1│Kalbe Kazınan Zehirli Mühür

19.9K 631 853
                                    

Biz sizi kurtların arasına kuzu diye gönderdik.
Matta 10/İncil

Bu gece ağlayan semadan bir melek yeryüzüne inecek,Cennetin soluğunu üfleyen nefesi şeytanın dudaklarına dökülecek,Azap kapısının yıllanmış anahtarı harabeye dönüşecek,Sızacak menfezlerden ihtirasın cazibesi,Günahkârların dokunuşuyla dağlanacak ma...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu gece ağlayan semadan bir melek yeryüzüne inecek,
Cennetin soluğunu üfleyen nefesi şeytanın dudaklarına dökülecek,
Azap kapısının yıllanmış anahtarı harabeye dönüşecek,
Sızacak menfezlerden ihtirasın cazibesi,
Günahkârların dokunuşuyla dağlanacak masumiyet,
Şeytanın tırnakları saplanacak tenine,
Meleğin ayakları değdiğinde şeytanın inine,
Mabedini arzulayan kanatlar hezimetle küllenecek.

Mezar. Ölümün yatağı.

Dışında sessiz bir ağıt. İçinde derin bir yankı.

Mezarına çiçekler bıraktığım meleğimin başında diz çökmüş otururken, rüzgarın sırtıma sapladığı hançerinin akıttığı kanlar tenimi kazıyormuş gibi bir acıyla ürperdim. Halkalarından parmaklarıma yüzükler yaptığım kızgın zincirler arasında gizlenen tanıdık bir acıydı bu. Yumruklarımı sıktığımda avuç içlerime işleyen sızılar, dili kelimelere hiç ulaşamayan bir kızın çakan yıldırımlardan çaldığı bir gürlemeyi içinde saklıyordu.

Gözlerimi kapattım ve dünyayı değil, içimdeki boşlukta gizlenen satırları dinledim.

Kendimi bildim bileli dünyayı değil, dünyayı benim için bir yansımaya çeviren bir aynanın ardındakileri görerek, hissederek yaşamıştım. Var oluşum yaşam çemberinin çok ötesindeydi. Bir yaşam nasıl inşa edilir hiç öğrenememiştim ama öğrendiğim bir şey varsa göğsümün ortasında yıkımla son bulan zindanlar inşa ediliydi ve aldığım nefeslerde hissettiğim tek şey esaretti.

Sevdiğin birinin ölümüne tanık olmak o esaretin başlangıcı olabilirdi.

Sevdiğin biri tarafından öldürülmek ise gökyüzüne sığmayacak kadar çok yıldızın arasında, sonu karadeliğe dönüşmekle biten o yok oluşa teslim olmaktı.

Bir gün etrafımdaki herkesi kendimle birlikte yok edecektim.

Çöktüğüm dizlerim toprağa düşmandı, ruhum ise yok oluşuna tanık olduğum mezardaki meleğin yanına kıvrılmak isteyen bir mazlumdu. Ama toprağın derinliklerine inemediğim gibi uçurumdan aşağıya düşerken uzatılan iplere tutunmayı da bilmiyordum. Belki de bunun sebebi düşüşüme son verecek ellerin yalnızca kafamın içindeki bir fısıltıdan ibaret olması ve benim daima düşerken dilimden dökülen çığlıkları duymamdı. Hayatın bana sunduğu gerçek neydi? Uçurum hep oradaydı ve düşmek nedir bunu deneyimlemediğim bir an bile olmamıştı. 

Tıpkı bir meleğin ölümüne şahit olduğum o anda olduğu gibi.

O meleğin adı anneydi.

YILDIZLARIN ISTIRABIWhere stories live. Discover now