Bölüm 66 / "Ruhumu Güçlendirdim."

1.6K 94 79
                                    

Kolumdaki ağrının, başımdaki ağrıyı geçmeye çalışıyormuş gibi arttığını hissettim. Üzerine tonlarca ağırlık konulmuş gibi hareket ettirmeyi başaramadığım ellerim, yüzüme düşüp beni rahatsız eden birkaç tutam saçı geriye atmama izin vermiyordu.

Gözlerim kapalıydı. Ama yanımda duran kişinin, gözlerimi açmasa bile derin bir nefes verdiğini hissedebiliyordum.

"Allah'ım bana güç ver."

Birisinin, yüzümün birazını kapatmış olan saçlarımı yavaşça yüzümden çektiğini hissettim. Yanaklarım, saç tutamlarından kurtulduğunda rahatlamışlardı.

"Aptal. Başka birine aşık olan birini sevemezsin." Konuşuyordu. Kendi kendine konuşuyor ve belki de benim duymadığımı zannediyordu.

"Araf diyerek uyandı o." Hayır, gözlerimi açmamış olmamın nedeni daha fazla fısıldayışlarını duymak istemem değildi. Açamıyordum. Kendimde göz kapaklarımı kaldıracak gücü bile bulamıyordum.

Hafif bir gülüş sesi duydum, nefesini vererek çok sessiz bir şekilde gülmüştü. Hissiz bir gülüşü ama. Sahte bir gülüştü. Belki de biraz acı doluydu.

Yanımda birinin hareketlendiğini hissettim. Ayağa kalkmıştı. Ne kadar büyüklükte olduğunu bilmediğim odanın içinde dolandığını hissedebiliyordum. Sanki bu odaya sığamıyormuş gibi.

Durmadan derin nefes alış veriş sesleri dolduruyordu kulaklarımı. Sanki açık havada bile nefes alamayan birinin, nefes için çırpınması gibi.

"Geç kaldın sen. Fazlasıyla geç kaldın." Bir vurma sesi hissettim. Birileri, sert bir şeye vurmuş gibiydi. Bir duvar gibi.

Sağ gözüm yarım açılırken sol göz kapağım henüz kalkamamıştı yukarıya. Uygar'ın, karşımdaki duvara alnını dayamış öylece ayakta durduğunu fark ettim. Elleri başının hizasında, iki taraftan duvara tutunuyordu. Biraz önceki gelen ses, Uygar'ın alnını duvara vurmasıyla oluşmuş olmalıydı.

Hastahanedeydim, içeriye pencereden sabahın ilk ışıkları giriyor gibiydi. Kolumdaki ağrının sebebi de, damarlarıma gönderilen sıvıdan olmalıydı.

"Uygar?" Titreyerek çıkan sesimle sol güzümü de hafifce araladım. Uygar, benim seslenmem ile bedenini direk olduğum tarafa döndürdü. Gözleri kızarmıştı. Sanki hiç uyumamış gibi duruyordu. Göz kapaklarının altındaki morumsu halkalar da, gün yüzüne çıkmak için fırsat kolluyor gibiydi.

"Nefes. İyi misin?" Gözlerini birkaç kez kırpıştırarak yanıma geldi. Sol tarafımda bulunan koltuğa oturduğunda hafif bir tebessüm ettim.

"Ben iyiyim. Sen iyi değilsin gibi." Hafifce çattı kaşlarını.

"Uyumadın mı? Buraya akşam vakitlerinde geldiğimizi hatırlıyorum." Aslında tahmin ettiğim bir neden vardı, gözlerindeki kızarıklığın sebebinin. Çünkü bu kızarıklığın nedeni, birkaç saat uyumamaktan dolayı oluşmuş olmamalıydı.

"Ha, şey, uyanmanı bekledim."

"Gözlerin kızarmış."

"Gözlerim mi kızarmış?" Daha fazla çattı kaşlarını. Elleriyle gözlerini ovuşturduktan sonra tebessüm etti.

"Biraz dinlenmesem bile hemen kızarıyorlar işte. Ne yaparsın?"

"Gidip dinlen. Hem babam nerede?"

"Eve gitmişti. Sana kıyafet falan getirmek için. Bir de kitap getirmesini söyledim, sıkılırsan belki diye."

"İyi yapmışsın. Teşekkür ederim." Gülümsedim.

KALPSİZWhere stories live. Discover now