63. BÖLÜM ♧ AYRILIK

24.3K 831 109
                                    

Playlist: Birdy - Light Me Up

Multimedya: Azra&Aras ♥

İyi okumalar ve kocaman öpücükler!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Bazı şeyleri zamana bırakıyorsun, oluruna bırakıyorsun, bir kenara bırakıyorsun ama asla geçmişte bırakamıyorsun.” – Hikmet Anıl Öztekin

 ♧

ARAS KAYA

Kendime mi sevinsem yoksa en yakın arkadaşım için mi üzülsem bilemiyordum. Daha Azra’nın teklifimi kabul etmiş olmasına doya doya sevinememiştim ki Enis ve Beste’nin ayrıldığının haberini almıştım. Üstelik bu sefer ciddiydi.

Enis, çatı katımda bulunan kum torbasına art arda yumruklarını atarken bir köşede oturmuş sessizce onu izliyor, bir bakıma gözlüyordum. Onu ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum. Öfkesinden gözü dönmüş gibiydi ve öfkesinin ağına kapılarak yanlış herhangi bir şey yapmasını istemiyordum. Bu nedenle ona göz kulak oluyordum. Lanet olsun! Benim birkaç ay sonra karım olacak kızın yanında olmam gerekiyordu. Burada onun bakıcılığını yapmak değil! Ama gelin görün ki öfkeden kudurmuş bu kişi benim en yakın, hatta tek arkadaşımdı ve bende ne olursa olsun onun yanında kalmalıydım. Çünkü Enis daima benim yanımda olmuştu. Her canım yandığında. Şimdi onunda canı yanıyordu.

Dün gece hiç beklemediğim bir anda kapımı çalmıştı. Onu karşımda görünce şaşırmıştım çünkü daha önce bugün için geleceğini söylemişti. Beste ile birlikte gelmesi gerekiyordu ama tekti. Beste yoktu ve tam anlamıyla bok gibi görünüyordu. Bana her şeyi anlatmıştı. Beste’nin ona yalan söyleyip Orkun’la görüştüğünü, ona ihanet ettiğini ve onu kırdığını. Sonra ise sabaha kadar içmişti. Elinde kalan son bira şişesini zar zor almış, kafasına vura vura onu yatırmıştım. Bu sabah, daha doğrusu öğlen uyandığında ise baş ağrısından ölecek gibiydi. Onu, kıyafetlerimden birkaç tanesini verip duş alması için banyoya götürmüştüm. Abartısız bir saat kadar duşta kalmıştı. Bu ayki su faturasını ona ödetecektim.

Duştan çıktıktan sonra yarım saat kadar yine uyumuştu. Uyandığında pastaneye gidip aldığım poğaçalardan iki üç tanesini yemiş ve bir fincan kahvesini içmişti. Evet, kahvesini de ben hazırlamıştım. Tıpkı daha önce onun bana nane limon hazırladığı gibi.

Yemeğini yedikten sonra şimdiye kadar, yani birkaç saat boyunca ise çatı katımdaki kum torbasını yumrukluyordu. Kum torbası onun için Orkun’du ve en sert yumruklarını acımadan torbaya geçiriyordu. Ara sırada küfrediyordu.

Konuşmuyordum. Öfkesini az da olsa atması için onu bekliyordum. Enis, yumruklarını, ara sırada tekmelerini torbaya atmaya devam ederken cebimdeki telefonumu çıkarttım ve Azra’dan bir mesaj ya da çağrı var mı diye kontrol ettim. Yoktu. Muhtemelen onunda benim Enis’e yaptığım gibi Beste’ye bakıcılık yapması gerekiyordu. Azra, bugün Enis duştayken beni aramış ve Beste’nin geldiğini, Enis’le ayrılmış olduklarını haber vermişti. Ben ise bundan çoktandır haberdar olduğumu ve Enis’in benimle birlikte olduğunu söylemiştim.

Enis, sonunda bütün gücünü yitirdiğinde küçük adımlar atarak bana doğru geldi ve sırtını duvara yaslayıp yanıma çöktü. Bacaklarını öne doğru uzatıp başını geriye doğru attı, gözlerini yumdu.

“Daha iyi misin?” diye sordum.

Gözlerini açmadan başını hayır der gibi iki yana salladı. “O piç kurusunu öldürmeden iyi falan olamam,” diye fısıldadı. Başını arkasındaki duvara yavaşça vurdu. “Onun yüzünden Beste’yle onlarca kez tartışmıştım. Buraya döndüğü ilk günden beri, bir gün onun yüzünden canımın yanacağını biliyordum.”

Affet BeniWhere stories live. Discover now