Bölüm 70 / "Kalbine İhtiyacım Var"

1.6K 102 51
                                    

Bazı anlar vardır, insanın ruhunu canlandıran, acılarını unutturan anlar. Kalbin, sen fark etmeden göğüs kafesini kıracak duruma geldiğinde anlarsın. Nefesin, sen fark etmeden hızlandığında fark edersin o zamanı.

"Araf?" Kalbim, göğüs kafesimi kıracak gibi atıyordu. Nefesim hızlanmıştı. Ellerim titrerken hissetmiştim, acılarımın hafiflediğini. Bedenimdeki sızlayan yaralar sızlamayı bırakmış, beynimi zorlayan düşünceler zihnimi terk etmişti.

Gülümsedi. Onun yüzündeki tebessüm, benim yüzümde büyük bir gülümsemenin oluşmasını sağlarken derin bir nefes aldım.

"Kıyafet getirdim sana." Sesi kulaklarıma dolduğunda yavaşça kalktım oturduğum yerden. Sarsak adımlarla demir parmaklıklara ulaştığımda elindeki birkaç parça kıyafeti demirlerin arasından bana uzattı.

"Polis memurları verecekti sana ama rica ettim. İzin verdiler." Uzattığı kıyafetleri yavaşça alırken ellerine değen elim, irkilmeme neden olmuştu. Sıcaktı elleri. Sıcacıktı. O sıcaklık yüreğimin ısınmasına neden olmuştu.

Elime aldığım kıyafetleri sıkıca tutarken gözlerimi kapattım.

Anladım. Kalbimi susturamamıştım. Kalbimi alıştıramamıştım. Kalbimden, onun tahtını kaldıramamıştım. Şimdi kalbimde tek bir taht vardı sadece ve o tahtta karşımdaki adam bulunuyordu. Ve biliyordum. Bundan sonra her ne olursa olsun, ne kadar denersem deneyeyim o tahtı kaldırmaya gücüm yetmeyecekti.

"Neden yaptın ki?" Sesi bir kez daha kulaklarıma dolduğunda kapattığım gözlerimi araladım. Yüzümde oluşan gülümseme yavaş yavaş silinirken onun yüzündeki tebessüm yerini koruyordu.

"Kendini neden benim için yaktın? Özgürlüğünden neden benim için vazgeçtin?" Yüzüme bakıyordu. Öğrendiğimi anlamıştı ve yine de duymak istiyordu. Ağzımdan gerçekleri öğrendiğimi duymak istiyordu.

"Özür dilerim."

Kucağımdaki kıyafetleri göğsüme bastırarak sıkıca kapattım gözlerimi. Kapanan gözlerimin arasından çıkarak yüzümde kendilerine yol çizmeye başlayan damlaları hissettim. Titreyen bedenimin, birkaç hıçkırık için çırpındığını hissettim.

"Özür dilerim."

Öylece bana baktığını biliyordum. Titreyen alt dudağımı dişlerimin arasına alarak dişlemeye başladım. Ağzıma dolan metalik tatla beraber sızlamaya başlayan dudağım umurumda olmamıştı.

"Allah kahretsin ki sana ne yaparsam yapayım, senden ne kadar özür dilersem dinleyeyim olanları değiştiremeyeceğim!" Gözlerim hâlâ kapalıyken daha fazla bastırdım kıyafetleri göğsüme. Ağzımdan birkaç hıçkırık serbest kalırken başımı eğdim.

"Özür dilerim, ben..." Bir kez daha fısıldadığımda çenemde bir el hissetmiştim. Çenemdeki el biraz baskı uygulayarak başımı tekrardan kaldırmamı sağladığında gözümdeki yaşlar akmaya devam ediyordu.

"Aç gözlerini." Kısık bir şekilde konuştuğunda bir kez daha tutamadığım hıçkırığım çıkmıştı ağzımdan. Ve o hıçkırıklarla bedenim sallanmaya devam ediyordu.

"Nefes, hadi aç gözlerini." Dediğini yaparak yavaşça araladığım gözlerimle ona bakmaya çalıştım. Buğulanan gözlerim görüş alanımı kısıtlıyordu.

Elini çenemden çekerek iki eliyle birden yüzümü kavradı. Baş parmaklarıyla yüzümdeki yaşları temizlerken gülümsemeye devam ediyordu.

"Nereden öğrendin?" Yutkundum. Derin bir nefesi ciğerlerime doldurarak tebessüm etmeye çalıştım.

"Mektuptan. Azra'nın mektubundan. Anlatmış her şeyi. Ağabeyimin... neler yaptığını." Burnumu çektim. Gözlerinin içine bakarken o maviliklerde boğulduğumu hissediyordum.

"Mektubu sana getirmeyi unuttum, özür dilerim... Öğrendiğim an mektubu almak aklıma gelmedi." Burnumu çekerek biraz daha dikkatle baktım yüzüne, gözlerine. Sakalları uzamıştı. Daha önce bu kadar uzadıklarını görmemiştim. Saçları için de geçerliydi bu durum. Birkaç tutam saçı gözlerinin önüne düşmüştü.

"Neden söylemedin?" Yüzümdeki ellerini yavaşça çekerek kıyafetlere sardığım kollarımdan birini tuttu. Sağ kolumu yavaşça tutarak sarılı olan elimi avuçları arasına aldı. Kaşlarını çatmıştı.

"Bana doğruları neden sen söylemedin? Neden boş yere ceza çekmeyi kabullendin ki?" Ellerime sarılmış olan bezin bir kenarıyla oynamaya başladı. Sorduğum soruyla derin bir nefes çekti ciğerlerine. Yutkunurken, boğazına gelen acıları geri göndermeye çalıştığını hissetmiştim.

"Şu hayatta tek değer verdiğin insanın bir piç olduğunu öğrenme diye." Elimi bıraktı. Elleriyle demir parmaklıklara tutundu. Cümlesini söylerken ağabeyime söylediği kelimeye vurgu yapmıştı. Konuşurken iğrenir gibi buruşturmuştu yüzünü. Kızmadım. Nasıl kızardım ki?

"Benim için içeride ya da dışarıda olmam şu zamandan sonra önemli değildi zaten. İşten çıktığım zaman gidebileceğim bir yuvam yok. Evime girdiğim zaman beni karşılayan bir sevdiğim yok... Ama senin mutlu olmaya ihtiyacın vardı Nefes. Hayal kurmaya ihtiyacın vardı. Umut etmeye ihtiyacın vardı. Yalanlarla da olsa, kalbine iyi bakmana... ihtiyacım vardı." Elini uzatarak avuç içini göğsüme bastırdı. Yüzünde yeniden canlanan tabessüm ile gözlerini kapattı.

"Kalbine ihtiyacım vardı, Nefes." Avuçlarının içinde kalbimin hızla attığını hissediyordum. Göğsümdeki kalp öyle bir atıyordu ki, bedenimden çıkıp onun avuçları arasına girmek istiyor gibiydi.

Kaşlarım çatılırken göğsüme bastırdığı eli ile gözlerim kapandı. Hıçkırıklarım durmuştu. Kesik kesik aldığım nefeslerim ile hâlâ akmaya devam eden göz yaşlarım kalmıştı.

"Hayatta tek değer verdiğim insan o değildi ki." Ağabeyim demeye içim el vermemişti. Gözlerimi açarak onun kapalı göz kapaklarını seyrettim. Kirpiklerinden yüzüne yansıyan gölgeleri izledim.

"Keşke bana sen söyleseydin gerçekleri." Gözlerini açtı. Elini göğsümden çekti.

"Emin ol daha az yanardı canım." Sol kolumla karnıma bastırdığım kıyafetlere kaydı gözüm.

"Teşekkür ederim kıyafetler için." Bir kez daha akmaya çalışan burnumu çekerek baktım yüzüne. Beni izliyordu. Beni acı çekerek izliyordu.

"Beni affedebilecek misin?" Titreyerek çıkan sesimle ağlamaya devam ettim.

"Onun sana çektirdiği acılardan sonra affedebilecek misin beni?" Yutkundu. Başını kaldırarak tavana baktı.

"Benim sana yaptıklarımdan sonra affedebilir misin ki beni?" Tavanı izlemeye devam ediyordu. Titreyen elimin tersiyle yüzümdeki yaşları sildim. Başımı olumsuz anlamda hızla iki yana sallarken arkamda duran kadın dikkatimi çekti. Kaşlarını çatmış bir şekilde bize bakıyordu.

"Kusura bakma, ben de ne soruyorum işte. Git hadi artık." Arkamı dönerek bir adım attığımda kolumu tutan el daha fazla ilerlememi engellemişti. Beni biraz zorlanarak kendine çevirdiğinde demirlerden dolayı zorlukla bana uzadığını fark ettim.

"Sen hiçbir şey yapmadın bana Nefes. O şerefsizin yaptığı yüzünden seni suçlarsam, benim o pislikten ne farkım olur?" Kolumdan çekerek biraz önce durduğum yere tekrardan getirdi beni.

"Ama yine de kendini suçlu hissediyorsan tek bir şartla tabii ki de affederim seni Nefes." Gülümsedim. Gülümsedi. Başımı hızla aşağı yukarı sallarken titreyen çenemi durdurmak için uğraşıyordum.

"Ne istersen yaparım Araf."

"İlk olarak, ağlama artık." Hafifce kıkırdayarak yüzümü sildim. Burnumu bir kez daha çektiğimde Araf da kıkırdamıştı.

"Çocuk gibisin aynı." Başını iki yana sallarken derin bir nefes verdi.

"İstediğim şey..." Duraksadı. Gözlerini kapatıp açtığında daha bir mutlu bakıyordu sanki bana. Daha da canlanmıştı sanki o mavi gözleri.

"Kalbini dinlememe izin verir misin, Nefes?"

× × ×

Seviliyorsunuz ❤️

KALPSİZWhere stories live. Discover now