Bölüm 33 / .

3K 151 97
                                    

Sevgi neydi? Onca romanda, onca şiirde, şarkılarda, herkesin dilinde anlatılan bir kelime miydi, yoksa tarifi imkansız bir şey mi? Ya da aşk. Bir insanın karnında kelebeklerin uçuşması mıydı? Ya da bir insanın acı çekmesi mi? Basit bir kelime neden bir insanın canını bu kadar yakabiliyordu? Bazen bir insanı asla yapmam dediği şeyleri bile yapmaya zorluyordu?

Peki ya birine aşık olmak ne kadar kolaydı? Sadece o kişinin yanında bulunsan yeter miydi? Yoksa o kişinin senin aklında ve kalbinde bulunması mı gerekiyordu? Sanırım evet. Ama Uygar benim ne aklımda ne de kalbimde o şekilde bulunmuyordu. Kardeşim dediğim insan benim kalbimde aşık olduğum adam sıfatına yakışmıyordu.

Elimde bir sağa bir sola sallanan çantamın askısını daha çok sıkarken girdiğim bir ara yolda yürümeye devam ettim. Hıçkırıklarımı nefes alarak engellemeye çalışıyordum ancak hıçkırıklarım nefes almamı engellerken bunu yapamıyordum.  

O kızı en iyi tanıyan bendim. Çünkü o kız benim. Buna hâlâ inanamıyorum. Uygar'ın bana 'Güzelim' diye hitap etmesi belki de kardeş gibi olmamızdan değil bana aşık olmasından kaynaklanıyordu. Anlamamıştım ki ben. Beni sevdiğini anlamamıştım. Şimdi ise onun nasıl kahrolacağını bildiğim halde orada öylece bırakıp kaçmıştım yanından. Kalbim acıyordu benim. O da biliyordu belki de bir daha Uygar'ın yüzüne bakamayacağımı. Onu sevemeyeceğim için ona daha fazla acı çektirmek istemeyeceğimi.

Elimdeki çantamı yere bırakırken duvarın önüne çöktüm. Sırtımı duvara yaslayarak bacaklarımı kendime çektim. Bayılacakmış gibi hissetmiştim. Başım aşırı dönerken gözlerimi kapatarak sakinleşmeye çalıştım. Ellerimi kalbimin üzerine koyarak baskı uyguladım. Belki benim kuvvetim ile kalbimin üzerindeki ağırlık kaybolur diye.

Tüm bu olanların suçlusu bendim. Hatta etrafımda olan kötü şeylerin hepsinin suçlusu... Ben olmasaydım babam bu durumda olmayacaktı belki de. Bana her baktığında kahrolup kendini alkole vurmayacak, hayatına devam edecekti. Ben olmasaydım Uygar kendine aşık olabilecek bir kızı sevip, mutlu olacaktı. Benim yüzümden üzülmeyecekti.

O aynanın karşısındayken bana 'seni seviyorum Güzelim' dedi ya, o anda kalbim ezilmiş gibi hissettim. Ona bakarak kafamı olumsuz anlamda sallarken itiraz etmesini istedim. Şaka yaptığını söylemesini istedim ondan. O ise bana ikinci kez dolan gözleri ile baktı. İlki Kardelen'in kaza geçirdiği zamanken ikincisinin böyle bir sebepten olmasını istemezdim.

Hıçkırıklarım hafifleyince oturduğum yerden kalkarak Uygar'ın evine doğru yürümeye başladım. Uygar henüz eve gelmezdi. O evden ayrılacağımı bildiği için ben gidene kadar uğramazdı eve. Belki bu gün hiç gelmezdi kendi evine. Dışarıda sabahlardı. Kırmıştım çünkü onu. Çok kırmıştım...

Dairenin kapısını açarak odaya ilerledim. Babam bana bakarken dolabı açarak bulduğum poşetlerin içine olan birkaç kıyafetimi doldurarak yere bıraktım. Yatağın yanına ilerleyerek babamın bağlı olan ellerini çözerek ayağa kaldırdıktan sonra babamın da eşyalarını alarak hiçbir yere bakmadan direk çıkış kapısına yöneldim.

Kapıyı kilitkedikten sonra anahtarı yerde bulunan kilimin altına bırakıp babamın kolundan tutarak binadan çıktım...

× × ×

"Bütün odaları temizleyebilirim." Adam bana baktıktan sonra kafasını olumlu anlamda sallayarak peşinden gelmemi işaret etti. Dün akşamdan beri başımdan ayrılmayan ağrı varlığını belli ederken duvar kenarına dayandırılmış temizlik malzemelerini elime aldım.

"Kolay gelsin." Adam odadan çıkarken öksürerek lavaboya ilerledim. Viledaya su doldurduktan sonra bir kaç bez, süpürge ve camsil ile ilk olarak babam ile kalacağımız odaya ilerledim.

Oda leş yuvasından farklı değilken odadaki boğucu koku nefes almamı zorlaştırıyordu. Adına otel denilen bu yerin tüm odalarını temizlemek bana fazla ağır gelecekti ancak iki hafta kalmak için verecek param yoktu.

Odanın penceresini açarak dışarı çıktıktan sonra diğer odalara da aynısını yaparak temizliğe başladım.

× × ×

"O içtiğin şey sıkıntıları götürmeye yardımcı oluyor mu?" Bir bankta yanına oturduğum kız sigarasından bir nefes daha çekerek dumanını dışarı üfledi.

"Kimine göre evet, kimine göre hayır. Bana soracak olursan kendini avutmana yardımcı oluyor. Biraz kafanı dağıtmana yardımcı oluyor, biraz da kendini kandırmana." Sigarasından bir nefes daha çekti içine.

"Ama hayır. Sıkıntıları götürmeye yardımcı olmuyor. Sıkıntıyı götürebilecek bir madde icat edilmedi daha. İnsanlar kendilerini kandırarak organlarını zehirliyor sadece."

"Neden içiyorsun o zaman?" Kız gülümseyerek küçülen sigarasını yere atarak üzerine bastı.

"Kendimi kandırmayı seviyorum. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar." Kız yanımdan kalkıp ilerlerken yere attığı sigarasından gözlerimi ayırarak derin bir nefes aldım. Sıkıntıyı götürmenin tek yolu o sıkıntının üzerine gitmekti belkide. O sıkıntının kaynağının... Ama onu yapacak yürek yoktu bende.

Öksürürken çantamın içine elimi daldırdım. Parmaklarıma değen kağıdı umursamadan su bidonunu elime alarak birkaç yudum içtim. Artık benimle dost olmuş gibi bir an olsun peşimi bırakmayan ağrılarım artarken şişen ayak bileğimi ovaladım. Yorulmuşum. Hem de fazlasıyla. Bedenen yorulmam önemli değildi benim için. Ama ruhen yorulmam canımı acıtıyordu. Uygar'ın dedikleri üzerine benim inatla ellerimin üşümesi... canımı sıkıyordu.

Gözlerim dolarken boş sokakta gözlerimi gezdirdim. Kimse yoktu. Çantamı yastık niyetine kullanmak için bank tahtalarının başına dayayarak kafamı üzerine koydum. Burada yatmak güzeldi. Hafif rüzgar saçlarımı dalgalandırırken gözlerimi kapattım. Bacaklarımı karnıma çekerek cenin pozisyonu aldıktan sonra her uyumadan önce yaptığım gibi kafamda oluşturduğum görüntüleri izlemeye başladım...

× × ×

Seviliyorsunuz 💙

KALPSİZWhere stories live. Discover now