21. BÖLÜM ♧ ARAF

29K 1K 63
                                    

Bölüm sonunda bir not olacak. Okumadan geçmeyin lütfen. :)

Playlist: Wildfire - Sam Tsui 

Multimedya: Savaş & Azra 

İyi okumalar! 

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Seni ne mutlu ediyorsa onu yap. Ve insanların ne düşündüğünü asla dikkate alma.” – A Serious Man

Buraya bir daha adımımı dahi atmayacağımı söylememe rağmen yine Sümbül sokaktaydım. Tek fark bu sefer yalnız değildim. Yanımda Psikatil vardı. Ona yetişebilmek için arkasından hızlı bir şekilde yürüyordum ama ne kadar hızlansam ayak bileğime o kadar çok ağrı saplanıyordu. O da bana inat attığı her adımın ardından biraz daha hızlanıyordu.

Neden burada, onunla birlikte olduğum hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onu doğru düzgün tanımıyordum bile. Buna rağmen beni yanında götürmesini istemiştim ondan. Sırf Aras’ın onu ve bana yaşattıklarımı aştığımı düşünmesi için yapmıştım bunu sanırım. Evet, kesinlikle bunun için yapmıştım ama şimdi düşündükçe belki de kendimi tehlikeye atmıştım. Onun bana zarar verip vermeyeceğini bilemezdim. Zaten beni öldürmek için fırsat kolluyor gibiydi. Ben de peşine takılarak ona bu fırsatı vermiş olmalıydım.

On dakikalık bir yürüyüşün ardından Psikatil’in attığı adımlar yavaşlamıştı. Buna sevinirken bende yavaşladım ve peşinden minik adımlar atarak yürümeye devam ettim. Sonunda dün beni getirmiş olduğu evinin önüne vardığımızda arkasını döndü. Bir şey demesini bekledim ama hiçbir şey demedi. Sadece bana bakmakla yetindi. Birbirimize baktığımız iki dakikanın ardından her zamanki gibi derin bir of çekti. Onu bezdirdiğim belliydi. “Ne bekliyorsun?” diye sordu. Ne demek istediğini anlamamıştım o yüzden sessiz kaldım. “Gitsene kızım! Neden bilmiyorum ama benimle gelmek istedin ve geldin. Şimdi gidebilirsin.”

Nereye gidecektim? Burada ne zaman ne olacağı belli olmuyordu. Dünkü adam yine karşıma çıkabilir ve yine bana dokunabilir ya da dudaklarımı tekrardan pis dudaklarıyla kirletebilirdi. Bunun bir kez daha olmasını istemezdim. “Nereye gideceğim?” diye sorduğumda bana karşısında sanki bir orangutan duruyormuş gibi baktıktan sonra başını iki yana salladı. “Ciddi anlamda senin zekâ ve ruh sağlığından şüpheliyim. Buraya gelmek istedin ve bende seni buraya getirdim. Şimdi nereye istiyorsan oraya git, umurumda değil. Yeter ki beni daha fazla meşgul edip evimin önünde durmaktan vazgeç.”

Ağzımı açıp herhangi bir şey dememe fırsat vermeden Psikatil bana sırtını döndü ve açtığı evin kapısından girerek gözden kayboldu. Kapıyı öylece yüzüme kapattığına ve beni burada yalnız başıma bıraktığına inanamıyordum. Buralara yabancıydım. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum. Tek başıma sokağın çıkışını da bulabileceğimi zannetmiyordum. Ki zaten tek başıma bir daha buralarda asla yürümezdim. Yeniden o pisliklerle karşılaşmak gibi bir planım yoktu.

Oflayıp minik adımlar atarak Psikatil’in suratıma kapattığı evinin kapısının önünde oturdum. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı sıkıca sardım ve başımı da dizlerime yasladım. Aras onunla gittiğimi gördüğünde belki daha fazla çabalamaktan vazgeçer ve bir kez daha oynamak istediği bu oyuna bir son verirdi. Onu unuttuğumu, bana yaşattıklarını aştığımı, başkalarıyla birlikte olabileceğimi düşünmesini istiyordum. Böylelikle benden vazgeçer ve kendine oynayacak başka bir bez bebek bulurdu.

Çantamdan çıkarttığım telefonumdan saati kontrol ettim. Kış ayında olduğumuz için hava erken kararıyordu. Saatin henüz 5.30 olmasına rağmen karanlığın yer ve gökyüzünü esir almasının nedeni de buydu. Geçen her dakika etraf daha çok karanlığa bürünürken oturduğum yere iyice sindim. Yarım saati aşkın bir süre zarfı boyunca burada oturuyordum. Sokağı aydınlatan bir sokak lambası yoktu. Etrafımı görmeme sadece diğer evlerden çıkan ışıklar yardımcı oluyordu. Onun haricinde sokak gereğinden fazla karanlıktı ve bu ürkmeme sebep oluyordu.

Affet BeniWhere stories live. Discover now