Bölüm 19 / Kumsal - Küçük Bir İtiraf

3.7K 204 249
                                    

Bölüm şarkısı : Eda Baba - Her şey seninle güzel

× × ×

Gözlerimi devirerek oyunu kazandığı için yanımda sırıtan Sefa'ya baktım.

"Bir kızı, çoğunlukla erkeklerin oynadığı bir oyunda yendin. Bu kadar sırıtma istersen." Sefa omzunu silkip elindeki oyun konsolunu masaya koydu.

"Ama sen de bir çok erkekten iyi oynuyorsun bu oyunu. Bırak da sırıtayım." Gülerek kafamı iki yana salladım ve koltukta geriye yaslandım.

"Takım tutuyor musun?" Kafamı onaylar şekilde salladım.

"Aşırı fanatik olmasam da, fenerliyim." Sefa gülerek kafasını salladı.

"Dikkat et Araf duymasın. Üzerine baskı uygulayarak seni Beşiktaşlı yapmaya kalkar. Kendimden biliyorum." Ağzımdan kısık sesli bir kahkaha çıktı.

"Nasıl ya? Tuttuğun takımı mı değiştirmeye çalıştı?" Gözlerini büyüterek bezmiş gibi bir hareket yaptı.

"Her fırsatta. Ama tabii ben fenerden vazgeçer miyim?" Bir kez daha gülümsedikten sonra yüzüm asıldı. Dudaklarım düz bir çizgi halini alırken içime derin bir nefes çektim. O nefesi aynı şekilde tekrar dışarı verirken elimdeki oyun konsoluna baktım. Uygar'ı çok özlemiştim. O gün giderken yüzünde oluşan hayal kırıklığı... Bana daha önce hiç öyle bakmamıştı. Üstelik telefonda onunla konuştuğum, kesin bir dille beni bulmamasını söylediğim halde beni dinlememişti. Yalan söylediğimi, belki de birinin baskısıyla o şekilde söylediğimi sanmıştı. Ama beni bulduğu zaman verdiğim tepki... Üstelik o bana ağabeyi olmaya çalışırken... Ciddi anlamda onu hayal kırıklığına uğratmıştım.

Sefa telefonu çalınca koltuktan kalktı ve uzaklaştı. İşte şimdi kalakalmıştım düşüncelerimle. Etrafımdaki bir çok insanın sesi beni rahatsız etmek yerine bir melodi gibi geliyordu kulağıma. Zihnim düşüncelerle doluyken iyi hissettiriyordu bu karmaşık ses. Sanki düşüncelerimde boğulacağım zaman yardım edecek birilerinin var olduğunu düşünüyordum. Ama... ben boğuluyordum ve kimse görmüyordu. Ben insanların ortasında ağlıyordum... Kimse önemsemiyordu. Çok mu umursamaz olmuştu bu insanlar? Ya da ben umursanacak bir insan mı değildim? İntihar etmeye kalksam bile herkes telefonlarını çıkarırlardı sadece. Kameranın yanından çıkan ışıkla insanı daha çok intihar etmeye teşvik ederlerdi. Bir insanın hayatına son verişini izlemek hoşlarına gidiyordu. O insanın çekebileceği acıları umursamıyordu kimse. Ya da önceden nasıl acılar çekip de bu hâle geldiğini... Tek düşündükleri o anlık bir eğlence. Sanki karşılarında bir oyun oynanıyormuşcasına.

Oturduğum kanepenin yan tarafı çökünce irkilerek o tarafa baktım. Mavi Gözlü Dev, elindeki her zamanki sodası ile kaşlarını çatmış karşı tarafta bir yere bakıyordu. Baktığı yere bakınca gördüğüm şey sadece büyük bir duvardı. Büyük ihtimal kafasına bir şey takılmış ve o da dalarak düşünmeyi seçmişti.

"N'oldu?" Kafasını iki yana sallayarak elindeki bardağı dudaklarının arasına götürdü. Sabah bir yere gitmişti. Her ne canını sıktıysa o gittiği yerde sıkıldığı belliydi.

Konuşmadı, konuşmadım. Beraber etrafımızdaki insanların uğultulu sesini dinledik. Bana şu anda hoş gelen bu ses ona da güzel geliyor muydu acaba? Ne düşünüyordu şimdi karşıdaki boş duvara bakarak? O mavi gözlerinin önünde neler canlandırıyordu? Sebepsizce merak etmiştim. Bu merakımın sebebi biraz önceki düşündüklerim yüzünden de olabilirdi. Etraftaki insanların umursamazlığından yakınmıştım. Bu yüzdendir ki kaşlarını çatmasına sebep olan şeyi düşünmeye başlamıştım.

Düşündüm, düşündüm... Daha hakkında doğru düzgün bir şey bilmediğim adamın canının sıkılmasına neden olabilecek şeyleri düşündüm. Belki sabah nereye gittiğini bilseydim bulabilirdim bu sorunun cevabını. Ya da bu otele neden geldiğimizi. Evet, daha neden burada olduğumuzu bile bilmiyordum. İş için desem... mimarların iş seyahatine falan çıktığını sanmıyorum.

KALPSİZWhere stories live. Discover now