19. BÖLÜM ♧ BUZDAĞI

29.8K 1K 65
                                    

Playlist: Sarah Jaffe - Summer Begs

Multimedya'daki ikinci çalışma için Berna'ya tekrar teşekkür ediyorum. Bölüm onun için. ♥

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Aptallar ne affeder ne unutur. Saflar affeder ve unutur. Akıllılar ise affeder ama asla unutmaz.” – T. Szasz

Neredeyse iki haftadır, her gün her birimiz için bir azaptı sanki. Azra’nın her şeyi öğrenmesinin ardından kendine yaptığı herkesi derinden etkilemişti. Hatta bu bi bakıma Beste ve benim birkaç günlüğüne de olsa ilişkimizin sonunu bile getirmişti. Ama neyse ki şimdi aramız iyiydi. Hala bana kızgındı ama yine de benimle birlikteydi. Zaten benim için önemli olanda buydu. Yanımda olması.

Cuma günü Beste benimle barışmak için Yeraltı’na gelmişti. Ona o kadar çok kızgındım ki dedikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu. Ona umurumda olmadığını söylediğimde bunu kendi çapında test etmek için hiç tanımadığı bir adamın yanına gitmiş ve onunla yakınlaşmıştı. O bunları yaparken kılımı bile kımıldatmamıştım çünkü yapamayacağını bilebileceğim kadar onu oldukça iyi tanıyordum. Daha sonra Yeraltı’ndan hışımla çıkmasının ardından peşinden gitmiş ve onu merdivenin başında ağlarken gördüğümde her şey kopmuştu. Onu deli gibi özlemiş ve deli gibi seviyordum.

Beste oturduğu koltukta iyice kayıp yanıma yanaştığında omzunda duran kolumu ona daha çok sardım ve eğilip saçlarının arasına küçük bir öpücük kondurdum. “Bir tane daha soda ister misin?” diye sorduğumda başını hayır dercesine iki yana salladı. “Başka bir şey ister misin?”

“İstemiyorum, Enis. Yetmiş beş bin kez sormana gerek yok.”

“Sadece iki kez sordum.”

Beste omzunu silkip “Her neyse.” diye mırıldandı. Kolumun altından çıktığında masanın üzerinde duran boş soda şişesiyle oynamaya başladı. Yaklaşık bir saat kadar önce onu evinden almıştım. Yarım saattir de Hayal’de oturuyorduk. Beste elinde tuttuğu şişeyi masada döndürürken onu izledim. Canımı sıkılmıştı, emin olamıyordum. Benimle çok fazla da konuşmuyordu. Bunu bana hala kızgın olmasına bağlıyordum ama böyle sus pus oturması da hiç hoşuma gitmiyordu.

“Sıkıldıysan başka bir yere gidelim mi?”

Beste elinde evirip çevirdiği şişeyi bıraktı ve yeniden sırtını koltuğa yaslayıp hafifçe bana döndü. Yüzüyle yüzüm arasında az bir mesafe kala “Hayır.” diye mırıldandı. “Sıkılmadım.”

Beste’ye iyice sokulup onu kolumun altına aldım ve burnumu yanağına sürttüm. Beste rahatsız olmuşçasına oturduğu yerde kıpırdanırken ona aldırış etmeden burnumu yanağına sürtmeye devam ettim. Sonunda “Kes şunu!” diye bağırıp patladığında burnumu yanağından çekip ondan uzaklaştım.

Gözlerimi bir iki saniyeliğine yumdum ve kendi kendime sakin olmam gerektiğini, öfkelenmememi fısıldadım. “Bir sorun mu var Beste?” diye sordum gözlerimi yeniden açıp ona baktığımda. Beste başını iki yana sallayıp “Hayır.” diye yanıt verdi.

“Öyleyse neden soğuk davranıyorsun?” diye sordum. Beste herhangi bir cevap vermeden önce konuşmaya devam ettim. “Yaptığın seçim için pişman falan mı oldun yoksa? Eğer öyleyse Orkun’a…”

“Kes şunu artık Enis!” Beste bağırarak sözümü kesti. Kafedeki birkaç çift göz bizim üzerimize çevrildi. Lanet olsun, yine ağzımı kapatamayıp Orkun denen o siktiğimin evladını sokmuştum araya. Dilimi eşek arısı soksaydı da sustuğumda konuşmaya devam etmeseydim. Beste yine kırılmış olacak ki konuştuğunda sesi titremiş, zar zor duyulabilecek kadar kısık ve boğuk çıkmıştı. “Daha kaç kere daha söylemem gerekecek bilmiyorum Enis. Ben seni seviyorum. Onu ya da bir başkasını değil. Orkun’a karşı en ufak bir şey dahi hissetmiyorum. Bunu senin o minnacık beynine sokana kadar gerekirse milyonlarca kez bıkmadan tekrar ederim, ama artık buna bir son ver lütfen.”

Affet BeniWhere stories live. Discover now