Bölüm 16 / Şirket

3.7K 221 231
                                    

"Ya Araf özür dilerim lütfen bak söyledim sana, beni aramaması için konuştum onunla." Araf beni dinlemeden yoluna devam ederken burnumu çekip geriye yaslandım.

"Sakın ağlamaya kalkma." En sonunda Araf'tan ses gelince göz yaşlarımı silip başımı cama çevirdim. Elimde değildi ki. En ufacık bir şeye ağlayan yapım vardı.

"Nereye gidiyoruz? Şehnaz Ablayı öylece evde bıraktın."

"Abla?" Ona baktığımda tek kaşını kaldırıp bir saniyeliğine bana baktı.

"Ya şey... O öyle söylememi istemişti. Şimdi ağzımdan yanlışlıkla çıktı." Başımı tekrar cama çevirdim. Sorularıma cevap vermemişti. Ben de fazla uzatmadım. Sonuçta haklıydı. Ağabeyimi bulması karşılığında tüm istediklerini yapacaktım ama ben dediği basit şeyi bile yapmamıştım.

"İn." Pencereden baktığımda geniş bir binaya geldiğimizi gördüm.

Kapıyı açıp indiğimde benden önce inen Dev'i takip etmeye başladım. Araba başka birisi tarafından park edilmeye götürülüyordu sanırım.

Kapıdan geçince gördüğüm görüntü beni büyülemeye yetmişti. Duvarlarda bina resimleri ve kenarlarda örnek çizimler. Tabii ya! Araf mimardı ve burası çalıştığı yer olduğuna göre mimarlık ofisiydi.

"Gördüğün şeylere saatlerce bakabilecek kapasiten var." Araf asansörün kapısını açık tutmak için elini kenara yaslamıştı. Başımı hafifçe sallayıp o tarafa doğru ilerledim.

Asansöre binince Araf elini çekti ve kapılar kapandı. Bina gördüğüm kadarıyla genişti fakat uzun değildi. Bu yüzden asansörde bir kaç tuş anca vardı. Bu bina için asansöre bile gerek yoktu bence.

4. Kata geldiğimizi belirten tik sesi duyulunca kapı açıldı ve önden çıkan Araf'ı takip etmeye başladım. Kat masalar ile doluydu ve herkes bir şeyler ile ilgileniyordu.

"Ayten, arşiv odasından son altı ayın çalışan ve toplantı dosyalarını odama getir."

"Tabii efendim." Kız, masasından çıkıp ilerlemeye başlayınca Araf bir kapıdan geçti. Ben de geldiğimizden beri yaptığımı yapıp onun peşinden ilerledim. 

Girdiğim oda fazlasıyla genişti ve daha çok gri tonları hakimdi. Kapının tam karşısındaki duvar boydan boya camdı. Önünde ise geniş bir çalışma masası vardı. Sol tarafa bir kaç koltuk atılmışken sağ tarafa yaklaşık 10 kişilik bir masa konulmuştu. Kapının yanındaki duvarda ise mantar pano üzerinde çalışma planları falan asılıydı. Diğer tarafında ise büyük bir plazma.

Araf kapşonunu çıkartıp köşede duran askıya asıp çalışma masasına oturdu. Ben ise ayakta dikilmeyi kesip koltuklara ilerledim. 

Bir kaç dakika sonra kapı tıklatıldı ve Ayten adlı kız elindeki bir yığın dosyayı Araf'ın masasına bırakıp gitti. Araf bana bakıp eline aldığı dosyaları diğer masaya taşıdı.

"Buraya gel." Ayağa kalkıp dediğini yaptım ve yanına ilerledim. Dosyaları sırasıyla açıp düzenli kağıtları dağıtırken 'bu salak ne yapıyor' dercesine ona baktım. Bakışlarımı yakalarsa garip bir konuma düşebilirdim.

"Şimdi bu dosyaları çalışan ve toplantı konularına göre ayır ve tarih sırasına göre diz." Kaşlarım çatılırken ona baktım.

"İyi de bunlar düzenli gibi duruyordu."

"Evet, düzenliydi. Ama canım dağıtmak istedi ve sen şimdi bunları tekrar toparlayacaksın."

"Az insaf ya." Gözlerimi büyütüp şaşkınca konuşunca sesim biraz ince ve garip çıkmıştı. Ona bıkkınca bakınca bir saliseliğine sanki dudağında hafif bir kıvrılma olduğunu gördüm. Ama tekrardan eski, duygusuz haline dönünce oflayarak kağıtlara baktım. Bütün bu dosyalar bu güne kesinlikle yetişmezdi.

"Bence hemen başla yoksa yetiştiremezsin."

"Ay çok teşekkürler. Çok incesiniz." Araf gözlerini devirip tekrar çalışma masasına ilerledi.

"Bence şansını fazla zorlama." Bu sözlerinin içinde tehditten çok alay vardı sanki ama umursamadım ve sandalyeyi çekip oturdum.

"Hem iş öğreniyorsun işte. Hayıflanmayı kes de mutlu ol azcık." Gülerek kağıtlara baktım. Aman ne güzel iş.

İşe ilk olarak kağıtları konusuna göre ayırmakla ve bu günün bir an önce bitmesi için kendi kendimle konuşmakla başladım...

× × ×

"5 Aralık... 4 Aralık neredeydi ki?..." Oflayarak kağıtları tekrar baştan bakmaya başladım. Hava kararmaya başlamıştı ve ben sıkıntıdan sanırım patlayacaktım.

Başıma bir ağrı saplanınca yüzümü buruşturup elimi alnıma dayadım. Kolay olmasa da fazla zor gibi görünmeyen bu iş, zihnimi feci halde yormuştu.

Odanın kapısı tıklatılıp içeri Ayten girdi. Elindeki kahveyi Araf'ın masasının üstüne bıraktıktan sonra mesaisinin bittiğini söyledi ve çıkmak için izin aldıktan sonra odayı terk etti.

Ellerimi masanın üstüne koydum ve avuçlarımı açtıktan sonra alnımı yasladım. Gözümü kapatırken dinlenmem için kendime zaman tanıdım.

"Artık sözümden çıkmazsın diye düşünüyorum." Cevap vermedim. Hiçbir şekilde kımıldamadım ama onun görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim. Bu adam cidden çok can sıkıcıydı.

"Tamam bırak, yarın görevlilerden birine veririm halleder. Şizofreni olmaya başladın. Delirip başıma iş açma." Bu sefer başımı kaldırdım ve bayık gözlerle ona bakarak gözlerimi devirdim. Kağıtları tarihlerine göre sıralarken kendi kendime konuşmamdan bahsediyordu. 

"Ya mutfak tam olarak nerede? Kendime kahve yapsam olur mu?" Araf kahve içince canım çekmişti.

"Evde yapar içersin. Gidelim artık." Başımı sallayıp ayağa kalktım ve Araf'ın büyük boy kağıtları sunum çantasına özenle yerleştirmesini izledim.

Binadan çıktıktan sonra normal iş çıkışı saatine oranla biraz daha geç çıktığımız için insanlar çoktan evlerine varmış, yollar boşalmıştı. Yaklaşık kırk beş dakika sonra eve geldiğimizde araçtan indim ve mutfağa ilerledim. Kahve konusunda ciddiydim. 

Kahvemi hazırlayıp salona geçtim. Araf koltuğun önündeki masaya eşyalarını koymuş çizim yaparken ben de yukarıdan kitaplarımı alıp çalışmak için merdivenlere yöneldim.

Elimde kitaplarım ile tekrar aşağıya indim ve koltuğun ders çalışırken oturduğum tarafına yerleştim. Burada ders çalışmak garip bir şekilde daha az sıkıcıydı. Evet galiba biraz anormalim.

Araf bana göz ucuyla bakıp tekrar çizimine odaklandı. O sırada dış kapı tıklatıldı.

"Kim bu saatte ya?" Araf homurdanarak ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtıktan sonra ise bana bakarak kaşlarını çattı.

Korkarak arkasından ben de kalktım ve peşinden kapıya ilerledim.

"Nefes!" Kapının yanına gelince duyduğum ses olduğum yerde durmama neden oldu ve şaşkınlıktan ağzımdan sadece fısıltı halinde bir kelime döküldü.

"Baba!"

× × ×

Seviliyorsunuz 💜🍷

KALPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin