16│Bin Işık Yılı Uzak Mesafeler

5.3K 251 577
                                    

Mutsuzluk ilâhım oldu. Çamura uzandım boylu boyuna. Cinayet havasıyla kurulandım. Ve nice oyunlar oynadım delicesine.
Une Saison en enfer/A. Rimbaud

Dinliyor musunuz?Hayatı elinden çalınan bir kızın feryatları bunlar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dinliyor musunuz?
Hayatı elinden çalınan bir kızın feryatları bunlar.
Ruhu bir adamın gözlerinde çürümüş,
Bedeni karanlık zindanlarda.
Oysaki herkes gibi yaşamış hayatı,
Herkes gibi sevmiş.
Kimi zaman sonu gelmez sözlere sığmamış kalbi,
Bazen ise ağlamış coşkulu fısıldayışlarla.
Yaralar açılmış kalbinde, acı çekmeyi büyümek sanmış.
Yaralarını gördükçe iyileşemeyeceğim diye korkmuş.
Fakat insan, onu yaralayanla yaşamayı öğreniyor da,
Onu iyileştirenle ölmeyi öğrenemiyormuş.

12 Yıl Önce/Nisan
Esintili Bir Bahar Günü

Güneşin semaya hükmettiği sıcak bir bahar günü, tenine düşen gün ışıklarına rağmen kalbinin kıyılarında hala üşüyen yanları olan küçük bir kız çocuğunun yanaklarından durgun okyanusları dalgalandıran ama tesiri uzun sürmeyen bir gülümseme geçip gitti.

Zaman, kızın ruhunda akan bir nehirdi.

Daima ileriye doğru akan ve beraberinde pek çok duyguyu sürüklerken ardında o duygunun yoksunluğunu içinde uyuttuğu yosun tutmuş taşlara gizleyen bir nehir. Bu nehre kapılan küçük kız ise bir akıntının içinde olduğunun bile farkında değildi.

Havada ki taze çiçek kokusu küçük kızın burnuna dolarken kız, gözlerini kapatıp derin bir soluk aldığında dudağının kenarında açan çiçekleri anımsatan bir gülümseme belirdi. Teni cam gibi kırılgan, bedeni kuş gibi zayıftı. İkindi güneşi tenini fazlasıyla ısıttığında gözlerini açtı ve başını eğdi. Her an solmaya hazır bekleyen gülümsemelerini belki yeniden yeşerir umuduyla toprağa gömen ve ağlıyor olmasına rağmen dakikalar sonra yeniden yüzünde çiçekler açtırabilen hayat dolu bir mizacı vardı.

Lara Birdal, bir karınca yuvasının önünde duruyordu.

Dudaklarını araladığında içine rakseden taze bahar havası ruhunda dolanıp nefessiz kalan yanlarında soluklandı. "Yine evinizden kaçıyorsunuz ama." Yuvadan dışarıya firar eden karıncalarla oynarken karıncalarla konuşmayı ihmal etmedi. Sesi öylesine nahif ve yumuşaktı ki katı bir kalbin önünde ninniler söyleyecek olsa, o kalp teslimiyet dolu bir uykuya dalar ve uyandığında sertliğinden eser kalmazdı.

Küçük parmak uçlarıyla önündeki yuvadan kaçmaya çalışan karıncaları sürekli içeri itekleyip duruyordu. Pek çok yaşıtının aksine, parmaklarına ve ellerine tırmanan karıncalardan korkmuyor, teninin üstünde minik keşifler yapan bu hayvanlara şefkatle yaklaşıyordu. "Yağmur yağacak diyorum size." Sızlanması da en az kendi kadar sevimliydi. "Neden sürekli kaçıyorsunuz ki?"

YILDIZLARIN ISTIRABIWhere stories live. Discover now