6. BÖLÜM ♧ GRİ

38.2K 1.2K 62
                                    

Playlist: Angus and Julia Stone - I'm not Yours 

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez.” – W. Shakespeare

Hayatın hep rengârenk olduğunu düşünürdüm. Gökyüzünün ve denizin mavisi, doğanın yeşilliği, her bir insanın barındırdığı tonlarca farklı renkle rengârenk bir hayat olarak görmüş, öyle bilmiştim. Ama şimdi hastane odasının bu tenimi ürperten soğuk odasındaki yatakta uzanmış, pencereden dışarı bakarken gördüğüm tek renk griydi. Koyu bir gri. Ne gökyüzünün mavisi kalmıştı ne de denizin. Bundan sonra hayat benim için insanı boğan kocaman gri bir renkten ibaretti. Ne beyaz vardı hayatımda ne siyah ne de mavi. Aras bir keresinde bana bembeyaz olduğumu söylemişti. Şimdi griydim. Her zaman da böyle kalacaktım. Beyaz kirlenmişti. Eskisi gibi olmayacaktı artık. Olamazdı.

Hiçbir şeye dair umudum yoktu. Bileğimi keserken umutlarımı da kesmiştim. Kendim için bir gelecek düşleyemiyordum. Yapmak istediklerim şimdi bana o kadar uzaktı ki hepsi birer yabancıydı. Aylarca, hatta yıllarca uyumak istiyordum. Tıpkı Uyuyan Güzel masalında olduğu gibi bir asır boyunca uyuyabilseydim. Masalın sonunda olduğu gibi beni öpüp uykumdan uyandıracak bir prens olmaksızın sonsuza dek uyuyabilseydim keşke. En azından acı çekmezdim. Kendimi şu an hissettiğimden daha az yalnız hissederdim belki.

Hastane odasının kapısının açılma sesini duymamla birlikte yattığım yerde yan dönerek odaya her kim girdiyse o kişiye sırtımı döndüm. Bacaklarımı göğsüme doğru çekip gözlerimi yumdum. Hiç kimseyi görmek, hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Dün bana yaptıkları sakinleştiriciden sonra bugün saat 10’da uyanmıştım. Annem saatlerce yanımda kalmış, benimle konuşmaya çalışmıştı ama ben tek kelime etmemekte ısrarcıydım. Adının Nihat olduğunu öğrendiğim doktorum da küçük bir muayenenin ardından benimle konuşmak için çabalamıştı ama onunla da konuşmamıştım. Annemle bile konuşmazken onunla konuşmamı bekleyemezdiniz. Konuşacak bir şeyim yoktu. Ne diyecektim ki onlara? Diyecek hiçbir şeyim olmadıktan sonra ne diyebilirdim?

“Uyumadığını biliyoruz.”

Beste’nin sesini işitmeme rağmen gözlerimi açmadım. Çoğul olarak bahsetmişti. Muhtemelen yanında Berkay’da vardı. Onları her ne kadar çok fazla özlesem de şu anda ne konuşmak istiyordum ne de görmek. İçten içe onlara hala kırgındım. Güvenimi sarsmışlardı. Güven tekrar kazanılması zor bir şeydi.

Yatağım başka bir ağırlık nedeniyle çöktüğünde yattığım yerde rahatsız olmuşçasına kıpırdandım. Hemen ardından sırtımda bir el hissettim. Beste’nin eline göre biraz büyük bir eldi. Sırtımdaki elin sahibinin Berkay olduğunu anladım. İkisine de sarılmaya ihtiyacım vardı. Ama bunu yapmıyordum. Nedenini bende bilmiyordum. Sadece yapamıyordum işte.

“Daha ne kadar bizimle konuşmamaya devam edeceksin Azra?” Berkay’a ne bir şey söyledim ne de bir tepki verdim. Endişeleri, pişmanlıkları ses tonlarından rahatlıkla seçiliyordu. “Seni özledik.”

Bende sizi özledim.

Beste ve Enis bir süre konuşmadılar. Sessizlik gittikçe artarken beni yavaşça boğmaya başladı. Beste’yi görmesem de ağlayabildiğini sessiz iç çekişlerinden anlayabiliyordum. Odanın içinde atılan adım seslerini duymamın ardından önümde bir hareketlilik hissettim. Beste olduğunu tahmin ettiğim kişi beni omzumdan sertçe dürterken, “Gözlerini aç!” diye bağırdı. Sesini işittiğimde Beste olduğu kesinlik kazanmıştı. Gözlerimi daha sıkı yumdum. Beste az öncekinden daha yüksek bir sesle bağırdı. “Gözlerini aç ve ne halde olduğumuzu gör. Bizi ne hale getirdiğine bir bak! Senin için ne kadar korktuğumuzu ve endişelendiğimizi gör.” Alt dudağımın titremeye başlaması az sonra ağlayacağımın habercisiydi. Berkay, Beste’yi tutmuş olacak ki Beste “ Bırak!” diye bağırdı. Berkay onu sessiz ve yumuşak bir şekilde uyardıysa da Beste susmayıp konuşmaya devam etti. “Sadece senin mi canın acıyor sanıyorsun? Gözünü aç da bir bak. Senin her canın acıyışında bizimkinin de acıdığını gör. Yalnız olmadığını gör. Burada olduğumuzu gör, seni bırakmadığımızı, bırakmayacağımızı, senden gerçeği sakladığımız için pişman olduğumuzu gör artık Azra! Kendine de bize de işkence etmeyi bırak!”

Affet BeniWhere stories live. Discover now