Bölüm 36 / Evli

3.1K 154 132
                                    

Karşı koymak... İnsan sevdiklerine karşı koyabilir miydi? Ya da kalbine. Hislerine. Duygularına. Sevdiği birini sevmemeye çalışsa da başarabilir mi? Gücü yeter mi sevgisine karşı koymaya? Kalka bilir mi altından? Ne kadar uğraşsa da başarabilir miydi o kişiyi sevmemeyi? O kişiyi sevmenin başına bela olacağını bilse de, yanlış bir şey olduğunu bilse de yapamaz işte. Vazgeçemez sevgisinden. Kendinden vazgeçer, ama o kişiyi sevmekten vazgeçemez. Sevgi öyle büyük, öyle acımasız bir şey ki, belki hayatından bile vazgeçer insan ama yine söndüremez kalbindeki sevgisini...

× × ×

"Ya bak ben çok küçükken aynı erkek gibiymişim biliyor musun? Ağabeyim hep anlatırdı. Onlar dışarıda top falan oynarlarken aralarına zorla girmeye falan çalışırmışım." Nefesimi vererek Azra'ya baktım. Dikkatli bir şekilde benim anlattığım saçma sapan şeyleri dinliyordu.

"Neyse ya. Ben Araf'tan senin hakkında birkaç küçük bilgi aldım ama umarım kızmazsın bana. 21 yaşındaymışsın. İki yaş varmış aramızda. 19 yaşındayım ben de." Yüzümdeki gülümseme büyürken gözlerim garip bir şekilde yaşlanmıştı. Saçma bir şekilde...

"Araf seni bana anlatırken gözlerini görecektin. Ben onunla fazla zaman geçirmesem de daha önce o gözlerin o şekilde parladığını görmemiştim. Gülüşü falan... Seni anlatırken bambaşka birine dönüşüyor. Seni çok seviyor." Azra gözlerini kapattı. Ama açmadı birkaç dakika. Onaylamak ister gibi kapatmamıştı gözlerini. Acı çeker gibi kapatmıştı sanki. Kaşlarımı çatsam da bir şey demedim. Belki ben yanlış anlamışımdır diye.

"Nasıl tanıştığınızı falan da anlattı bana. Senin için sorun olmaz umarım hani, sizin hakkınızda bir şeyler öğrenmiş olamam." Azra kapattığı gözünü açıp bana baktıktan sonra gözünü kapatıp açtı. Sorun olmaz demek ister gibi.

"Imm... Neyse ben sonra tekrar gelirim. Görüşürüz." Nefesim daralırken gülümseyerek ayağa kalktıktan sonra kapıya ilerleyerek odadan çıktım. Gözümü kapatıp elimi kalbimin üzerine koydum. Hızlı atıyordu. O atışlar başımı döndürürken birden saçlarımı yolma isteği ile doldum. Sebepsiz yere, canımı yakmak istedim. Kalbim... acıyordu sanki. O acıyı gizlemek için istedim belki de. Ama, kalbim neden acıyordu? Gözlerim neden dolmuştu mesela?

"Nefes?"

"Ay!" Sıçrayarak Araf'a baktım.

"Ne oldu?" Gözümü açmamla birkaç damla yaş akmıştı. Araf kaşlarını çatarak yanıma geldi.

"Nefes ne oldu?!"

"H-hiç bir şey."

"Yok yere mi ağlıyorsun o zaman? Dalga geçme benimle." Ellerimle gözlerimi ovduktan sonra omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"İnan bana nedenini bilmiyorum. Gözlerimin neden dolduğunu, kalbimin neden acıdığını... Boşver zaten. Pek de önemli değil." Araf kapıya baktıktan sonra tekrar bana baktı. Kafasıyla merdivenleri gösterdi.

"Taksi aşağıda bekliyor. Hastahaneye git." Kafamı sallayarak merdivenlere yöneldiğim an Araf kolumdan tutarak durdurdu.

"Bunu da al." Elindeki telefonu bana uzatırken itiraz etmedim. Telefonu aldıktan sonra hastahaneye gitmek için aşağıya indim. O değil de, bulabilecekler miydi kalbimdeki ağrının sebebini?...

× × ×

"Aritmiler var mı sende?"

"O ne demek?" Doktor elini birbirine kenetleyerek masanın üzerine koydu.

"Kalp ritim bozukluğu." Kaşlarımı çatarak kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Bilmiyorum." Ahmet Bey kafasını salladıktan sonra küçük kağıda bir şeyler karalayıp bana uzattı.

"EKG ve kan tahlili istiyorum tamam mı?EKG ikinci katta. Şimdi yaptır, yarın tekrar görüşürüz." Kafamı sallayarak kağıdı aldım ve iyi günler dileyerek odadan ayrıldım. Kan tahlilini yaptırdıktan sonra asansöre binerek hastahanenin ikinci katına çıktım.

EKG yapılması için girdiğim odadan göğsümün çeşitli yerlerine yerleştirilen kablolarla ayrıldım. Kadının söylediklerinden anladığım kadarıyla kabloların bağlı olduğu kayıt cihazı kalbimin atışlarını falan ölçüyormuş. Fazla bir şey anlamamıştım ama bir gün boyunca bu kablolarla gezecektim.

Nefesimi vererek arabanın arka koltuğuna kuruldum. Eve gidene kadar kafamdaki düşüncelerle camdan dışarıyı seyrettim. Uygar, ne yapıyordu acaba? Onu o şekilde bırakmam doğru değildi. Üstelik sözüm vardı benim. Tekrar uğrayacaktım Canan Teyze'nin yanına da, nasıl bakacaktım işte yüzüne? Üstelik o da biliyordu belki Uygar'ın beni sevdiğini. Ofladım. Yine bir ağırlık çökmüştü sanki kalbimin üzerine. Böyle olmamalıydı. Uygar bana aşık olmamalıydı.

Araba evin bahçesinde durduğunda inerek eve ilerledim ve direk merdivenlere ilerledim. Kaldığım odanın kapısına geldiğim zaman Azra'nın odasından seslerin geldiğini fark ettim. Bir kadın sesi. Kulağımı kapıya dayadığımda kadın, Araf'a anlamadığım şeylerden bahsediyordu.

Kulağımı yasladığım kapı birden açılınca hafif bir 'ay' sesi ile içeriye doğru düştüm. Yere düşünce korkarak kafamı kaldırdım ve bana kaşlarını çatarak bakan Dev'e baktım.

"Şey... ben şey yapıyord-"

"Hemşire hanım. İşiniz bittiyse gidebilirsiniz." Araf bana bakarak konuşunca içeride bir hareketlenme oldu. Üzerinde beyaz önlük olan bir kız eline yerdeki büyük çantasını alarak üzerini düzeltti.

"İyi günler Araf Bey." Kız yanımdan geçerek çıkınca yerden destek alarak ayağa kalktım.

Araf kaşlarını çatarak elini cebime uzattı ve cihazı eline aldı. Tişörtün içine giden kablolarla baktıktan sonra cihazı elime tutuşturarak yanımdan geçip merdivenlere ilerledi. Arkasından omzumu silkerek Azra'ya baktım. Boş gözlerle tavana bakıyordu. İlerleyip sandalyeye oturdum. Bana baktı. Gülümsedim. Canı sıkkın gibiydi.

"Selam." Azra yine kapatıp açtı gözlerini.

"Canın mı sıkkın?" Çekinerek sorduğum soruyla Azra tekrar tavana baktı. Evet, canı sıkkındı.

"Bir şey soracağım. Bu odayı süsleyelim mi?" Azra anlamamış gibi tekrar baktı bana.

"Şey. Eğer yapmak istersen tabii. Bir ay falan sonra. Araf ile... evlilik yıl dönümünüz için. Kendi çapımızda bir sürpriz olur işte. Ben odayı süslemene yardım ederim. Sonra... sonra bir yere giderim. Ya da o günün gecesi süsleriz. Sabah direk getiririm Araf'ı." Azra gözünü kapatıp açmayınca yüzümdeki gülümseme soldu. Araf'ın eşi olarak böyle bir şeyi isteyebileceğini düşünmüştüm. Ama salaktım işte. Böyle şeylere burnumu sokmamam gerekirdi.

"P-pardon. B-ben saçmalıyorum işte." Yutkunarak ayağa kalktığımda Azra o zaman yaptı, kapatıp açtı gözünü.

"Anlamadım? Süsleyelim mi yani?" Tekrar kapatıp açtı gözünü. Tekrar gülümsedim. Bende odayı süslemeye yetecek kadar para vardı. Burada olduğum sürece o para işime yaramayacaktı. Bunun için kullanabilirdim.

"Tamam. Neler yapacağımızı sonra konuşuruz olur mu?" Azra gülen gözlerle baktı bana. Konuşuruz. Onunla hastaymış gibi konuşmaktan hoşlanmıyordum. Onunla normal bir şekilde konuşmayı seviyordum. O konuşamasa da konuşuruz demem sorun olmayacaktı. Onu mutlu edecekti. Onun mutlu olması da garip bir şekilde beni mutlu edecekti ve kocası olarak... Araf'ı da...

× × ×

Seviliyorsunuz 💜

KALPSİZWhere stories live. Discover now