Bölüm 42 / Yalnız...

2.8K 134 155
                                    

İnsan yalnız olmadığını etrafına bakarak anlamaya çalışır... Beni seven kaç kişi var diye düşünür mesela. Bazen sayamaz, bazen parmakları yetmez saymaya. Ama beni gerçekten seven kaç kişi var diye saymaya kalksa, bir elin beş parmağını geçmez çoğu zaman. Etrafında sürüsüyle insanın olması bir insanı yalnızlıktan kurtarmaz... İnsanın kalbini kurtarmaz yalnızlıktan. Beynini. Düşüncelerini. Ve insan çoğu zaman yalnızdır aslında. Tek başına düşünür, tek başına karar verir, tek başına sürdürmeye çalışı yaşamını... Ve tek başına kesmek ister nefesini bazen. Yanında kimse olmadan, onu seven insanlar bile olmadan...

Yalnızım... Beni sevdiğini söyleyen insanlar yoktu yanımda ben yaşamıma son vermek isterken.

Beni sevdiğini söyleyen insanlar yoktu yanımda ben yatağımda ağlarken.

Beni seven insanlar yoktu yanımda ben delirecek noktaya gelirken...

Ve bundan sonrada istemiyorum aslında.

Kurtarılmayı istemiyorum.

Sevilmeyi istemiyorum.

Yaşamayı istemiyorum.

Ben, yaşamayı hak etmiyorum...

Yıllarca sevgisiz büyüyen bir insanın yaşamaya hakkının olduğunu düşünmüyorum.

Ve bu düşüncemi değiştirecek birilerinin de olduğunu düşünmüyorum.

Uyanmak istemiyorum.

Onları görmek istemiyorum.

Onları gördüğüm zaman, ölümden tekrar korkmak istemiyorum. Ölüme bu kadar yaklaşmışken...

× × ×

"Uyanıyor!"

"Doktor çağırın hemen!"

Odaya girip çıkan ayak sesleri. Göz kapağımın üzerine binen tonlarca ağırlık. Her tarafıma bağlanmış hastahane kabloları...

Uyanmak istemiyorum ki ben. Açmak istemiyorum ki gözlerimi. Neden uğraşıyorlar hâlâ? Anlamıyorlar mı ölmek istediğimi? Artık yaşamak istemediğimi?

"Beni duyabiliyor musun?" Evet. Duymamayı tercih ederdim ama.

"Gözlerini biraz önceki gibi açabilir misin tekrar?" İstemiyorum. Açmak istemiyorum.

"Bak herkes seni bekliyor." Gitsinler. Beklemesinler ruhu ölmüş bir insanın uyanmasını.

"Mükemmel." Gözlerim hastahane tavanına bakarken yaşlandığımı hissettim. Dışarıdan sesler gelirken benim tek düşündüğüm neden uyandığımdı? Sağ gözümden bir damla yaş düştü yastığıma, yanaklarımı takip ederek, ardında kuruluk hissi bırakarak.

Etrafımda doktorlar bir şeyler yaparken ben sadece tavana baktım. Ruhsuz, boş gözlerle. Testler yaptılar, başıma baktılar, kontrol ettiler heryerimi. Tek kelime etmedim. Tek bir mimik dahi oynatmadım yüzümde. Bitmesini bekledim. Bitirmelerini bekledim bütün bunları.

Saatler sonra alındığım normal odada herkes başımdaydı. O hariç. Herkes bir şeyler söylüyordu. Dinlemiyordum. Boş gözlerle karşı duvarı izliyordum. Rahat bıraksınlar istiyordum beni. Gitmelerini istiyordum.

Babam girdi odaya önce. Sarıldı bana. Şaşırdım. Gerçek bir baba gibi sarılmıştı. Sonra Feyza ve Sefa girdi. Evleniyorlarmış. Daha sonra Canan Teyze. O da sarıldı bana. Kimsenin sarılmasına karşılık vermedim. En son Uygar girdi. Ama gelmedi yanıma. Sarılmadı bana. Kapıda dikildi sadece. Ona baktım. Boş gözlerle. Yüzümde hiçbir mimik oynatmadan. O ise bana mutlulukla bakıyordu. Sevinçle. Huzurla. Gözlerimi kapatıp başımı geri yasladım. Sesleri duymayı engellemek için.

KALPSİZOnde histórias criam vida. Descubra agora