Bölüm 48 / Tecavüz?

2.8K 134 194
                                    

Yazar Ağzından...

22 Temmuz 2018

× × ×

"Allah kahretsin nereye gitti bu?!" Arabayı kenara çekerek içinden indi. Üzerindeki kareli gömleğini arabaya bırakarak ilerlemeye başladı Araf.

"Nefes!" Uçurum kenarından hızla yürümeye başladı.

"Nefes buradaysan bak oynama benimle!" Koştu biraz. Deniz suları kayalıklara sert bir şekilde vuruyordu. Sanki ona geri dön der gibi.

"Nefes neredesin!" Stresten daralan ciğerlerini biraz rahatlatmak için tişörtünün boğazını çekiştirdi. Derin bir nefes ile doldurdu ciğerlerini. Ama rahatlayamamıştı, rahatlayamıyordu. Ve yaklaşıyordu. O yere yaklaşıyordu. Kalbi ise hiç olmadığı kadar sıkışıyordu. O yere yaklaştığı için olduğunu sanıyordu ama bilmiyordu gerçek nedenini.

Biraz daha ilerledi. Bir yandan sesleniyordu Nefes'e. Biliyordu. Burada olduğunu biliyordu. Hissediyordu ama bulamıyordu işte. Nerede olduğunu bulamıyordu.

"Nef-" Tam bağırırken durdu. Gözleri şaşkınlıkla açılırken karşısındaki boşluğa baktı. Elleri titrerken nefesi sıklaşmıştı sanki. İkinci kez yaşıyordu bu olayı. Aynı şeyleri ikinci kez hissediyordu.

"Nefes!" Hızla koşarak uçurumdan aşağıya baktı.

"Nefes neredesin!" Etrafına bakındı. Kimse yoktu.

"Nefes ne yaptın sen!" Tir tir titreyen elini cebine attı. Çıkardığı telefondan çevirdiği çağrı merkezi numarasının açılmasını bekledi.

Anlattı. Gördüğü şeyleri karşısındaki kadına anlatırken sesi titriyordu. Sonra kesildi karşıdaki kadının sesi. Arama ekipleri yollanacaktı. Oturdu olduğu yere, dizlerinin üzerine. Erkekler ağlamaz diye bir şey mi vardı? O lafı elinin tersiyle itti Araf bir damla ile. Başka akıtmadı ama. Aylardır kendisine alıştırıp, gerçekleri söylediği zaman kötü hissetmesin istemişti. Ağabeyisinin sevdiği kadına yaptıklarını anlattığında kendini mahvetmesin istemişti. Ama onları anlatmaya bile fırsatı olmamıştı. Nefes, kendisine aşık olmuştu ve ilk aşkını öldüren kişinin o olduğunu öğrenince başka bir şey dinlemeden çekip gitmişti.

Araf uçurumdan aşağısını izledi, arama ekipleri gelene kadar. Görmüştü onu, kendini atarken.

Bir süre sonra geldi arama ekipleri. Atladığı yerin kenarları incelendi. Denize girildi. Araf tüm onları izlerken elini cebine attı. O arada eline değen kağıt ile duraksadı. Nefes'in ağabeyisine yazdığı mektup... Dayanamadı. Açtı, okumaya başladı. Her okuduğu satırla beraber daha da mahvoldu. Nefes'in kendisinden beklediği umudu her paragrafta belirtmesinden dolayı kalbi sıkıştı, nefes alamadı. Düşünmemişti bu ihtimali. Nefes'in kendisine aşık olabileceğini düşünmemişti.

Dayanamadı. Birkaç saatten daha fazla bekleyemedi uçurumun kenarında. Demişti ona, sakın intihar etme diye. İntihara meyilli olduğunu anlamıştı. Ufak bir kıvılcım bekliyordu yaşantısından vazgeçmek için. Farketmişti ama düşünememişti gereken o kıvılcımın söyleyeceği şey olduğunu.

Okuduğu mektubu katladı, tekrar koydu cebine. Son kez baktı uçurumdan aşağısına. Gözlerini kapatıp açtı birkaç saniye içerisinde ve daha sonra arkasını dönerek ilerledi, arabasına binerek yola çıktı. Kalbi, hâlâ olmadığı kadar sıkışıyordu. Nefesi, hâlâ olmadığı kadar kesiliyordu. Hayırlısı dedi içinden. Hayırlısı...

İçinde derin bir arzu vardı, Azra'yı görmek ile ilgili. Nedenini bilmiyordu ama ilk defa bu kadar yalnız bırakmak istemiyordu sevdiğini. Onun yanında duracaktı, Nefes ile ilgili gelecek olan bir haberi bekleyecekti. Nefes'in değer verdiği çocuğa haber verip vermemesi gerektiğini düşündü. Haber verecekti ama önce Azra'yı görecekti.

Arabasını garaja park ederken içindeki sıkıntı daha da büyüdü. Yüzü ifadesizdi ancak kalbinin sıkışıklığı yüzünü ekşitmeye çalışır gibiydi. Ve kalbindeki ağırlık savaşta galip geldi ve yüzünü ekşitti, elini kalbine koyarak bekledi bir süre. Birkaç dakika. Çatılı kaşları rahattı halinden, düzelmek istemiyorlardı.

Arabasından indi, birkaç adım attı sadece. Durdu sonra, derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Nefes intihar etmişti. Gelmemeliydi eve. Uçurumun kenarında beklemeliydi. Ama işte bilmediği bir neden Azra'yı görüp gitmesi gerektiğini söylüyordu ona.

İçindeki sese uydu ve durmadan ilerledi eve. Kapıyı açtı, merdivenleri tırmandı. Kalbi saçma şekilde hızlanırken nefesi kesildi. Ve sebebini bilmediği bu durum canını sıkmaya başlamıştı.

Birkaç adım atarak sevdiğinin kaldığı odanın kapısında durdu. Elini kaldırdı, kapı kolunu aşağıya çekerek kapının açılmasını sağladı. Aralanan hafif bir boşluktan resimlerini gördü Araf. Daha da çattı zaten çatılan kaşlarını. Kırılmış çerçeveden birkaç cam parçası saçılmıştı etrafa. Ama birkaç cam parçası sadece... Eğer çerçeve düşmüş olsaydı kırılmış camlar bu kadar toplu halde durmazdı resmin üzerinde.

Elleri daha da titrerken hızla itti kapıyı ileri. Gördüğü görüntü karşısında nefes alamadığını hissetti. Saatlerdir kalbinde olan sıkıntı büyüdü, kalbini kaybettiğini hissetti. Saatlerdir ciğerlerinde olan daralma büyüdü, boğulduğunu hissetti. Ve yere damlayan kırmızı sıvıyı gördü, artık yaşamadığını hissetti.

"A... Azra!" Birkaç büyük adımla sevdiğinin yanına gelip kan damlayan, kesik kolunu sıktı.

"Azra! Sevgilim ne yaptın sen!" Ağladı. İşte bu sefer bozmuştu erkekler ağlamaz lafını.

"Sevgilim dayan." Boşta kalan elini sevdiğinin boynuna bastırdı. Bir hareketlilik bekledi. Ufak da olsa bir hareketlilik.

"Bırakma beni!" Hıçkırmaya başladı. Ağlamaktan nefret ediyordu halbuki. Her gün sevdiğinin ağlamasını görerek nefret etmişti ağlamaktan.

"Gitme!" Kucağına aldı hala kesik olan bileği sıkarken. Yer, fazlasıyla kan olmuştu.

"Geri gel." Sesi kısıldı. Hiçbir hareketlilik hissetmemişti parmağını bastırdığı boyunda.

Eğildi biraz, sevdiğinin ağzına doğru. Yüzünü yaklaştırdı, ufak bir hava bekledi, ufak bir nefes veriş. Ama olmadı. Hiçbir şekilde hissetmedi o havayı. Geri oturdu yatağa kucağında sevdiği ile. Bu sefer kesik olmayan bileğine bastırdı parmağını. Ama yine olmadı, hissedemedi o ufak hareketliliği.

Ağlaması dururken yavaşça bıraktı sıktığı bileği ve sarıldı. Göz yaşları sessizce akarken son kez sarıldı sevdiğine.

"Geri gel." Dedi.

"Gitme, bırakma beni." Dedi, yalvardı kulağına. Olmadı, geri gelmedi sevdiği. Lanet etti Araf, o adama sanki her gün lanet ettiği yetmezmiş gibi tekrar tekrar lanet etti. Onu öldürmesi yememişti sevdiğinin canının yanmaması için. Onu öldürmesi yetmemişti sevdiğinin kendisinden utanmasını engellemek için. Gökalp'i öldürmesi yetmemişti, Azra'nın kendisine tecavüz edildiğini unutması için...

× × ×

Seviliyorsunuz 💙

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin