdir arıyorum ulaşamıyorum."

"Şey..." Susarak oturduğum sandalyeye asılı çantamdan anahtarı çıkarttım. Sefa'nın önüne bıraktım.

"Araf'ın evinin anahtarı mı bu?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Anahtarlık olan ufak viski bardağından anlamıştı sanırım. Çok ufak ve, hoş bir görüntüsü vardı.

"Neden sende?"

"Imm... Onu götürürlerken bana verdi anahtarı ama, sende durması daha iyi." Sefa ile beraber Feyza da kaşlarını çatmış merakla bana bakarlarken Sefa, devam etmem için konuşmaya başladı.

KALPSİZWhere stories live. Discover now