27. BÖLÜM ♧ ÜMİT

25.8K 923 239
                                    

Playlist: Maria Mena - Homeless

Multimedya: Aras ve Azra. ♥

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Bazen her şeyi unutup sadece sımsıkı sarılmak istersin. Ama bir şey hep engel olur. Nedir o biliyor musun? GURUR.” – Can Yücel

Artık aşina olduğum lavanta kokusunun sarmalanmış olduğu bu küçük odanın içerisinde gözlerimi bir kez daha gezdirdim. Burası küçük, fazlasıyla düzenli ve şirin bir yerdi. Tam da Aslı Hanım’a yakışır bir nitelikteydi. Duvarlar da ‘Dua Eden Eller’ tablosu da dâhil birkaç tablo daha vardı ama dikkati üzerine en çok çekeni Albrecht’in Dua Eden Eller tablosuydu. Bana anlattığı hikâyeyi anımsadım ve resmedilen ele bir kez daha baktım. Kardeşi için yaptığını unutulmaz fedakârlık sonucunda yıpranan, buruşan, eğri büğrü parmaklar. Bu zamanda hiç kimse bu kadar büyük bir fedakârlık yapamazdı bence. Buna bende dâhildim.

Aslı Hanım ile görüşmeye yaklaşık bir saat kadar önce gelmiştim ve içimde ki her şeyi ona dökmüştüm. Onunla konuşmak annemle ya da arkadaşlarımla konuşmaktan çok daha kolaydı. Rahatlıkla her şeyi anlatabiliyordum. Aslı Hanım ona dediğim her şeyi pür dikkat dinleyerek bana sorular soruyor ve ona verdiğim yanıtlardan sonra da önündeki deftere not alıyordu.

Elinde ki kalemi bıraktıktan sonra yüzünü eğdiği defterden kaldırıp yeniden bana baktı. Çok güzel bir kadındı. Kahverengi gözleri güzel bir tondaydı ama Savaş’ın gözleri kesinlikle kahverenginin en güzel tonuydu. Ne yaptığımı idrak ettiğim an da ne diye Savaş ve Aslı Hanım’ın göz renklerini karşılaştırıyor olduğumu sordum kendi kendime. Hiçbir cevap bulamayınca Aslı Hanım’a dönerek bana olan bakışlarına karşılık verdim.

“Okullar kapandıktan sonra geçen bir haftanın tamamını yeni tanıştığın biriyle geçirdiğinden bahsettin. Savaş’la.” Aslı Hanım benden onay beklermişçesine baktığında başımı evet dercesine aşağı yukarı salladım. En son beni evime bıraktığında ona, onu yeniden görmeye gelebilir miyim diye sormuştum ve verdiği olumlu yanıtın ardından ertesi gün onunla görüşmek için hiç düşünmeden yine Sümbül sokağa gitmiştim. Orası hala korkutucu olsa bile ilk zamanlarda ki gibi de değildi. Gün geçtikçe daha çok alışıyordum ve ben bir haftamın her gününü orada, onunla birlikte geçirmiştim. Bazen benden bıktığını söylese de onunla görüşmeye bir son vermiyordum.

“Peki, Savaş senin için ne ifade ediyor?” Aslı Hanım yeni bir soru sorduğunda düşüncelerimden sıyrılıp ona geri döndüm.

“Nasıl yani?” diye sordum Aslı Hanım’a bakarken ve parmaklarımla oynarken.

“Yani demek istediğim Savaş senin için kim? Anlattıklarına bakılırsa onunla zaman geçirmek istediğin, onunla birlikte olmak istediğin açıkça anlaşılıyor. Ondan hoşlanıyor musun?”

Yüzüm dâhil bütün vücudumun donduğunu hissettim. Gözlerimi hiç kırpmadan Aslı Hanım’a bakmaya devam ederken az önce bana yönelttiği sorunun saçmalığı karşısında gülmek istedim ama yapamadım. Uzun zamandır gülmemiştim ve artık gülmenin nasıl bir şey olduğunu, hatta nasıl yapıldığını bile unutmuştum. Başımı hızla iki yana sallarken “Hayır!” dedim son derece kendimden emin bir ses tonuyla. “Hayır, ondan hoşlanmıyorum. Hiçbir zaman bu şekilde düşünmedim. Düşünmemde. Savaş farklı. Yani onun yanındayken kendimi daha iyi hissedebiliyorum. Bana kendime yaptığımı kısa bir süre olsa bile unutturabiliyor ve çektiğim acıyı az da olsa sindirebilmeme yardımcı oluyor. Onun yanındayken unutabiliyorum. Unuttuğumda da acı çekmiyorum.”

Affet BeniWhere stories live. Discover now