2. BÖLÜM ♧ UMUT

49.8K 1.5K 119
                                    

Şimşek hızıyla geri döndüm. :)) Affet Beni'nin ilk bölümünü dün yayımladım ve aslında ikinci bölümü bu kadar erken yayımlamayı düşünmüyordum ama araya bayram gireceği ve bayramda yeni bir bölüm yayımlama gibi bir ihtimalimin olmayacağı için bugün yayımlamaya karar verdim. 

Hepinize o güzel yorumlarınız ve desteğiniz için çok ama çok teşekkür ederim. Multimedya da Affet Beni'nin tanıtım klibi var. Bir bakın, derim. ;) Kocaman, kocaman öpücükler. :*

Bu bölüm Sinem için. 

Playlist: Angus & Julia Stone - The Devil's Tears

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Umudunu kaybetmiş olanın başka kaybedecek bir şeyi yoktur.” – Boise

“Beni ne kadar seviyorsun?”

“Uğruna ölebilecek kadar çok.”

Bir insan sizi bu kadar çok severken sizin onun canını acıtmak için aptalca bir oyuna kalkışmanız kadar saçma bir şey yoktu. Azra bana her bakışında, beni her öpüşünde ya da benimle her konuşuşunda beni kendine biraz daha bağlamıştı. Her seferinde beni ne kadar sevdiğini bana biraz daha göstermişti. Keşke ben gerçeği daha erken kabul etseydim. Keşke onu sevdiğimi, oyunumu kendi ellerimle bitirdiğimi, ona aşık olduğumu daha önceden anlasaydım. Onu hiç bırakmasaydım. Sıkı sıkı sarılsaydım. Ama beni paramparça eden bir hata yapmıştım. Geri dönüşü olmayan bir yolda ilerliyordum. Gittikçe daha çok uzaklaşıyor ve yolumu bulamıyordum. Pusulamı kaybetmiştim. O yokken nereye gideceğimi, ne yapacağımı şaşırıyordum. Azra’nın ne ara benim her şeyim olduğunu bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı. Bundan böyle onsuz olamazdım. O yoksa ben de yoktum.

Kaç dakikadır burada olduğum hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Enisle yan yana çimlerin üzerinde oturuyorduk. Ne o konuşuyordu ne de ben. Öylece önümüze bakıyor, hareketsiz bir şekilde duruyorduk. Sanırım konuşacak bir şeyimiz yoktu. Enis’in, ben sana böyle olacağını demiştim, demesi şu anda isteyeceğim en son şey bile değildi. Ama haklıydı. Bana bunun böyle olacağını, Azra’nın ona oynadığım oyunu öğrendiğinde her şey için geç kalmış olacağımı söylemişti. Enis’e inansaydım, dediklerini şiddetle reddetmeseydim keşke. Yaptığım her şey için pişmandım. Hayatımın sonuna kadar, nefes aldığım müddetçe pişman olacaktım.

Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları kovaladı. Enisle hala tek kelime etmemişken sonunda sessizliği bozan taraf o olmuştu. “Beste ile ayrıldık.”

Ne diyeceğimi bilemedim. Benim yüzümden ayrılmışlardı. Azra, Beste’nin en yakın arkadaşıydı. Enis’in benimle iş birliği yapması ikisinin ilişkisini bitirmeye neden olmuştu. Enis’in Beste’yi ne kadar sevdiğini biliyor, bunu görebiliyordum. Tek bir bakışından bile bu kolayca anlaşılabilirdi. Azra ve beni bitirdiğim yetmezmiş gibi Beste ve Enis’i de bitirmiştim. Ben iflah olmaz bir geri zekâlının, aptal herifin tekiydim.

“Bunu vicdanını sızlatmak için söylemiyorum. Sadece bilmeni istedim.”

Enis’in sözleri üzerine hafifçe ona doğru döndüm. Ne desem diye düşündüm. Yaptıklarım için ondan özür dilemeli miydim? Onu oyunuma alet ettiğim için, kız arkadaşından ayrılmasına neden olduğum, ona karşı çıktığım, hatta ona vurduğum için ondan özür dilemeli miydim? Ne yaparsam yapayım Enis hep yanımda olan taraf olmuştu. Her ne kadar bir ara Azra’ya her şeyi anlatmak gibi bir düşüncesi olsa da.

Affet BeniWhere stories live. Discover now