Bölüm 37 / Bir Şeyler Hissetmek...

2.9K 149 169
                                    

"Ya bak ya."

"Ne?!" Araf sırıtırken derince aldığım nefesimi verdim.

"Niye yaptın ki şimdi bunu?"

"Canım istedi."

"Ama gitti vezirim."

"Düzgün oynasaydın." Gözlerimi devirerek elime aldığım piyonu bir kare ilerlettim.

"Piyonla vezir yapmaya çalışıyorsun ama üzgünüm." Elimde kalan son piyonu da fili ile alarak havada salladı.

"Çok komiksin.'

"Teşekkür ederim."

"Gıcıksın."

"İltifat kabul ediyorum."

"Kendini beğenmişsin."

"Emin misin?"

"Değilim, Nefes'im ben."

"Ya bi git." Kıkırdayarak oyuna devam ettim.

"Sen neden alyans takmıyorsun?"

"Bir diğer eşi Azra'nın parmağında takılı olmayınca canım istemiyor." Gülümseyerek kafamı salladım.

"Çok seviyorsun."

"Evet. Çok seviyorum." Yutkunarak ona baktım. Azra'nın ismi geçince parlayan yüzüne, kıvrılan dudaklarına. Aklımda soru vardı. Deli gibi merak edip de soramadığım.

"Şah mat." Araf şahımı devirince nefesimi verdim.

"Neyin var yine? Kazanamadın diye mi bu surat?"

"Ne alakası var? Çocuk muyum ben?"

"Evet." Gözümü kısarak Dev'e baktım.

"Ne alaka?"

"Bir adama 'Mavi Gözlü Dev' diye lakap takan biri yetişkin olamaz." Satranç taşlarını toplarken cevap vermedim.

"Ciddiyim. Neyin var?"

"Bir şey sormak istiyorum ama cesaretim yok." Araf kaşlarını çattı.

"Sor."

"Kızmayacağına söz ver."

"Çocuksun işte... Sorduğun soruya bağlı."

"Neyse o zaman. Boşver." Araf omzunu silkerek geriye yaslandı.

"Kendin bilirsin. Merak ettiğin her ne ise içini kemirsin dursun." Dışarı derin bir nefes verirken gözlerimi kapatıp açtım.

"Azra'ya ne oldu?" Araf bir an duraksadı. Çenesini sıktı. Öyle bir sıktı ki, dişlerinin gıcırdama sesini duyduğumu hissettim.

"Şerefsizin teki..." Devamını getirmedi. Yutkundu.

"Şerefsizin biri yüzünden bu halde olduğunu bilsen yeter. Daha fazla ayrıntıya girme. Öğreneceksin zaten yakında. Öğrenmek zorundasın." Kaşlarımı çattım. Öğrenmek zorunda mıydım?

"Anlamaya çalışma. Boşver. Hadi şimdi git hastahaneye." Kafamı sallayarak ayağa kalktım.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

× × ×

"Yaptırdın mı?" Ahmet Bey önündeki bilgisayarın ekranını indirerek gözlüklerinin arkasından bana baktı.

"Evet. İstediğiniz tüm testleri yaptırdım. Cihazı da aldılar zaten." Doktor kafasını sallayarak derin bir nefes aldı.

"Cihazı dinlettikten sonra tekrar çağıracağız seni. Araf Bey'in numarası bizde var. Sonuçlar çıktığı zaman mesaj atılacak. O zaman gelirsin buraya." Kafamı sallayarak gülümsedim.

"Peki bir şey soracağım. Ne hastalığından şüpheleniyorsunuz?"

"Kalp yetmezliğinden. Umalım ki öyle bir şey olmasın."

"Kalp yetmezliği." Sadece kendim duyabileceğim şekilde fısıldadıktan sonra kafamı salladım.

"Tamam. İyi günler."

"Size de Nefes Hanım." Odadan çıkarak dışarıda bekleyen taksiye doğru ilerlemeye başladım. Cebime koyduğum telefonumu alarak kişiler listesine girdim. Yazan üç isimden yıldızlanan isme tıkladım. Telefon karşı tarafın açması için çalarken kulağıma dayadım.

"Efendim?" İçime çektiğim nefesimi dışarı verirken tedirgin olmuştum.

"Araf. Ben şey diyecektim."

"Mıy mıy konuşmana gerek yok. Direk söyle ne söyleyeceksen."

"Şey ya. Ben Canan Teyze'nin yanına gidebilir miyim diyecektim."

"Canan Teyzen... Uygar denen çocuğun annesi değil mi?"

"E-evet."

"Direk Uygar'ın yanına götürebilir mi, diye sorabilirsin. Ve tamam. Gidebilirsin."

"Ya ben Uygar'ın yanına gitmiyorum ki." Araf'ın nefesini verdiğini hissettim.

"Nefes uzatmaya gerek yok. Uygar'ın senin için ne kadar değerli olduğunu biliyorum ve saygı da duyuyorum. İstediğin zaman, istediğin yere gidebilirsin." Gözlerimi kapatıp nefesimi verdim.

"Uygar için gitmiyorum diyorum neden anlamıyorsun? Bir daha da gidemem zaten onun yanına. Yüzüne bakacak yüzüm yok çünkü... Sadece verdiğim sözleri tutmazsam kötü hissediyorum kendimi. Canan Teyzeme sözüm vardı ve son kez Kardelen'i görmek istedim." Oflayarak dudaklarımı dişledim. Herhangi bir açıklama yapma zorunluluğum yoktu.

"Son kez? Ve neden yüzün yok Uygar'ı görmeye? Bir şey oldu ve o yüzden sokakta uyudun değil mi?"

"İzin verdiğin için sağol. Daha sonra görüşürüz."

"Dur, dur! Kapatma!" Telefonu kulağımdan çektiğim an gelen ses ile tekrar kulağıma dayadım.

"Efendim?"

"Ne yaptın hastahanede? Ne dediler?" Derin bir nefes aldım.

"Birkaç test daha yaptılar. Sonuçlar çıktığı zaman sana bildireceklermiş."

"Tamam."

"Görü-" Kulağımda öten telefon ile sözüm yarıda kalınca gözlerimi kapattım. Telefonu kulağımdan çekerek biraz önceki gibi derin bir nefes aldım. Kalp atışlarımı yavaşlaması için biraz bekledim. Neden hızlandığını bilmediğim kalp atışlarımın...

Bir dakika kadar sonra gözlerimi açarak arabaya ilerledim. Adama gitmek istediğim yeri tarif ederek arabayı çalıştırmasını izledim.

Gözlerimi camdan dışarı çevirdim. Gözlerim yanlarından geçtiğimiz arabalarda olsa da aklım ondaydı, Araf'ta... Çantama koyduğum telefonumu alarak tekrar girdim üç kişilik rehberime. Tekrar tıkladım yıldızlanan isme. Baktım, baktım... Numarasını ezberlemek ister gibi baktım sadece. Ezberledim de. Ona her baktığımda yüzünün her detayını ezberlemeye çalışmam yetmezmiş gibi numarasını ezberledim. Ses tonunu kafamda tutmaya çalışmam yetmezmiş gibi...

İçime çektiğim nefesi yavaşça verdim. Ekranda bulunan düzenle yazısına tıkladım gülümserken. Kendi numarasını kaydederken yazdığı 'Araf' yazısını sildim. Parmaklarım klavyenin üzerinde gezinerek 'Mavi Gözlü Dev' yazısını yazdı. 'Mavi Gözlü Dev'... Bu lakabı ona çok yakıştırmıştım kendimce. Mavi göz... Onu ilk gördüğümde dikkatimi ilk çeken şey, karanlıkta bile kendini belli eden, etrafa soğuk baksa da arkasında bir parıltı olduğu belli olan bir çift masmavi göz... İç geçirdim istemsizce. O aklıma her gelişinde olduğu gibi dağılan aklımı toparlamaya çalıştım. Gözlerimi kapattım. Sıkışan kalbimin üzerine elimi bastırdım. Acıyordu. Onu düşündüğüm zaman tüm hislerim acıyordu. Onu gördüğüm zaman tüm benliğim acıyordu. Küfrediyorum kendime. Hiçkimseye söylemediğim küfürleri sayıyorum... Emin değilim. Olmak da istemiyorum. Öyle bir şeyin olacağına ölmek istiyorum. Öyle bir şerefsizlik yapacağıma yok olmak istiyorum. Parçalamak istiyorum mesela kalbimi, onu düşündüğüm zaman bile hızlı çarptığı için... Parçalamak istiyorum beynimi, durmadan onu düşünmek istediği için... Ve, ve öldürmek istiyorum kendimi, ona karşı bir şeyler hissetmeye başladığımı hissettiğim için...

× × ×

Seviliyorsunuz :)

KALPSİZWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu